Başkan Pekdaş, "Yeniden adayım" dedi
Konak’ın seçilmiş ilk kadın Belediye Başkanı Sema Pekdaş, görevde geride bıraktığı dört yılını düzenlenen basın toplantısında değerlendirdi.
Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş 2014 yerel seçimlerinde göreve geldiği günden bugüne kadar geçen 4 yıllık süreci değerlendirdi. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda basın mensuplarıyla bir araya gelen Başkan Pekdaş, değerlendirme sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yeniden aday olmayı düşündüğünü ifade eden Başkan Pekdaş, Alsancak Stadı ile ilgili ise "Sorun çözüldüyse biz de destekliyoruz. Hayırlı olsun." diye konuştu.
Görevi sürecinde eksikliğini hissettiği tek hizmetin yeni hizmet binası olduğunu vurgulayan Pekdaş “Tüm çalışmalarımızı kenti geliştirmeye, güzelleştirme ve birleştirmeye yönelik yaptık. 4 yıllık süreçte mutlaka eksikliklerimiz olmuştur. Ancak benim içimde kalan en büyük eksiklik yeni hizmet binasıydı” dedi.
Hizmet binası için çalıştıklarını ifade eden Başkan Pekdaş “Yenişehir’de binayı yapmak için ulusal çapta bir yarışma düzenledik. Ruhsatını kestik. Ancak kazma vuramadık. Bir benzinlik var orada, tahliye davası açtık. Yerelde kazandık ancak Yargıtay’da bozuldu, yeniden yargılama başlıyor. Yargı sürecinin uzamasından dolayı tahliye gerçekleştirilemediği için hizmet binasına kazma vurulamaması eksikliğin başında geliyor” dedi.
“YENİDEN ADAYIM”
Sorular üzerine 2019’da yapılacak yerel seçimlerde yeniden Konak Belediye başkanlığına talip olduğunu belirten Başkan Pekdaş “Aslında çok erken yanıt veriyorum. Bu örgütle verilmesi gereken bir karar ancak ben yeniden aday olmayı düşünüyorum” diye konuştu.
“CUMHURİYET KADIN DEVRİMİ OLARAK KURULDU”
Konuşmasının başında belediyeler kanunun ilk yürürlüğe girmesinden bugüne seçilen kadın başkan sayısına değinen Başkan Pekdaş istastistikten örnek vererek kendisinin de bir “Hata Payı” içinde yer aldığını söyledi. Kadına ilk seçme ve seçilme hakkının yerelde verildiğini ifade eden Başkan Pekdaş “Yaptıklarımızın bir kısmı bu filmde. Bugün Türkiye’de cumhuriyetin belediye kanunu 3 Nisan 1930’da kabul edildi. 1580 sayılı yasa. Daha sonra yasalar değişti. Büyükşehir ve bütün şehir yasaları çıktı. Bunların hepsiyle yerel yönetimler demokrasiden uzaklaştırıldı, merkezileştirildi. Yerel yönetimlerin güçlenmesiyle demokrasi gelir. Demokrasinin ilk basamağıdır. İlk belediye yasasıyla kadınlara belediyelerde seçme ve seçilme hakkı verildi. Dolayısıyla Cumhuriyet ilk önce yerelde kadına seçme seçilme hakkı veriyor. 1933’te muhtar olarak ve 1934 milletvekilleri. Cumhuriyet kadın devrimi olarak kuruldu. Hukuk devrimi olarak yükseldi. 1930 da seçme hakkını vererek başlamıştır. O zamandan bu zamana tablomuz nedir? 31 bin belediye başkanı seçmişiz ve bunun sadece 119’u kadın yokluğumuzu temsil etmişiz. Ben bu sayı ezberden söylerken 13 bin diye de ifade ettim. Hafızam bana oynadı. 119 olamaz 13 bin olarak ifade ettim. Dolayısıyla istatistikte artı eksi yüzde 50 hata payı temsil edilir, kadınlar hata payı olarak temsil edilmiş. Onlardan biri olmaktan gurur duyuyorum” dedi.
“Kadının görülür hale gelmesi görevimizdir” diyen başkan Pekdaş “Kadına yönelik şiddetin arttığı konuşuluyor. Bununla kadının görünmezliğinin ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Temsil ve karar organlarında ne kadar az yer verirseniz, görünür olmazsa, kadına yönelik şiddet de yükselir. Cumhuriyet demokrasi için kadının görünür olmasının önemine inanmıştır. Bunu bir hukuk ve kadın devrimiyle gerçekleştirdi. Devamını getirmek bizim görevimiz. Sadece hizmet değil görevim. Bilinç ve anlayış yerleştirmek için çalışmak. Bu nedenle merkezlerin sayısını 22 den 46’ya çıkardık. Kadın ve çocukların bir araya geldiği birlikte öğrendiği ve öğrendiğimiz bir süreci yaşadık” ifadelerini kullandı.
Fırsat ve yaşam eşitliği için çalıştıklarını vurgulayan Başkan Pekdaş kendisini kamucu olarak tanımladığını söyledi. Başkan Pekdaş “Kamucuyum, fırsat ve yaşamda eşitlik için kamusal hizmetin var olması gerekir. Dezavantajlıların imkanlara ulaşması için ve eşit imkanla kentte yaşamasını sağlamak da bizim görevlerimiz arasındaydı. Kamuculuk bu nedenle önemliydi. Kurslara etüd merkezlerinin yanısıra, evinde yemek pişmeyen hemşehrilerime yemek götürmek, bakımlarını yapmak ve hastaneye ulaştırmak bizim görevimizdi. Temsil ağırlama giderlerimizden tasarruf yaptık ve kamulaştırmalara harcadık. Restorasyonlar yapıyoruz. İş araçlarımızı yeniledik. 10 milyon liralık iş makinası alımı yaptık” diye konuştu..
“İZMİRLİLİK BİLİNCİNİ BU TEMELDE YÜKSELTMELİYDİK”
Konak’ta kalkınma için giderlerden tasarruf ederek yatırım yaptıklarını söyleyen Başkan Pekdaş “Kentin kalkınması için tasarruf ettik. Kendi asfaltını üreten ve araçlarıyla hizmet eden, vatandaşlara ulaşan ve kentin imkanlarından yararlanmalarını sağlayan bir çalışma yaptık” dedi.
İzmir’in 8 bin 500 yıllık bir tarihi olduğunu ve 2 bin 500 yıldır 3. kez kurulduğu yerde hayatını sürdürdüğünü de ifade eden Pekdaş “Kadim bir şehirde yaşıyoruz. Bu şehrin son kurulduğu yer. 3. kuruluştan itibaren kent yaşamı aynı yerde 2 bin 500 yıldır kesintisiz sürüyor. Büyük zenginlik. İzmirlilik bilincini bu temellerde yükseltmeliydik. Kökleri derinde olan farklı inanış ve kültürlerin özgürce kolkola yaşadığı bu şehrin ruhunu, havasını kimliğini yaşatmak ve hemşerilerimiz tarafından içselleştirilmesini sağlamak durumundaydık. Kent tarihi birimini kurduk. Bu değerlerin hemşehrilerimizce öğrenilmesine çalıştık” diye konuştu.
“İKİLİ BİR ANLAYIŞTAYIZ”
Kentte girilmez denilen bölgelerin tanıtımı ve şehir efsanelerinin yok edilmesi için uygulamalar yaptıklarını da ifade eden Başkan Pekdaş “Biz biliriz ki Basmane bölgesine girilmez, Kadifekale'ye gidilmez diye şehir efsaneleri vardı. Kent gezileriyle bunun efsane olduğunu ve kentin kimliğinin ne kadar önemli olduğunu görsünler istedik. Bu mekanları koruma bilinci gelişir diye düşündük. Yol aldık. Kent kimliğini oluşturan bu değerleri korumak ve canlandırmak gerekliydi. Canlandırmaya yönelik bu yapılarda hangi işlevlerin olması gerektiğini değerlendirdik. Belirli fonksiyonlar yüklüyoruz. Hemşehrilerimize soruyoruz. Hem parklar hem mekanlar için katılımcılıkla isteklerini öğreniyoruz. Birlikte karar veriyoruz. Düşüncelerinin oluşmasını sağlıyoruz. Uzun ve meşakkatli bir yol. Dezavantajlı pek çok hemşehrimizin yaşadığı bir şehir. Hem kentin en dezavantajlı bölgelerini kalkındırmanın yanı sıra, kentin zamanla tarihte biriktirdiği kültür ve sanat aşkını devam ettirmek durumundaydık. Hem niteliği korumak hem katkı vermek için kalkındırma amacımız vardı. İkili bir anlayıştayız” diye konuştu
“ALSANCAK STADINI OTOPARK ÇÖZÜLDÜYSE DESTEKLİYORUZ”
Geçtiğimi günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca ruhsatı verilen, gündemden düşmeyen Alsancak Stadıyla ilgili soruları da yanıtlayan Başkan Pekdaş ruhsatın henüz tapuda işlenmediğini belirterek orada yaşanan sorunun otopark sorunu olduğunu hatırlattı. Konuyla iligi alanda DEÜ’ye ait bölgede bir otopark alanı yapılabileceğini gördüklerini ifade eden Başkan Pekdaş “Alsancak Stadı'nın ruhsatı birkaç gün önce kesilmiş sanırım. Tapuya baktığımızda henüz göremedik, sisteme henüz düşmedi. Alsancak stadı tarihtir, İzmirin kimliğidir dedik. Ama gelen proje sorunluydu. İhale yapıldı. Teslim edildi, sonra ruhsat istendi. Bizim imar yönetmeliğine göre şartları taşımayan bir projeydi. Yönetmeliğe göre her 30 kotuk için otopark olmalıydı. 400’ün üzerinde otopark olmalıydı. Biz değerlendirme yazısı yazdık. Otopark yapılması gerekiyordu. O günlerde basın toplantısı düzenleyerek Göztepe stadının aynı arazi yapısında olduğunu ve orada 700 üzerinde otopark düzenlendiğini ifade ettim. Hem Aziz Başkan hem ben bunu değerlendiremiyoruz yönetmeliğe aykırı dedik. Çevre Şehircilik Bakanlığı bu konularda ruhsat verirse dava etmeyeceğiz dedik. Sisteme henüz düşmemiş. 10 gün önce Milli Emlak tarafından bir şerh konulduğunu gördüm DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesinin. Yerine şerh konuldu oraya bir otopark yeri ayrıldı ve stadyumla ilişkilendirildi. Bu yapıldıysa oto park sorunu yandaki üniversite arazisiyle ilintilendirildiyse çok güzel. Sorun çözüldü demektir. Bu nedenle destekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ÇELME TAKMAK İSTEYENLER OLDU”
Yaptıkları çalışmalarda eleştiriler geldiğini zaman zaman arkalarından konuşulduğunu da ifade eden Başkan Pekdaş “Bu çalışmalar sırasında eleştirler oldu. Teşvikler oldu, arkadan konuşanlar çelme takmaya çalışanlar oldu. Polemiklere girmedik. Biz 4 yıl önce yürüyelim Konak'ta diye başlamıştık o kararlılıktaydık. Vaktimiz yoktu. Hemşehrilerimizi dinlemek ve taleplerini yerine getirmek için çalışmak durumundaydık. Çok zor bir bölgeydi. Onların katkısıyla çalıştık” diye konuştu.
4 yıllık çalışma süreçlerinin zorlu seçimlerle geçtiğini hatırlatan başkan Pekdaş “Bu özgüvenle her yere ulaştık. Türkiye’nin çok yoğun siyasi çalkantılarla geçirdiği dönemdi. Bu 4 yılda ülke neler yaşadı diye baktığımızda, Tükiye’de ilk defa halk cumhurbaşkanını seçti. 2015 te iki genel seçim geçirdik. 2 genel seçim arasında koalisyon sürecine girdi ve erken seçim kararı alındı. Türkiye büyük sıkıntılar yaşadı. Ardından bir darbe girişimi ve OHAL rejimi. Hala Türkiye KHK ve OHAL ile yönetiliyor. Türkiye torba kanunlarla yönetilen bir ülke iken KHK ile yönetilen Türkiye haline geldi. Bu sürecin getirdiği sistemlerle karşı karşıya iken cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini getiren bir seçim yaşadık. 4 yılda 5 büyük seçim yaşadık” şeklinde konuştu.
“DOĞRU BİLDİĞİMİZİ SÖYLEDİK”
“Ulusal süreç bu kadar ağırken yerel de unutuldu. Bu zamanlar tehlikeli ve demokrasiden uzak zamanlardır” diyen Başkan Pekdaş “O zaman biz mutluluğu artırmak için sanat kültür zamanı, insanın insana iyi gelmesi bizim birbirimize iyi gelme zamanımızdı. Türkiye’nin gözü İzmir’deydi. Bu enerjiyi devam ettirmek ve yükseltmek bizim görevimizdi. Bu anlamda da doğru bildiğmizi söylemek yanlışa yanlış demek sorumluluğuzdu” dedi.
Siyasi kimliği ile yaptığı belediye başkanlığında ayrıştırıcı bir dil kullanmadığının da altını çizen Başkan Pekdaş “Ben sözünü söyleyen bir belediye başkanıyım. Durumumu düşüncelerimi hemşehrilerimle paylaştım. Yerel yöneticinin böyle bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Siyasi kimliğimle hemşehrilerimizi dışlamadım. Yapmam gerekenleri ifade ettik ama hemşehrilerimizi kucakladık. Herkesin kendi kimliğini savunma hakkı olduğunu savunduk. Türkiye’nin kutuplaşmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacı var dedik. Ayrıştırıcı bir dil yerine birleştiren bir dil kullandık. Yaptığmız hataları görerek öğreniyoruz” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.