Aşk duygusuna dair önemli bilgiler!
Prof. Dr. Tarhan; “Aşk duygusunu hangi kaba koyarsan onun şeklini alıyor. Duyguları doğru kaba koymak gerekiyor. Mecazi kaba koyarsanız dünyevi aşk oluyor. Hakiki kaba koyarsanız ilahi aşk oluyor.” dedi.
Mecazdan Hakikate Aşk Sempozyumu'nda konuşan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Modern insan başkalarını düzeltiyor. Kendini tanımayı ve değiştirmeyi ihmal etti. Bu durum da 2000’li yıllarda fark edildi. Bunu fark ederken de daha önce bilimsel kategori olarak gözükmeyen duygular, bilimsel kategori olarak kabul edildi. O halde insanın duyguların yönetimini öğrenmesi gerekiyor. Duyguların içerisinde en üst duygu da aşk duygusu. Bunu da yönetmek gerekiyor. Aşk duygusu sevgiden aşka kadar olan bir enerji, bir duygu. Bu duyguyu hangi kaba koyarsan onun şeklini alıyor. Duyguları doğru kaba koymak gerekiyor. Mecazi kaba koyarsanız dünyevi aşk oluyor. Hakiki kaba koyarsanız ilahi aşk oluyor.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aşk bağlanma ile ilgili bir duygu”
İnsanın bağlanma duygusunun da bilimsel olarak gösterilen bir duygu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bağlanma duygusunun güvenli, güvensiz ve kaygılı bağlanma gibi bir fizyolojisi var. Aşk aslında bir bağlanma ile ilgilidir. Aşkı güvenli bağlanma haline nasıl getiririz? Bir insana duygu hissediyorsunuz, bağlanma hissediyorsunuz. Bazı insanlar eşini öyle sever ki ‘senden nefret ediyorum bırakma beni’ der. İki zıt şeyi aynı anda söylemiş oluyor. Kaçınılan, tutarsız, zorlanıcı ve imkansız aşklar var. Bütün bu aşkları olgun aşka nasıl çeviririz diye kafa yormak gerekiyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsanı hakikate götüren en önemli yollardan biri aşktır ”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aşkın insanı hakikate götüren en önemli yollardan biri olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “İnsanı hakikate götüren aşkın risklerin, tehlikelerin ve risklerin neler olduğunu da bilmek gerekiyor. Aşk kurbanı kişiler bize başvuruyor. Patalojik aşk nedeniyle kliniğe yatırdıklarımız oluyor, tedavi edilen vakalar var. Durumun nedenlerini araştırdığımızda narsistik bir aşk yaşandığını görüyoruz. İnsan sevdiği kişiyi uzvu gibi görüyor. Köle ve efendi ilişkisi gibi bir aşk oluyor. Bu aşk aslında bencil bir aşktır. Sevdiği kişiyi kendine köleleştiriyor. Seviyor ama ‘ya benimsin ya da toprağın’ diyen bir aşk tarzı oluyor. Aşk cinayetlerinin çoğu kıskançlıktan dolayı gerçekleşiyor. Kadına yönelik şiddet olaylarının çoğu sevdiğini söyleyen kişilerin sebep olduğu olaylar oluyor. Nasıl bir sevgiyse öldürüyor. Bu nedenle çok önemli bir duygu olan aşkı yönetmek gerekiyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bencilliğin kutsallaştırıldığı bir çağda yaşıyoruz”
Ben merkezli aşkların çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanlık tarihinde egoizmin en yüksek olduğu, bencilliğin kutsallaştırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Bireysellik adı altında bencillik öğretiliyor. Bencillik özgüveni adı altında özbeğeni öğretildi. Özgüven insanın kendini insanlar karşısında ne değersiz, ne de üstün hissetmemeyi başarabilmesidir. İnsan kendini analiz edemiyor, yapamayınca da bencil bir aşk ortaya çıkıyor. Olayı sevdiği kişiye zarar verme noktasına kadar götürüyor. Bilgece bir aşk olması için ‘ben’ bilgeliğine ihtiyaç var.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Günümüzün en önemli hastalığı dünyacılık”
Dünyacılık hastalığının günümüzün hastalığı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dünyacılık hastalığını insanların hiç ölmeyecek gibi yaşamak hastalığı olarak açıklayabiliriz. Böyle bir kimse aşık olduğu zaman da paraya, mala mülke, maddi kavramlara aşık oluyor. İnsan aşık olduğu zaman onu hep kontrol etmek ve devamlılığını ister. Mecazi şeyler devamlı olmuyor çünkü ölüm var.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Düzelmek isteyene sessiz iyilik yapmayı öğretiyoruz”
“Ben bilgeliği” olmayan kişinin aşık olduğu zaman tam güçlülük duygusu yaşadığını belirten Tarhan, “Tam güçlülük, ben merkezci narsistik kişilerde olur. Buna kadir-i mutlak duygusu da deniyor. O duygu olan kişilerde tanrı komleksi olduğunu da söyleyebiliriz. O kişide tam güçlülük duygusu varsa kendini önemli, üstün görüyor ve her şeye layık görüyor. Her şeyi de kontrol etmek istiyorlar. Bazı mükemmelliyetçi kişiler vardır, her şeyi kontrol ederler. Bu kişilerde hesap verme duygusu da gelişmemiş oluyor. Düzelmek isteyenlere sessiz iyilik yapmayı öğretiyoruz. Yapınca duyurmak istiyor herkese ama iç terbiye ortaya çıkıyor. Böyle insanlara zaaf, hak ve ihtiyaç duygularını fark ettirmeye çalışıyoruz.” İfadelerini kullandı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aşk evlilikte sebep değil sonuçtur”
İnsandaki narsistik duyguların ben bilgeliğinin en büyük düşmanı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın kendini özel, önemli, tanrı kompleksi içinde görmesi çok büyük bir sorun. Aciz ve zayıf güçsüzlüğünü fark edebilmek çok önemli. Bir insan aşk yoluna girmeden önce bunu fark etmiyorsa o yolda ilerleyemiyor. Bir insan kendi acizliğini, güçsüzlüğünü ve zayıflığını bilirse aşk yolunda ilerlerken haddini biliyor. Haddini bilen de rabbini bilmiş oluyor. ‘ben mükemmelim, herkes bana aşık olmalı, iyi bir insanım, aşık olduğum insanı elde etmeliyim’ gibi düşüncelerle haddini bilmeyen bir kimsenin aşkı da buharlaşıyor. Aşk, evlilikte sebep değil sonuçtur diyoruz. Modern öğretide ‘neden evlenmedin?’ dendiği zaman ‘aşık olmadım ki’ diye bir cevap veriliyor. Sevgi ve iş birliği bir müddet sonra ömür boyu aşka dönüşüyor. Ama sevgi var, iş birliği yoksa aşık bile olsalar 6 ay ile 2 sene içinde aşk buharlaşıyor. Aşkın buharlaşmaması için iyi iş birliği olması lazım. İyi iş birliğinde de paylaşımcılık, uzlaşmacılık, ben bilgeliği var.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ben bilgeliği olan kişi ayna rolü oynuyor”
“Ben bilgeliği” olan bir kişinin ayna rolü oynadığını belirten Tarhan, “Allah’tan gelen hakikati, ilhamı ve güzellikleri kendinden bilmez, temellük etmez. ‘Ben bunları yapıyorum ama yaptıran Allah’tır. Ben sadece aracıyım, vesileyim.’ der. Bunu diyebiliyorsa ayna rolü oluyor. Bu şekilde düşünmeyen ve tasavvuf yolunda liderlik yapan kişiler bir müddet sonra o manevi gücü elinde toplayıp kendilerine dünyevi bir alan oluşturuyorlar. Gerçek tasavvuf liderleri, kendilerini daima ayna gibi görmüşlerdir. Hakikate ayna olmuşlardır. Urfa’da insanlar şeyhin arabasının tekerleklerini öpüyorlardı. Bu yanlış anlaşılmaya sebep oluyor. Aşk duygusu olan kimse, insanları kendisine değil ideallerine bağlaması gerekir. Biat şahsına değil davasına olmalı. Bir insanın zayıflıklarını, acizliğini ve güçsüzlüğünü anlaması için psikolojik swot analizi tavsiye ediyorum.” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.