Aysel Ateş Abdullazade
Çıkarın mor cepkenleri çeyiz sandıklarından...
Akşam yemeğinden sonra bol köpüklü kahvemi yapıp kitap okuma köşeme çekildim. Dün “Kadınca Adımlar” programının konuğu Antalya Kadın Dayanışma Merkezi’nin gönüllüleri idi. Dilek Eldeniz ve Kamile Yılmaz. Tanıştık, program öncesi kadına ve merkez’e dair sohbet ettik. Güzel bir program yaptık. Konu kadın olunca zaten kendimden geçiyorum. Sonra programda ne konuştuklarımı yayını izleyerek hatırlıyorum. Kamile Yılmaz gönüllü olmanın yanı sıra hem de bir yazar, evet kadın yazar. Bana kitabını hediye etti. Kitap hediyesinden ne kadar zevk aldığımı beni tanıyanlar bilir. İşte bu akşam da hediye kitabımı okumayı hedefledim. Fakat başlangıçtan ilk hikayeyi bitirdiğimde durdum. Gerisini okuyamadım. Neden mi? Kamile hanım ilk hikayenin adını kitaba vermiş – “Mor Cepkenli Kadın”
Hikayeyi okuyup bitirdim ve elimde olmadan kitabı kapattım. Çok etkilendim. Beni resmen esir aldı hikaye. Eşim yanımda televizyon izliyordu. Ona sordum. “Sen, mor cepkenli kadın hikayesini biliyor musun?” dedim. Yüzüme baktı, hatırlamaya çalıştı, hayır dedi. Telefonumun ekran kilidini açtım. Hikayenin derinliğine varmak istiyordum. Google’de “mor cepkenli kadın” yazdım. İlk gelen siteye tıkladım. Okumaya başladım. Kitaptaki gibi anlatılıyordu...
“Yörükler kızını evlendirirken çeyiz sandığına bir mor cepken koyarmış. Muhakkak olmalı bu mor cepken. Ola ki, kadın evlendikten sonra eşinden kötü davranış, şiddet görürse mor cepkenini giyer yolda yürürmüş. Ve mor cepkenli kadını gören her kes onun şiddete maruz kaldığını anlarmış. O kocaya her kes sırtını döner, kimse yüzüne bakmazmış. Adamın kahve’de oturacak sandalyesi, selam verecek bir kimsesi kalmazmış. En önemlisi o aileye bir daha kimse kız vermezmiş”
Kamile Yılmaz “Mor Cepkenli Kadın” kitabında bir çok öyküler biriktirmiş. İlk sayfadaki bu hikaye diğerlerini okumamı engelledi ve bu köşe yazısı doğdu. Yazmasam uyuyamazdım bu geceyi. Evlenecek olan Zeynep’in aşktan gözleri bir şey görmez olmuş. Babaannesinin ona nakışlarla işlediği “mor cepken”e güler, evlenecek olduğu kişinin şiddet yanlısı olmadığını anlatıp dururdu. Fakat babaannesi torununun nişanlısına güvenmediğinden bir an önce bu cepkeni bitirmeyi hedefliyordu. Nergis öğretmen karakteri ise Zeynep’e “kadın hakları”nı anlatan bir kitapçık getirmiş, mor cepkenin arasına koyması için babaannesine vermişti. Zeynep rüya gibi hayat hayal ederken evlendikten bir süre sonra evlendiği adamın aslında nasıl biri olduğunu görmeye başlar. Onu kısıtlayan, kendi isteklerini ve kriterlerini ortaya koyup şartlarını söyleyen adam Zeynep’in sevdiği kocası değildi sanki. Zeynep bu şartlara itiraz etmeye kalkınca suratının ortasına bir tokatın patlaması ile silkelenir. Ve hemen çeyiz sandığını açar, mor cepkenini alırken arasından düşen kitapçıkta “haklarımız var” yazısını görür. Mor cepkenini giyip sokakta yürüyerek geçer, kimseye aldırış etmez ve Güneş Tepesi’ne çıkar, doğmakta olan güneşe yüzünü döner, kollarını iki yana açar. Bu tepe köyün her yerinden gözüktüğü için tüm köylüler oradaki mor cepkenli kadını görür ve şiddete uğradığını anlar.
Türkiye’de kadın cinayetlerine dur demenin yolu mor cepken giymekten mi geçer diye düşündüm. Ne yapalım, bizde mi çor cepkenleri giyip meydanlara çıkalım ki şiddet gördüğümüzü, hatta öldürülme tehlikesinde olduğumuzu bu ülkeye, bu topluma gösterelim. Güleda Cankel, Ceren Özdemir, Özgecan Aslan, Emine Bulut, Münevver Karabulut, Mehtap Bülbül, Fatma Şengül, Esin Işık, Deniz Aktaş, Müzeyyen Boylu – bu kadınlar eşleri ve ya eski eşleri, sevgilileri ve ya eski sevgilileri, tanıdıkları ve tanımadıkları “erkekler” tarafından hayatına son verilmiş insanlar. Mor cepkeni şiddet, ölüm, tehdit, taciz, tecavüz hissedilen her durumda mı giysek diyorum. Çeyiz sandığından ziyade, çantamızda mı taşısak, yolda mesela birinin sözlü tacizine maruz kalınca hemen çıkarıp giysek ve toplumda etraftaki insanların tepkisine, linçine mi maruz bıraksak sizi. Ne yapalım, nasıl yapalım? Yoksa her bir pis hareketiniz için farklı renkli cepkenler mi örsek. Mesela, tehdit edilen kadın gri, taciz edilen koyu pembe, tecavüz riski yaşayan kırmızı ves. şeklinde mi anlatsak? Kendimizi nasıl koruyalım, nasıl güzel yaşayalım sizin olduğunuz bu dünyada? Her an öldürülmek tehlikesi, her an taciz edilmek, sözlü, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmak zorunda değiliz, ama sizi de durduramıyoruz. Daha ne yapalım?
Tüm kadınlara duyurulur: Çıkarın mor cepkenleri çeyiz sandıklarından!