2025 yılına girmeye sayılı günler kala, neşemiz yerimizde, keyfimiz yerimizde, istediğimiz her şey elimizde demek isterdim ama maalesef değil.

2025 yılına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak hepimiz aynı düşünceyle giriyoruz.

'ZAM'!

Asgari ücrete zam!

Emekli maaşlarına zam!

Memur maaşlarına zam!

Yaşlılık aylıklarına zam!

Dul, yetim aylıklarına zam!

Evde bakım desteğine zam!

Eğitim burslarına zam!

Kısacası 2025'de cebimize giren paranın biraz artmasını bekliyoruz.

Sadece artmasını değil aynı zaman da bir şeyin de düşmesini bekliyoruz.

ENFLASYON!

Tek başına zam yetmiyor, enflasyonun da düşmesi lazım ki, zam dediğiniz anlamı günlük, aylık değil yıllık olsun.

Sabit ücretlilerin zam beklediği atmosferde zammın oranını bekleyen başkalarının da olduğunu duyuyoruz.

Ev sahibi!

İş yeri sahibi!

İş sahibi!

İşletme sahibi!

Ticaret sahibi!

Zam oranına göre onlarında ürettiklerine, sattıklarına, verdiklerine ve aldıklarına zam yapmaya hazırlandıklarını yavaş yavaş duymaya başlıyoruz.

2024'ten ders çıkarmayanlar, 2025'te zam yapınca derslerini biraz daha çalışmak zorunda kalırlar.

Vatandaşlar, enflasyona ve zamlara karşılık evinde kahve, çay içmeye, evinde pişirip yemeye, dağları, bayırları bedava gezmeye, yırtığını diktirmeye, söküğünü yamalatmaya, patladığını kapattırmaya, hizmetini kendi kendine yapmaz az buçuk alıştı.

Kısacası parasını cebinde tutmaya, olmadık şeylere, olmadık fiyatlar ödememeyi az buçuk öğrendi.

Bir evde çekirdek olarak yaşarken, geniş aile olarak oturmayı bile öğrendi.

Adil gelir dağılımının ne olduğunu öğrendi.

Vermeden almanın Allah'a mahsus olduğunu öğrendi.

O yüzden 2025'den herkesin beklentisi zam olsun ama birilerinin düşüncesi daha çok kazanabilmek adına zam olmasın!

Batanlar gibi batarsınız!

Vesselam!