17 YILLIK BİR ‘SUSAM’ HİKAYESİ!
Ali Eyce yazdı
İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’nin eski başkanı.
Bildiğim kadarıyla da onursal başkanı.
CHP İzmir’in eski milletvekili.
Mehmet Ali Susam’ın Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan ve Asliye Ceza Mahkemesi’ne düşen davası önceki gün sona erdi.
Kaç yıl oldu bilemiyorum.
Davanın açıldığı yıllarda yargı muhabiri olarak Yeni Asır – Sabah ve Takvim gurubunun İzmir Adalet Sarayı’ndaki gazetecisi olarak çalışıyordum.
Hani sokak tabiriyle, bıçkın gazetecilik dönemi.
Dava. İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’nin, bakkallara toptan lojistik destek amacıyla kuruman BESAŞ üzerinden açılmıştı.
İddianameye göre, bundan 17 yıl önce yaşanan olayda o zamanın parasıyla milyarlık, şimdinin parasıyla trilyonluk bir harcama olduğu, paranın yok olduğu ve BESAŞ’ın ortaklarının zarar ettirildiği belirtilmişti.
İddianameyi okuyan ve haber haline getiren ilk gazetecilerdendim.
Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın, başladığı gün, bu davanın sonuçlanmasının yıllar süreceğini, bu yıllar içinde davanın açılma ederini, önemini ve sonucunu da kaybedeceğini hukuku yakından takip eden birisi olarak tahmin etmiştim.
Davanın devam ettiği tarihlerde, kesin karar çıkmamasına rağmen Mehmet Ali Susam, CHP’den aday gösterilmiş ve İzmir milletvekili olmuştu.
Hem trilyonluk davada yargılanacaksınız, sanık olacaksanız, hem de milletvekili olacaksınız. İlginç bir dava türüydü.
Susam’ın milletvekilliği istemesi mahkemenin olası tutuklama istemine karşı dokunulmazlık alabilmek olduğu ise siyasetin en çok konuşulan konusuydu o dönemde.
Artık davanın giden evrak, gelen evrak kısmından tansiyonu düşünce biz gazeteciler de artık takip etmekten yorulduk, davayı hiç takip etmemeye, haber yapmamaya başladık.
Ne zaman biteceği belli olmayan, olmayacağı anlaşılan davayı takip etmek zaten günceli kovalayan biz gazeteciler için en zor iştir.
Bu davanın üzerinden uzun ve uzun yıllar geçti. Ben gazetecilikten emekli oldum. Muhabir gazeteciliği bırakıp, yazarlık pozisyonunda aklımın yettiği kadar, bildiğim kadar, kalemimin yazdığı kadar yazılarımı yazmaya başladım.
Derken benim açımdan nostaljik durum yaratan bu davanın bittiği dair haberlerde basına düştü.
Ağır Ceza’da başlayan, bir alt mahkeme olan Asliye Ceza’da sona eren davanın haberinde Susam’ın ceza aldığı, cezanın paraya çevrildiği, Susam’ında buna itiraz ettiği vardı.
Şimdi şaşırdık mı?
Hayır!
Yıllar önce dedik mi?
Evet!
Nereden mi bildik?
Şöyle anlatayım yıllarımı verdiğim adliye koridorlarının tecrübesiyle bizdeki adaleti:
Adaleti bir sporcu, bir atlet, koşucu gibi düşünün. Koşu başladığında atlete 100 metre koşacağı söylenir. Koşunun elli metresinde atlete koşacağı mesafenin 200 metre olduğu söylenir. Koşunun 150 metresinde aynı atlete koşunun bin, iki bin, beş bin, on bin metrede son bulacağı söylenir. Spor kimliğinden ödün vermeyen atlet koşmaya devam eder ama sonunu bilemediği yarış yarış olmaktan çıkmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.