Şimdiki kuşaklar bilmez, eski kuşakların ise yaşamışlığı vardır.

Çocukluğumuzda 'Alamancı' tabiri vardı bir kesim insanlar için.

Onlar Almanya'da çalışan gurbetçi işçilerimizdi. Onlar çoğu zaman yaz aylarında, genelde de bayramlarda, Almanya'da çalıştıkları fabrikalardaki izin günlerini ayarlayıp Türkiye'ye, Türkiye'nin değişik şehirlerine, akrabalarının yanına gelirlerdi.

Geldikleri hemen belli olurdu.

O zamanlar ilkokula gidiyordum, ben bile 'Alamancılar'ın geldiğini anlıyordum.

Mercedes, BMV gibi lüks araçlarla gelirlerdi.

O zamanlar Türkiye'de iki tür vardı; birisi İtalyan FİAT'ın himayesinde üretilen TOFAŞ, diğeri Fransız Renault'un himayesinde üretilen TOROS!

Türkiye'nin tamamında olmasa bile olduğu yerleri zengin gösteren araçlardı.

O dönemde genel kullanım aracı AT ARABASI'ydı.

O dönemler yavaş yavaş geçtiyse de, zor geçtiği kesin.

Bir dönem daha aklımın içinde yer edinmiştir her daim.

1999 yılında yaşanan Kocaeli depremi.

Depremin kendisi o kadar şiddetli, acısı o kadar derindi ki ondan daha şiddetli ve acı olan devletimizin yetersizliğiydi.

Depremde mağdur olan, sokakta kalan, evsiz kalanlara battaniye dahi bulunamadığı bir dönemin içinde olmuştu o deprem.

O dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Türkiye'ye deprem ve çadırlarla gelmiş, deprem bölgesinde insanlara sevgi gösterilerinde bulunup, dünyaya Amerika'nın yardım sever yüzünü göstermeye çalışmıştı.

O dönemin Türkiye'sinde siyasi tartışmalar, siyasi iktidarsızlıklar, ekonomik zorluklar, ülkede yaşayan insanları yaşadığına dua eder hale getirmişti.

Hele ki o dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in Amerika'da, Beyaz Saray'da, Oval Ofiste, el pençe ABD Başkanı Bill Clinton karşısında duruşu ise siyasi tarihimize bir ders niteliğinde fotoğraf karesi olarak girdi.

Bugünün siyasetinde bile o fotoğraf siyaseten kullanılır.

Bunları niye yazma gereği duyduğuma gelince.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde üç ülkeye ziyarette bulundu. Endonezya, Malezya ve Pakistan.

Üç ülkeye gidişiyle bir çok siyasi ve ekonomik anlaşmalara imza atmasının değerini bilen biliyor, bilmeyen zaten bilmemezlikten gelmek için mücadele ededursun.

Asıl önemli konu şu ki, bir dönemin 'Alamancıları'na, onların lüks araçlarına, lüks kıyafetlerine ve lüks yiyeceklerine bakan Türkiye insanı, Cumhurbaşkanının 'Çam sakızı, çoban armağanı' misali, gittiği ülkeye, kendi ülkesinde üretilen, kendi mühendisleri ve işçileri tarafından yapılan otomobili TOGG'u hediye ediyor.

Bir zamanların Türkiye'sinde olduğu gibi Mercedes, BMW artık lüks değil, neredeyse her evin sokağında olan sıradan bir araç haline geldiyse bunun da bir nedenini düşünmek gerekiyor.

Bir zamanların Türkiye'sinde söylendiği gibi, 'Elin gavuru yapıyor' sözünün, 'Bizim insanımız yapıyor' olarak değiştiğini düşünmek gerekiyor.

Bu tespit tabi ki eski Türkiye şartlarında yaşayan insanlarımızın varlığını görmezlikten gelmek değil, bu yaşanan zenginliği, özgüveni ve milli üretimi görmezlikten gelmeme becerisidir.

Vesselam!