Dr. Taner Akman
BAŞARININ SIRRI
Prof. Dr. Esat Orhon hocamız diyor ki; beyin negatif önermeleri algılamaz, algılasa bile işleme koymaz.
Negatif (olumsuz anlamdaki) iletişimler beyninizce yok hükmündedir.
Örnek mi?
Şimdi lütfen 10 saniyeliğine bir “fil” düşünmeyin.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Düşünmeyeniniz var mı?
Mümkün değil..
İnadına düşündünüz, çünkü “fil”i hem aklınıza düşürdüm, hem de kafanızın içinde bunu düşünmemenizi rica ettim.
En başarılı olanlar bile, en azından “fil” düşünmemeliyim diyerek yine fil düşündü.
Eğer bir kuş düşünün diye olumlu bir önerme getirseydim, fil aklınıza bile gelmeyecekti.
Çünkü beynimiz olumlu iletişime açıktır, olumsuz iletişime kapalıdır.
Algılamaz, algılasa bile işleme koymaz.
Gelin birkaç örnek üzerinde daha duralım, ve sonra konuya girelim.
Çocuğunuza diyorsunuz ki. “Koltukta otururken çikolata yeme, leke oluyor”.
Çocuğunuz bunu duymaz, duysa bile işleme koymaz.
Üstelik, yasağı delmenin cazibesiyle, koltukta çikolata yemeye devam edecektir siz bakmıyorken.
İletişimde başarılı olmak istiyorsak, aynı önermeyi pozitif yaklaşımla yapalım.
Örneğin, “Masada ye, koltuk leke oluyor” derseniz, çocuğunuzun sizi dinleme şansını arttırırsınız.
Bu konuya pilot eğitiminde de değinilir bazı okullarda..
“Şu cisme çarpma” derseniz, çarpma olasılığını kendi ellerinizle artırırsınız, çünkü pilot o cisme odaklanacaktır.
Slalom yapan kayakçılar, “Ağaca çarpmamalıyım, ağaca çarpmamalıyım, ağaca çarpmamalıyım” diye mantra yapacak olurlarsa, ağaca çarpacaklardır, çünkü bir süre sonra sadece ağaçlara bakar olurlar.
Kayakçıya “parkuru takip et, parkuru takip et” derseniz, başarı şansı artacaktır.
Ağzına kadar dolu kahve fincanını “dökmemeliyim” diyerek yavaş adımlarla fincana odaklanarak taşırsanız, dökeceksiniz.
Siz hiç kahvehanelerde elindeki fincana bakarak yavaş yürüyen garson gördünüz mü?
İnadına hızlı adımlara, etrafa bakarak ve hatta sağa sola laf atarak giderler.
***
Neden insan beynine bir şeyi yapmamayı dinletemiyoruz?
Bu noktada, Kötümserlik (pesimizm) ile İyimserlik (optimizm) kavramlarına göz atalım:
Kötümserlik kavramı (pesimizm) iyimserlik (optimizm) kavramının tam karşıtı olarak, dünya görüşünde ve yaklaşımında düzeltilemeyecek kötü bir düşünceler silsilesidir.
"Bardağın yarısı boş mu, yoksa yarısı dolu mu?" sorusu, en sık verilen örnek olmakla birlikte, bu kavramı açıklamak için son derece yetersizdir.
Kötümserlik, tarih boyunca, düşüncenin birçok temel alanında etkili olmuştur ama en büyük kötülüğü bireysel olarak kişinin kendisine yapar.
“İstenç ve Tasarım Olarak Dünya”adlı eserinde Arthur Schopenhauer radikal bir tarzda kötümserliğini nedenselleştirmiştir, temellendirmiştir.
Ana teması olan "Bütün yaşam acı çekmedir" (Alles Leben ist Leiden) ya da tüm hayatın tek bir kelimeyle açıklaması olarak gösterdiği "çabalama" (streben) filozofun dünyaca tanınmış en önemli kötümserlerden olduğuna örnektir.
Schopenhauer, kötümserliği rasyonelleştirmekle ve temellendirmekle dünyaya kötümserlik aşılayan biri olarak görülmemeli.
Bunu nasıl aşarız?
“Kötümserliğin bizi yapacaklarımızdan, yapabileceklerimizden geri bırakmasını nasıl iyimserliğe çevirebiliriz?” penceresini açmıştır aslında.
Çocukluğumuzdan başlayıp, yetişkin yaşamımızda bizi esir alan “bisiklete binemem düşerim, üniversite sınavında başarılı olamam kazanamam, ehliyet sınavını geçemem çakarım, bu görüşmede başarısız olurum işe giremem” prangalarını aslında beynimiz algılamıyor, kendimize zorla kabul ettirmeye çalışıyoruz.
***
İyimserlik (optimizm) ise, latince optimum kelimesinden türemiş olup, “olabilecek en iyi” anlamındadır.
Optimistler, başarabileceklerine inanırlar.
Beyinleri zaten buna hazırdır.
İyimser olmak, fizik sağlığımızı da, mental sağlığımızı da korur.
Martin Seligman, Pozitif Psikoloji alanında iyimser düşünceye öncülük eder.
Optimist düşünceye sahip olanlar, bisiklete binmeye de, sınavda başarılı olmaya da, ehliyet almaya da, iş görüşmesinde iyi performans göstermeye de 1-0 önde başlarlar.
Çünkü zaten beyinleri buna hazırdır, olumlu önermeleri hemen algılayacak ve işleme koyacaklardır.
Optimistler yaşadıkları talihsizliklerin geçici olacağını değerlendirirler veya yaşanan olumsuzlukların yeni kapılar açacağını görürler.
Bir kapı yüzünüze mi kapandı?
Bu size verilmiş bir şanstır.
Koridorda yürümeye devam edin. Size açılacak daha iyi kapıları bulma şansı verildi size.
***
Bu noktada, Gerçekçi olmak ile Safça düşünmenin ince ayırımını yapabilmeliyiz.
Çünkü önümüzdeki engellerin ve sınırlarımızın farkındaysak, safça bir iyimserliğin bize bir getirisi olmayacak.
Gerçekci düşünce ise “En iyisini umut et, en kötüsüne de hazırlıklı ol” demektir.
Durumu değerlendir, yapabileceklerinin farkında ol, kazanma gücünün içinde patlamaya hazır olduğu bil ve dimdik yürü.
Beynin zaten buna hazır.
Olumsuz önermelerin prangasındaki beyninin kapasitesini kullanıma aç
***
Halen ikna olmadıysanız, şunu okuyun:
Hayvanat bahçesinde, kafeste doğan bir aslan düşünün.
Esaret altında doğdu. Doğayı hiç bilmiyor, görmedi. Tüm yaşam geçmişini ve tecrübelerini kafeste yaşadı.
Eğer tüm yaşamı ve deneyimleri kafeste yaşadıysa, ve kafes onun için adeta doğal yaşam alanıysa madem, kafesin kapıları neden kilitlidir ki?
Kafes kapıları kilitlidir çünkü, kafes dışındaki yaşamı hiç bilmiyor da olsa, içindeki ses ve güç, dışarda bir şeyler olduğunu ona söyler.
***
Eğer bugün hayal kırıklıkları yaşıyorsak, başarısız olduğumuzu düşünüyorsak, bunaldığımızı ve sıkışıp kaldığımızı düşünüyorsak, bu tamamen kafesin içinde dönüp dolaştığımızdandır.
Başka bir yaşam tarzı için eğitilmemiş olabiliriz, başka bir yaşam tarzının olabileceğini hayal dahi etmemiş olabiliriz.
Ama beynimiz olumlu önermelere hala açıktır, algılayabilir ve işleme koyabilir.
Buraya ait değilim duygusu içinizde zaten var.
Serbest bırakın.
Kötümserlik sizi frenliyor.
Olumsuz önermeleri beyniniz işleme koymayacak.
Bundan daha iyi ne olabilir ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.