Banu Pirinçcioğlu
5199
Bir süre önce, sitede yürüyoruz köpeğim ve ben. Yeşili bol olan sitedeyiz. Ağaçlı yeşilli.
Kaldırımların bile bir köşesinde yeşil bir bölge var.
Bu bölgelerden birinde kızım kokluyor yerleri. Bu sırda altmış yaş civarı bir karı koca el ele geliyorlar karşıdan. Yaklaştıkça bakmaya başladılar bana. Hele ki adamın bir bakışı var, dedim ki herhalde beni birine benzetti, kin, nefret her şey var o bakışlarda. O kadar bakınca ben de baktım. Bakışır olduk. Yanımdan geçti kafasını çevirdi hala bakıyor. Sonunda konuştu; niye çekilmiyorsun görüyorsun geliyoruz!
Yan taraf boş görüyorsunuz dedim, oradan geçin neden geçmiyorsunuz?
Sen çekileceksin dedi, köpeğin varsa sen çekileceksin.
Yok dedim o öyle değil. Derdiniz köpekse eğer, siz yolunuzu değiştireceksiniz lakin biz zaten sap gibi duruyoruz.
O köpeği çek oradan zaten, orda çocuklar oynuyor dedi bu sefer. Kaldırımda yerlerde oynuyormuş çocuklar.
Saygısız dedi sonra. Ben yaşlıyım, utanmıyorsun cevap veriyorsun dedi.
Yaşlı olunca her türlü terbiyesizlik, hadsizlik hakkınız mı sanıyorsunuz ey yaşlılar?
Sıkışıp kalınca, yaşınızı kullanıyorsunuz. Saygı yaşla olacak bir şey değil ki.
Mesele şu ki hayvan düşmanısınız.
Sıkışıp kalınca herkes çocukluğunda hayvanla büyümüş oluyor.
"Köyde inekle büyüdüm ben" " köyde köpeklerimiz vardı" " köyde hayvanımız vardı"
Etinden sütünden faydalandığı hayvanla sokaktaki kedi köpeği bir tutuyor.
Gerçekten sevse içim yanmayacak.
Hayvanı seven her türlüsünü sever.
Sadece kendi köpeğini değil örneğin. Cinsi değil, hepsini sever.
Kediden de köpekten de nefret ediyorsunuz. Elinizde olsa hepsini tekme tokat döversiniz. Bizler sayesinde tutuyorsunuz kendinizi. Çünkü tutmazsanız karşınıza dikiliriz. Hesap sorarız. Neyle yaparız bunu? Kanunla. Açıp da içini okumadığınız kanunla. Zarar verdiğiniz anda kendinizi hesap verirken bulursunuz. O yüzden her yerdeyiz.
Hiç tahmin etmediğiniz yerlerde gözlerimiz var.
O kadar kalabalığız ki sayamazsınız. Şöyle düşünün her apartmanda en az bir kişi var. Her bir caddede, sokakta on kişi var.
Dolayısıyla istediğiniz kadar sevmeyin. Zarar vermeye kalktığınız anda biz oradayız.
Ne yorumlar okudum son üç günde. Akıllara ziyan. Nasıl bir nefret, nasıl bir düşmanlık aklım almadı.
Dehşete düştüm. Köpekleri bıçaklamak isteyen mi ararsınız, köpekleri yakmak isteyen mi. Yazsam kanınız donar. Nefrete bakın ki eline bıçağı alıyor delik deşik edene kadar durmuyor. Öyle diyor, öyle yaparmış. Hem diyor, köpekler içgüdüyle hareket eder, hem de içgüdüsüyle davranan hayvanı bıçaklıyor. Kendi şiddetini kusuyor.
Git aslan besle evinde diyor. Tamam olur neden olmasın diyorum. Sen doktora git bence diyor bana, aslan beslemeyi düşünüyorsun akıl sağlığın yerinde değil diyor. Yaptığım ironiyi anlayacak durumda değil, konuşuyor.
Gidin diyor şirin suratlı köpek besleyin. "Beslemek" kelimesi kadar da saçma bir kelime yok ayrıca.
Şirin suratlı köpeğe nefreti yok, çirkin olursa sinirleniyor.
Köpeğin yeri barınaktır diyor. Barınak şartlarını gösteriyorsun, bana ne diyor. Sahi gerçekten, ona ne. Köpek bıçaklamayı düşünen birini barınak şartları neden ilgilendirsin ki?
Şimdi o çirkin kalplerinizi de alıp çekilin bir kenara. Kendinize gelin.
Biz buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.
Ne kaldırımdan çekiliyoruz ne yollardan. Gözlerimiz artık daha da açık. Gece gündüz nöbetteyiz. Gece yarısı, sabah körü demeyip nöbetteyiz. Bütün düşmanlığınızın karşısındayız. Herhangi bir hayvana en ufak yanlışınızda kendinizi mahkemede bulacaksınız.
5199 ne diyorsa o. Nokta.