Aziz Kocaoğlu'ndan "gettolaşma" uyarısı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu'nun açılışında konuştu.
8 Kasım Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri kapsamında İzmir'de düzenlenen “Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu”nun 42.’si Tarihi Havagazı Fabrikası’nda başladı. TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından 9 Kasım’a tarihine kadar sürecek “Göç-Mekan-Siyaset” ana temalı kolokyumun açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 1950’li yıllardan sonra ülkede sanayileşmeyi geliştirmek için tarımın giderek yok edilerek bugünlere gelindiğini, Avrupa’nın 250 yılda gerçekleştirdiği sanayileşmeyi ve kırsaldan kente göçü Türkiye’nin 40 senede halletmeye kalktığını ve bu nedenle çarpık kentleşme ile karşı karşıya kaldığını vurguladı. Bugün Türkiye’nin farklı ülkelerden göç aldığını, Avrupa’ya geçemeyenlerin burada kaldığını söyleyen Başkan Kocaoğlu, acil çözüm üretilmezse Suriyeli ve diğer göçmen vatandaşların yaşadığı yerlerde "gettolaşma" yaşanacağı ve bunun da ülkeyi tehdit eden önemli bir sorun olduğu uyarısında bulundu. Neoliberal sistemin ve adaletsiz gelir dağılımının dünyayı cehenneme çevirdiğine de dikkat çeken Başkan Kocaoğlu, “Finans krizi, buzdağının görünen yüzüdür. Biz aslında üretememe krizine giriyoruz” dedi.
Kral çıplak diyoruz!
Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde planlamaya çok önem verdiğini ve birlikte değerlendirilmeden en ufak dosyanın meclise gitmediğine dikkat çeken Başkan Kocaoğlu, 2010 yılının sonundan itibaren şehircilik ilkelerine uymayan planlara açtıkları davaları kaybetmeye başladıklarını söyledi. 2010 yılına kadar merkezi hükümetin ve sayısız plan yapma yetkisi olan kurumların yaptığı Büyükşehir Belediyesi’ne göre hatalı, şehircilik ilkelerine uymayan konularda dava açtıklarını ve büyük çoğunluğunu kazandıklarını söyleyen Başkan Kocaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“2011 yılından sonra ne kadar haklı olursak olalım, dava kazanamıyoruz. Peki niye açıyoruz kazanmaktan umudumuz olmayan davayı? Ben ‘kral çıplak’ diyorum. Dünya için de Türkiye için de planlama biriminin, Başkanının kente bakışını ‘bu planlamaya karşı’ diye tarihe not düşmek için dava açıyoruz. Dava kazanma şansımız giderek sıfırlanıyor. Benim İzmir için gerçek anlamda öngördüğüm planlama, Türkiye’de ilk ve tek olan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yıllarca üzerinde çalışıp hayata geçirdiği kentsel dönüşüm modelidir. İzmir’in 2050 yılına kadar bir karış arsa üretmeden kentsel dönüşümden gelecek konut artışı ile birlikte doğacak konut talebini karşılayacak rezervi vardır. Doğru bir kentsel dönüş ümle ‘rantsal dönüşüm’ değil, bina yıkıp yapmak değil, yaşanabilecek kent yaratmak kentsel dönüşümdür."
Ütmek ve ütülmek
Konuşmasında ülke siyasetine de değinen Başkan Kocaoğlu, Türkiye’nin yerel seçimlerden sonra 1948 yılında yaşanan devalüasyondan sonra en büyük ekonomik krizle karşı karşıya kalacağına işaret ederek, şöyle konuştu:
“Türkiye’de siyaset tam bir açmazdadır. Bu söylediklerime kim kızarsa kızsın. Kim ne derse desin. Belediye başkanlığımdan kendi irademle ayrılmak istememin de bunda bir payı yoktur. Belediye Başkanlığı yaptığım sürede de aynı şeyleri söylüyordum; bugün de söylüyorum, 5 ay sonra da söyleyeceğim. Neoliberal sistem denilen sistem 'ütmek ve ütülmek' üzerine kurulmuştur. Bu sistemde bugün toprağını kullanmayan, üretmeyen adama para veriliyor. Dönüm başına sana şu kadar üretmediğin için diye para veriyorum diye teşvik oluyor mu? Üretmeme teşviği… Ne yapıyor adamlar? Para satıyorlar, para kazanıyorlar, daha zenginleşiyorlar, mal satıyorlar, yine zenginleşiyor. Yerli tohumlarımız gitti. Bu sistem bize uygun sistem değil. Neoliberal sistemi uygulatm ak isteyen, uygulamak isteyen bunun televizyonlarda reklamını, yorumunu yapan ekonomistler, bürokratlar doğru yapmıyorlar. Türkiye’nin 2000 yılında dış borcu 35 – 45 milyar dolardı; bugün 475 milyar dolar. ‘Biz finans krizine girdik’ deniyor. Finans krizi buzdağının görünen yüzüdür. Biz aslında üretememe krizine giriyoruz. Bizim krizimiz katma değerli ürün üretememek, buğday, et, ihraç edilecek sanayi üretimi üretememek. 81 milyon insanın emeğinin üretebileceği ürünü üretememek. O zaman bu sistem bize göre değil. Yüzde 7.5 faizle dolarla borçlanacaksın. Bu ne demek? ‘Tefecinin en gaddarının eline düştüm’ demek. ‘İnsafsız tefeciye düştüm’ demek. Biz bu acı reçeteyi nereden kısabiliyorsak ciddi bir tasarrufa gitmeliyiz. Devletle birlikte en baştan başlayarak tasarruf etmek, kaynak yaratmak durumundayız. Üreterek, dünya açılabilecek birkaç sektör belirleyerek, yatırım yapılarak, kümeleşme yaparak yürümekten başka çaremiz yoktur. Bugün 475 milyar doların borcunu yapılandırdık, 5 sene sonra 1 trilyon dolardır. Bizim milli hasılamız şu anda 700 milyar dolara düşmüştür. Bunu 15 sene götürürsek ki, zaten götürmemiz mümkün değil, milli gelirimizin 8- 10 katı bir borçla karşılaşırız. 1929 buhranını bilmiyorum ama yerel seçimden sonra gelen kriz, bugüne kadar Türkiye’nin 1948 devalüasyonundan beri yaşadığı krizlerin en büyüğüdür. Bu daha dalga dalga gelecektir. Çünkü devlet bütçesi bir prensibe göre yönetilmemiştir. Bir yol haritası, str atejik plana göre hareket edilmemiştir. Biz gördüğümüz hataları söylüyoruz. Görmediğimiz daha kıyıda köşede ne daha büyük problemler var”.
Rektörler siyasete benden fazla hevesli
İmar affını bir "seçim rüşveti" olarak tanımlayan Başkan Kocaoğlu, “Zaten Başkan olmak için çıkartılan imar affının başının sonunun olmadığını, bunun şehircilik, kentsel dönüşüm derken hepsini alt üst ettiğini hepimiz anladık. Ben de ne zaman imar rüşvetini verecekler diye düşünüyordum. Tabi sıkıştığın zaman verilecek. İmar rüşveti ile birlikte seçim kazanılmıştır" dedi.
Muhalefetin küçük problemleri bir kenara bırakıp daha büyük probleme karşı birleşmesi gerektiğinin altını çizen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Bu 5 aylık süreyi, elimizden en iyisini yaparak, birlik olarak değerlendirmeliyiz. Yoksa bu çemberden çıkmamız mümkün değil" şeklinde konuştu.
İzmir Şehir Plancıları Odası’nın düzenlediği kolokyumdan çekilen Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile ilgili de konuşan Başkan Kocaoğlu, 15 senedir Büyükşehir Belediyesi'nin bütün olanaklarının odaların, sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin emrinde olduğunu belirterek, “Zaten emrinde de olmak durumundadır. Yerel seçimde rektörler benden fazla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na hevesli olduğu için, yukarıya şirin gözükmek için bu tür davranışlarda bulunurlar. Bunu siyaset aşkına vermekte fayda vardır” dedi.
Büyükşehir'e teşekkür
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile birlikte yaptıkları bu kolokyumdan üniversitenin desteğini çekmesini eleştirdi. Koramaz, “Dokuz Eylül Üniversitesi’nin mekanlarını bilime, tekniğe kapatmasını şiddetle kınıyorum. Üniversiteler aydınlık geleceği yaratmanın umudu olarak adlandırılır. Bu kararın kendisi bile ülkede üniversitelerin ne duruma getirildiğini, YÖK nedeniyle ne denli siyasallaştırıldığında bilimin, özgür düşüncenin susturulduğunun göstergesi açısından önemlidir. Böylesi dönemde bizlerin umudunu hala ta ze tutan akademisyenlere, öğrencilere ihtiyaç var. Bize bu mekanı açan İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne özellikle teşekkür ediyorum” dedi.
Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Orhan Sarıaltun, DEÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama bölümüyle birlikte düzenleyecekleri kolokyumdan Dekanlığın, son anda bilim kurullarında KHK ile görevden uzaklaştırılan hocaların çıkarılmasını talep etmesi ve kendilerinin de kabul etmemesi üzerine çekildiğini belirterek, “Baskıcı yönetimlerin taleplerine, bu taleplere karşı kamusal yararı önde tutarak kabul edemeyeceğimizi bildirdik. Bir oto sansürle odamızın kendini düzenlemesi gibi bir şeye alet olmamız mümkün değildi. Şehir plancıları odası bu süreçte üniversitelerden kopmayacaktır. Bırakmayacağız. Bu güzel mekanda kolokyumun gerçekleşmesine destek olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na teşekkür ediyoruz” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.