28 Şubat sürecindeki işkenceler karşılıksız mı kalacak?
Türkiye’de AK Parti hükümetinden önceki dönemde işkence ve kötü muamele suçlarının işlenmesi son derece sıradan bir hale gelmişti.
Hatırlanacağı gibi özellikle 12 Eylül Darbesi ile 2002 yılı arasında yaşanan işkence hadiseleri o döneme damga vurmuş, çokça konuşulmuş ve devletimizin dış dünyada yoğun eleştiriler almasına yol açmıştı. Söz konusu dönemdeki işkence ve kötü muamele hadiselerinin birçoğunda mağdurlar korkudan şikayetçi bile olamazken, şikayetçi olanların büyük bir bölümü ise haklılıklarını hukuken ispatlayamadı. O dönemde kimi yargı mensupları çoğunlukla işkenceyi koruyan kararlar verdiler.
İşkence davalarını sonuçsuz bırakan nedenlerin başında "ZAMANAŞIMI" geliyor. Mağdurların cesaretlerini toplayıp başvuruda bulunmalarının vakit alması, delilleri elde etmelerinin uzun yıllar sürmesi, yargılama sürecinin ağır ilerlemesi gibi nedenlerle işkence davaları zamanaşımına giriyor ve işkenceler cezasız kalıyor. İşte bu durum, söz konusu davaların sanıkları tarafından değerlendiriliyor ve sanıklar işkence suçunda zamanaşımı olduğunu ileri sürerek yargılandıkları davaların düşmesi gerektiği yönünde savunma yapıyorlar. Bu konuda görüş bildiren uzman hukukçular işkence suçunda zamanaşımı olamayacağını, zamanaşımına dayandırılan savunmaların işlenen suçları örtmenin bir yolu olarak kullanıldığını belirtiyorlar.
Uluslararası hukuka göre işkence bir insanlık suçu. Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi işkence suçlarında zamanaşımı olmamasını istiyor. Türkiye de iç hukukunu bu ilkeye uygun şekilde düzenledi.
2013 yılında ceza yasasında yapılan değişiklik sebebiyle 2013'ten sonra işlenen işkence suçlarında artık zamanaşımı işlemiyor.
Ama hukukçular gerçekte 2013 öncesinde gerçekleşen işkence olaylarıyla ilgili davalarda da zamanaşımı işlememesi gerektiğini söylüyorlar. Buna dayanak olarak da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni gösteriyorlar. Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 1954 yılında imzaladığını, dolayısıyla 1954'ten itibaren işkence suçlarında zamanaşımı uygulanamayacağını belirtiyorlar. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi de bu tezi destekleyerek, işkencede zamanaşımı yasağının 2013'ten önceyi de kapsaması gerektiğini belirtti.
Dolayısıyla bu konuda herhangi bir tartışmanın önü de aslında kapanmış halde. Öyle ki 12 Eylül döneminde gerçekleşen ve Samsun, Ünye ve Aybastı işkenceleri olarak bilinen hadiseler hakkındaki başvurular, işkence suçunda zamanaşımı olamayacağı gerekçesiyle davaya dönüştü. Diğer taraftan zamanaşımı gerekçesiyle düşürülen işkence davalarında ise AİHM, Türkiye’yi defaten haksız buldu. 3044/04 başvuru no’lu Alkes, 37157/09 başvuru no’lu Gülaydın ve 32051/09 başvuru no’lu Taylan davalarında işkence suçlarında zamanaşımı işlemeyeceği AİHM tarafından açıkça dile getirildi. Aydınlanma Çağı ile birlikte işkenceyi insanlık suçu olarak değerlendirmeye başlayan Avrupa’da, işkence suçlarında zamanaşımı işlemeyeceği hususu kesin olarak kabul görmüş durumda.
Bugün ülkemizde, 28 Şubat davasında sona gelinmişken, 28 Şubat sürecindeki işkenceci polislerin işledikleri suçların cezasız kalıp kalmayacağı merak konusu. 28 Şubat işkencelerinin mağdurları adaletin yerini bulmasını ve işkencecilerin cezalandırılmasını bekliyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.