Çevrebilimci Küçükgül: São Paulo artık sembol

Çevrebilimci Küçükgül: São Paulo artık sembol

Emekli akademisyen, Çevrebilimci Dr. Enver Yaser Küçükgül, Aliağa'da sökülmek istenilen Sao Paulo isimli savaş gemisiyle ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Emekli akademisyen, Çevrebilimci Dr. Enver Yaser Küçükgül, Aliağa'da sökümü yapılmak istenilen Fransız savaş gemisi Sao Paulo'ya yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Küçükgül, asbestin sadece hedef saptırma olduğunu gemide tonlarca zararlı, kansorejen madde bulunduğunu savunarak, "Öncelikli olarak yanıtlanması gereken soru; Türkiye'de gemi söküm işinin neden yapıldığı... Çevremize bakıyorum, hiçbir ülkede, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, Amerika'da hatta Afrika'da bile bir başka ülkenin gemisini sökmek diye bir şey yok. Bu gemiler üretim amaçlarına göre çok sayıda ve miktarda tehlikeli zararlı kimyasal atıkları barındırır. Biz neden gemi söküyoruz diye bir düşünelim. Biz bu işin karı nedir? Bu gemi ya da herhangi bir gemi söküldüğünde ortaya çıkan atıkları arıtabiliyor muyuz? Öncelikli olarak asbest soruluyor; asbest arıtılmıyor, en ideal koşullarda dahi asbesti eğer çevreye saçmadan, başka yere bulaştırmadan gemiden alabilirseniz, onu ambalajlayıp götürüp toprağa gömüyorsunuz. Gömmek arıtma yöntemi mi, hayır! Milyonlarca ton asbest çıkardınız ve her yere gömdünüz, bundan kim etkilenecek? Şu anda gözden uzaklaştırıyorsunuz ama gelecek kuşakların hakkını gasp ediyorsunuz. Dolayısıyla çevre biliminde gömmek diye bir arıtma yoktur. Bu ahlak dışıdır. Gemideki tehlikeli madde miktarı dediğiniz zaman; asbest bunun yüzde 20'sini geçmez" şeklinde konuştu.

50286127-1059815484215017-5871609641007316992-n-001.jpg

"14 BİN METREKARENİN TEK NOKTASI ÖLÇÜLMÜŞ"

Küçükgül, geminin asbestin yanı sıra birçok tehlikeli madde barındırdığını aktararak, "Söz konusu gemi bir savaş gemisiydi. Tersane çıkışında bu geminin boş ağırlığı 22 bin 400 tondu. Siz bu gemiyi kullanım amacına göre şekillendirdiniz. Savaş gemisini 201 defa nükleer testlerde, denemelerde kullanmışsınız. 1950'lerden sonra hidrojen, nötron, ve bunlardan daha güçlü radyoaktif bombalar icat edildi. Fransa bunları evinin bahçesinde denemedi, Pasifik okyanusunda denedi. Orada binlerce patlatma yaptılar. Denemelerin yapıldığı yerlerde hala, 'Buralara yaklaşmayın' diye tabelalar var. Yani utanç kaynağı olan gemi, radyasyon yüklü. Tehlikeli atık envanteri raporunda radyasyon ölçme şartı koymamışlar. Gemiden tehlikeli madde kapsamında radyasyon ölçme zorunluluğu yok 'ama bu gemi radyasyon alanında kullanıldı' itirazını gidermek için, bizim nükleerden sorumlu Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) adlı bir kurumumuz var Cumhurbaşkanlığına bağlı ve bu kurumun da Nükleer Denetleme Kurumu diye alt birimiz var. Buradaki kişiler yani hükümet yetkilileri 'Alex Stewart İnternational' diye bir firmaya 'gidin bu geminin radyasyonunu ölçün' demiş. Bu firma, uluslararası bir akredite kuruluş gidip radyasyonu ölçmüş. Geminin boyutlarını düşünün uzunluğu 263 metre, eni 51,7 metre yani 14 bin küsur metrekare yapıyor. Böyle bir alanda kaç tane örnek almalısınız, kaç noktada ölçüm yapmanız gerekir? Bu arkadaşlar 1 noktada ölçüm yapmışlar, sadece güvertede. Gemi aşağıya doğru 13 kat, her katta bir ölçüm yapmışlar. Ölçüm yaptıkları alet uluslararası standartlara uygun olmayan bir şekilde, bir tabloyla sonuçları göndermişler ve 'tehlikeli bir radyasyon yoktur' demişler" dedi.

"GEMİDEKİ TEHLİKELİ MADDELER DURUYOR"

Küçükgül, geminin sadece yüzde 12'lik kısmına bakıldığını yüzde 88'lik kısmının ise kilit altında olduğunun altını çizerek, "Öte yandan her gemide olması gereken tehlikeli madde envanteri raporunu da Grieg Green diye bir Norveç firması hazırlamış. Bu arkadaşların web sayfasında, 'Pandemi başladığından beri biz teknik elemanlarımızı yurtdışına göndermiyoruz' diye açıklamaları var. Bu şirketin Çin'de de elemanları var, Çinli elemanlar gidip ölçüm yapmışlar ve bir rapor hazırlamışlar. Raporda, "Biz geminin ancak yüzde 12'lik kısmını gördük' diyorlar. Yani yüzde 88'ine bakmamışlar, sebep; her yer kilitliydi. Geminin yüzde 12'sine dayanan bir raporla bizim Çevre Bakanımız kalkıp, 'Bu gemide 9,6 ton asbest var' diyor. Raporu veren 'Ben bunları görmedim' diyor. Bu nasıl bir mantık. Gemiyi kullanan eski askerlerin kurduğu bir dernek var Brezilya'da; bu adamlar gemiyi müze yapmak istiyorlar. Bu adamlar yıllarca bu gemiyi izlediler ve bu gemiden bir atık çıkartılıp da tehlikeli atık bertaraf merkezine gönderilme diye bir işlem yapılmamış. Yani gemideki tehlikeli maddeler duruyor. Geminin yüzde 88'lik kısmına girilmeden bir rapor hazırlanıyor, raporu veren firma 'Ben hiçbir şeyi garanti etmiyorum' diyor. Yani 'Benim yazdığım rapor doğru olmayabilir' diye not düşüyor. Çünkü adamlar vicdan sahibi; bir geminin yüzde 12'sini ölçerek rapor verilmez" diye konuştu.

saupaolo-manset-001.jpg

"TEHLİKELİ MADDE BAŞKA ÜLKEYE GÖNDERİLEMEZ"

Basel anlaşmasını hatırlatan Küçükgül, "Bu işi isteyen kim; gemiyi satın alan firma yani SÖK Denizcilik... Bu talimatları veriyor. Bir ülkenin tehlikeli maddeyi başka bir ülkeye göndermesi dünyadaki geçerli anlaşmalar nedeniyle yasak. Buna Basel Anlaşması diyoruz. Yani bir ülke başka bir ülkeye tehlikeli atıklarını gönderemez. Bu kapsamda Brezilya'da dava açıldı, geminin limandan ayrılmaması için... Ama gelin görün ki mahkemeler, aynı bizdeki yüksek mahkemeler gibi... Nasıl Soma'da 6 bin ağaç kesildikten sonra bir gece yarısı 'Ağaçları kesmeyin' diye mahkeme kararı yayınlandı; Aliağa gemi sökümde 100 bin tonluk rafineri gemisi geldi İzmir ayağa kalktı, dava açıldı, dava süreci beklenmeden gemi söküldü, iş bitti arkadan mahkeme 'Geminin sökümünü durdurun' diye karar verdi. Bu nasıl bir komedi, bu işlerin akılla mantıkla izahı mümkün değil! Geminin ikizi var, Clemenceau... Denizcilikte buna ikiz kız kardeş denir. Clemenceau'nun 2003'te sökümüne karar verildi, o da 22 bin 350 tondu. Eni boyu aynı olan bir uçak gemisiydi. São Paulo gibi o da nükleer testlerde kullanıldı, savaş alanlarına gitti ki bu savaşların büyük çoğunluğu geri kalmış ülkelerin doğal kaynaklarını yağmalama savaşıydı. Vatan kurtarma savaşı değildi, emperyal hizmetlere hizmet eden bir savaş artığı gemiden bahsediyoruz. Clemenceau 2003'te parçalanması için İspanyol firmasına satıldı, İspanyollar Türk firmasıyla anlaştılar. Türkiye'ye getirilip sökülecekti, Fransız Deniz Kuvvetleri itiraz etti, olaya el koydu, satışı iptal etti, Alman-Yunan ortaklığına devretti" ifadelerini kullandı.

"FRANSA ÜSTÜNE PARA VEREREK GEMİYİ SÖKTÜRDÜ"

AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal'ın, "Bu gemi Hindistan'a gitmiş, tam söküleceği esnada Fransa hükümeti 'Ey Hindistan ben senin çocuklarını çok düşünüyorum, sen bu gemiyi ver İngiltere'de sökülecek' demiş. İngiltere ve Fransa hükümeti, Ey Hindistan sizin çocuklarınızı ben sizden daha çok düşünüyorum demiş almış gemiyi İngiltere'de sökmüşler. İkiz geminin meselesi de bu" sözlerinin hatırlatılması üzerine Küçükgül, "Gemi, İspanyol-Türk ortaklığından alınıp, Alman - Yunan ortaklığına verildi. Sonra da bayrak değiştirildi. Geminin tehlikeli atık yükünü Dünya Çevre Örgütleri bildiği için itiraz ettiler. Gemi Süveyş'ten Hindistan'a gidip parçalanacakken, Mısır hükümeti bu geminin Süveyş'ten geçişine izin vermedi. Gemi, Süveyş kanalından geçemeyip, Ümit Burnu'ndan dolaşıp Hindistan'a gitti. Bu süreç zarfında Hindistan'da çevre örgütleri mahkemeye bildirdi durumu, Hindistan yüksek mahkemesi geminin kirliliğinden dolayı sökümünü yasakladı. Gemi tekrar geri döndü, birtakım anlaşmalarla İngiltere'de kapalı bir alanda sökümüne karar verildi. İngiltere'deki şirket bizdeki gibi üstüne para vererek almadı bu gemiyi. Fransa hükümeti, İngiltere şirketine 4 milyon Euro para ödedi. Yani üstüne para vererek söküm yaptırdı. Geminin sökümündeki raporlar bin 500 ton tehlikeli kimyasal zararlı madde atığı olduğunu söylüyor. İkizinde de bin 500 ton atık var. AK Parti hangi bilgiye dayanarak 'Bu gemiyi Fransa geri istedi' diyor" diye sordu.

"DEVLETİN GÜVENİLİRLİĞİNİ SARSAN BİR YAKLAŞIM BU"

Küçükgül, yüzde 88'i görülmeden düzenlenmiş bir rapora güvenilmeyeceğini anlatarak, "Hindistan yüksek mahkemesi, 'Böylesine tehlikeli atığı olan gemiyi benim ülkemde sökmezsiniz' dedi sınır dışı etti gemiyi, onun için Hindistan'da sökülmedi. Fransa ortada kaldı, üstüne 4 milyon Euro vererek İngiltere'de söktürdü. Bunun sökümüne dair Greenpeace raporu var. Norveç firması gemiyi muayene ettik ama yüzde 12'sine baktık diyor. Birçok bölgesi kapalıydı, içine dahi giremedik diyor. Yüzde 88'ini bilmediğimiz bir geminin asbest miktarı 9,6 ton... Asbest bu işin yüzde 20'si, olayı neden asbeste bağlıyorlar sadece hedef şaşırtmak için. Geminin ikizinde 760 ton asbest varken bu gemide 9 ton olması mümkün mü? Akıl, mantık var. Yüzde 88'i görülmeden düzenlenmiş bir rapora Norveç firması güvenmiyor, AK parti grubu neye güvenip de bunu söylüyor. Kilometrelerce uzakta bir kurum var ve onun hakkında havanda su dövüyoruz. İzmir'e geldiğinde bu gemiyi kim denetleyecek? 9 ton iddiasında bulunanlar! Kendi iddialarını çürütecek bir rapor mu çıkartacaklarını sanıyorsunuz? Devletin güvenilirliğini sarsan bir yaklaşım bu. Elalemin kirli gemisinin pisliğine boğulmak zorunda mı İzmirli? Avrupalı çöpünü bize neden gönderiyor? 20 milyon tonun üzerinde çöp geliyor bu ülkeye. Biz kendi çöplerimizi arıtabildik mi? Evinizdeki musluktan su içebiliyor musunuz? Siz nasıl bir dünyada yaşıyorsunuz? Dünyayı kendinize ve başkalarına cehennem haline getiriyorsunuz elalemin savaş artığı pisliğiyle boğuşarak. Kimin haddine bu" şeklinde konuştu.

"SAO PAULO ARTIK BİR SEMBOL"

Aliağa Bölgesi'ne yönelik de açıklamada bulunan emekli akademisyen Küçükgül, "Aliağa bölgesinde karışık sanayi kuruluşları var. Demir çelik tesisler, gübre fabrikaları, termik santralleri, limanlar birçok ölçekte, petrol rafinerisi var, gaz dolum tesisleri, petrokimya tesisleri var; ki bunların birçoğu da dünya ölçeğinde en büyük tesisler. Aliağa, Dilovası'ndan sonra Türkiye'nin en kirli merkezi. O kadar kirli ki; Çevre Bakanlığı ulusal hava ölçüm raporlarını yıllardır kimseyle paylaşmadı, insan sağlığına zararlı değerler ölçüldüğü için hava kalitesi raporlarını bile yayınlamadı. Siz yaşadığınız evinizdeki faaliyetlerde çöplerinizi sokağa dökseniz, lağımlarınızı sokağa verseniz, komşularınız size 'Vahşi' der. Sanayici de atıklarını arıtamıyorsa, çevre biliminde ben buna 'Vahşi sanayi' diyorum. Aliağa bir vahşi sanayi bölgesi... Çünkü atıklarını yönetemiyor. 1974'ten bugüne, yani 48 yıldır Aliağa'da gemi sökülüyor. Milyonlarca ton gemi söküldü. Gelen São Paulo 22 bin 400 ton ya, sadece 1 yıl içinde Aliağa'da sökülen gemi miktarı 1 milyon ton. Yani bunun 50 katı kadar daha... São Paulo artık sembol. Aliağa'da gemi sökümünü durdurmamız lazım" ifadelerini kullandı.

"ÜLKEMİN TOPRAKLARINA BU YAPILMAMALI"

Küçükgül, bölgedeki tarım ürünlerinin de sağlığa zararlı hale geldiğine dikkat çekerek, "Dünyada gemi sökümü Bangladeş, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler yapıyor. Bunun dışında yapan yok çünkü zararlı. Gemiden kim yararlandıysa o alsın söksün gemisini. Bu gemiyi 1.8 milyon dolara satın aldı Sök Gemicilik. Gemi 22 bin 400 ton, sadece demir olarak satsalar 8 milyon dolara geliyor karı... Ne kadar karlı bir iş değil mi? İşte bu karın karşılığında milyon ton atık var ortada. Bu atıklar arıtılmıyor, havaya, suya, denize gidiyor. Gemi tam gaz gelip karaya oturtuluyor. Bu işlemi yaparken gemi dilim dilim doğranıyor. Çelikleri kesiliyor, geminin yüzeyinde boyalar var. Bu gelen savaş gemisinde 650 ton tehlikeli zararlı boya var. Gelen radyasyonu emen kurşun zırh boyasından tutun, toksik zehirli boyalar var. Siz oksijen kaynağını yaklaştırıp, geminin demirini keserken bütün zararlı, kanser yapıcı gazlar, atmosfere çıkıyor. Aliağa'dan yükselen her hava doğrudan İzmir'e gidiyor. Sen Aliağa'da 8-10 milyon dolar her seferinde kazanırken, bu ülkenin insanları zehir soluyor, kanser soluyor. Bu yöredeki tarım ürünleri, meyveler, sebzeler, tahıllar sağlığa zararlı hale geliyor. Sular içilemez hale geliyor, toprak verimsizleşiyor. Kim kar ediyor bu işten, 3-5 para hırsıyla gözü dönmüş adam para kazanacak diye ülkenin topraklarında bu neden yapılıyor? Afrikalı sökmüyor, Brezilyalı sökmüyor, gözü paradan başka bir şey görmeyenlere bu gemiyi satıyor. Bunun arkasından da bir Bakan kalkıp savunma yapabiliyor. Siz ahlak yasalarının neye dayandığını bilmiyor musunuz" diye sordu.

Halime Erdoğan / GÜNDEME BAKIŞ

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.