Pınar Yeşiltay Sevim

Pınar Yeşiltay Sevim

YENİ VİRAL SALGIN “AKRAN ZORBALIĞI”

Günümüzde hızla artan ve sıklıkla karşımıza çıkan bir kavram “Zorbalık”. Daha okul öncesi dönemde başlayarak toplumun her kesimini tehdit ve rahatsız eden; güç dengesizliği olan bireyler arasında yaşanan ve planlı amaçlı tekrarlı yapılan saldırgan eylemler zinciri olarak tanımlamak mümkün. 

Özellikle küçük yaşlarda maruz kalınıyor olması zorbalığı yapan her kim olursa olsun çocuğun ruh sağlığı başta olmak üzere toplum psikolojisi için de bir tehdit oluşturmaktadır. 

Eğitim kurumlarında, akranlar arasında, aile bireylerinin içinde, mesai harcadığımız iş yerlerinde kısacası toplumun her yerine yayılan bir salgın gibi düşünebiliriz aslında zorbalığı. Güçlü olan ya da güçlü olduğunu düşünen kişi ya da kişilerin zarar verici, rahatsız edici zaman zaman fiziksel zaman zaman ise söz ve hareketlerle gösterdiği şiddetin adıdır zorbalık. Kasten incitme, üzme, korkutma amacı güden davranışlar olup kişinin korkmasına, üzülmesine ve kendini kötü hissetmesine neden olabileceği gibi öfkelendirebilir de. 

Zorbalığa maruz kalan çocuğun gerçek olmasa bile zorbaca davranışlar sergileyen ve kendisini aşağılayan kişiyi otorite kabul ederek motivasyonunu yitirmesi, benlik algısının zedelenmesi ve zorbalığı hak ettiğine inanarak suçluluk duyması gibi durumlara da yol açabileceği için özellikle aile ve eğitimcilerin zorbalık konusunda çok dikkatli olmaları ve ihtiyaç duyulması halinde çocuk için bir uzman görüşüne başvurmaları önemlidir.

Ayşe Başak Erk’in okullarda akran zorbalığını önleme çalışmaları ve zorbalık döngüsündeki çocuklar için uygulamaları sunduğu kitabında bildirdiği istatistikler; Türkiye’de yapılan araştırmaların; zorba olma oranının %5 ila %10, zorbalığa maruz kalma oranının %10 ila %20 ve zorba/kurban (hem zorba hem kurban) olma oranının %6 ila %20 oranında değiştirdiğini göstermektedir. Yani neredeyse her 5 çocuktan birinin zorbalığa uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu okumak mümkündür bu verilerden. Bu da bize gösteriyor ki; çocuklar zorbalığı öğreniyor ve uyguluyor. 

Peki ama zorbalığın kaynağı nedir?

Elbette çocuklar önce ebeveynleri sonra da toplumdan bağımsız düşünülemez. Erkek çocuklukta anne baba ilişkisini gözlemleyen ve model alan çocukların zorbalığı daha çok ebeveynlerinden öğrendikleri ve karakter-mizaç anlamında da desteklenmesi durumunda uygulayıcısı oldukları sonucuna ulaşmak mümkün.  Bu nedenle de değişime yine her konuda olduğu gibi aile dinamikleri ve ebeveyn tutumları çerçevesinde bakmak gerektiğine inanıyorum. Ailenin aşırı koruyucu aşırı beklentili ya da mükemmeliyetçi olmasının çocukta yarattığı baskının dışavurumu olabileceği gibi, otoriter anne ya da baba figürünün modellenmesi de söz konusu olabilir. Komşu ya da yakın çevrede gözlemlenen bir zorbalığın tekrarı olabileceği gibi izlediği teknolojik aygıtlardan aldığı geri bildirim şeklinde de karşımıza çıkabilir. 

Çocukta zorbalığa neden olan şeyin kesin bir tanımının yapılması çocuğu tanımadan, aileye dair bilgi sahibi olmadan ve içinde yaşadığı toplumu analiz etmeden mümkün değildir ancak gerçek olan bir şey vardır ki çocuğu zorbalığa iten neden karakteri ile beslenen ya ailesel ya da maruz kalma (etkilenme) ile gerçekleşen durumlardır. O nedenle de doğru rol model olmak, kendi içimizde tutarlı olmak ve çocuğun çevresini kontrol ederek ne izlediğini takip etmek biz yetişkinlerin sorumluluğudur.

Çocuğunuzun öfkesini zorbalıkla ifade etmesini ve bir başkasına gerek fiziksel gerek ruhsal zarar vermesini istemiyorsanız lütfen;

Çocuğun duygularını ifade etmesine izin verin, yargılamadan dinleyin.

Çocuğunuzun yaşına ve gelişimine uygun şekilde bağımsızlaşmasına olanak tanıyın.

Aile içindeki sözcük ve cümlelerinizle birlikte tutum ve davranışlarınıza da dikkat edin.

Çocuğunuzun ruhsal ihtiyaçları olduğunu unutmayın ve ruhsal gereksinimlerini karşılayın.

Çocuğunuzu teknolojik aygıtlara teslim etmeyin.

Kural ve sınırları doğru belirleyin.

Başkalarına saygı duyun, saygılı olmasını öğretin.

Toplumsal cinsiyet ayrımı yapmayın ve çocuğunuza da bu konuda örnek olun.

Bakın Ayşe Başak Erk nasıl özetliyor durumu:

“Türkiye’deki çocukların %29’unun yaşamlarından hiç memnun olmadığını, ayda birkaç kez herhangi bir zorbalığa maruz kaldığını söyleyen öğrenci oranının %19 olduğunu ve sadece %61’inin kendini okula ait hissettiğini gösteriyor.” 

Geniş perspektiften baktığımızda manzara hiç de iç açıcı görünmüyor. Akran zorbalığı bir virüs gibi yayılıyor. Derhal önlem almalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.