Ünlü sanatçımız Bülent Ersoy’un anıtkabir ziyareti değil de, anıtkabir ziyaretinin sonrası hareketi olay oldu.

Olması da gayet doğal.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istiratinde, Anıtkabir’de komutanlık yapan, onun kurduğu ülkenin komutanı değil Bülent Ersoy, dünyanın en güçlü devletin lideri dahi gelse ona şemsiye tutmak zorunda değil, tutamaz, tutmamalı.

Hele ki Bülent Ersoy gibi, dışarı çıktığında bir tutam koruma ve kollama ekibiyle çıkan birisine asla.

Adının hiçbir önemi olmayan o komutanı üzerinde taşıdığı üniforma Türkiye Cumhuriyeti’nin Silahlı Kuvvetleri’nin en ağır değeridir.

O üniformayı taşıyan komutana bu ülkenin bütün insanları saygı duyar, değer verir, değerli olduğunu da bilir.

Silah dayasan alamayacağın üniformaya, şemsiye tutturamazsın, tutmasına izin veremezsin, tutarsa bile altında duramazsın.

Türk Silahlı Kuvvetleri, komuta kademesinde görev yapma ihtimali üzerine yetiştirdiği hiçbir subayına, şemsiyecilik eğitimi vermemiştir, vermez de.

‘Bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı öğretemedim’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkesinde komutanlık payesine taşıyan hiçbir komutan da, kendisine şemsiyeciliği yakıştıramaz.

Gelelim, olay sonrası, şimsiyeci komutanın görevden alınması sonrası ünlü sanatçı Bülent Ersoy’ın açıklamalarına.

Bülent Ersoy’u sanatçı kişiliğine kimsenin laf edeceğini düşünemiyorum.

Ses sanatçısı olarak müziğinde hakkını veriyor, sözlerin de.

Ancak Bülent Ersoy’un, sanatçılık dışında yaşadığı ve yaşattığı hayatı da bilen yaşadığı için biliyor, bilmeyen de yaşayanların anlatımından biliyor.

Bülent Ersoy’un, kendine münhasır çok ilginç beklentileri, talepleri, istekleri, hareketleri, kısıtlamaları, tepkileri vs vardır.

Zor gelen, ağırlaması gelmesinden daha zor gelen bir misafirdir.

Gelişini günler önce dizayn eder, ilan eder, gidişatı ise anında görmek ister.

Buna, ister sanatçı kaprisi deyin, ister sanatsız kaprisi.

Sözün sonu, Bülent Ersoy’a milyonlar şemsiye tutabilir ama Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı asla!