Çocuklarda obezite psikolojiyi etkiliyor!
ADÜ Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya, obezitenin psikiyatrik yönü hakkında uyardı.
Obeziteyi boya göre vücut ağırlığının oldukça fazla olmasından kaynaklı şişmanlık durumu olarak tanımlayan Yrd. Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya, obezitenin psikiyatrik yönü hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Demirkaya, “Özellikle beden imgesinin önem taşıdığı ergenlikte aşırı kiloyla ilişkili ruhsal hastalıklar daha sık görülür. Kötü beden algısı, özgüven düşüklüğü, aşağılık ve değersizlik hissi obez ergenlerde oldukça sıktır. Obezite yeme bozuklukları ile ilişkili bulunmuştur. Anoreksiya değil ama bulumiyaobzeite ile ilişkilidir. Gece yeme ataklarını takiben ve kusma veya ishal yapıcı maddeler kullanma görülebilir. Çocuklarda küçük yaşlarda bile obez oldukları için damgalanma sık görülür. Akranları obez bir çocukla alay edebilir ve oyunlarına almayabilirler.
Bazen öğretmenler bile sınıf gösterilerine aşırı kilolu çocukları seçmeyebilirler. Bu nedenle kaygı bozuklukları ve depresyon her yaş grubu obez çocukta sık görülen rahatsızlıktır. Zeka seviyesi yetersiz olan veya öğrenme güçlüğü çeken çocuklar tedavi edilmezlerse, ilgi alanlarını daraltıp sadece TV veya video oyunları ile ilgilenirler ve aşırı kilolu olmaya yatkın olurlar. Sigara veya stimülan bağımlılığında, ergenler bu maddeleri bıraktıklarında iştahlarının arttığını fark ederek bırakmaya yanaşmamaktadırlar. Bu nedenle bazı obez bireylerde sigara kullanımı sırf iştah baskılanması için görülmektedir. Belirli bir psikiyatrik hastalığın obeziteye yol açtığı tespit edilmemiştir. Ancak bazı psikiyatrik ilaçlar hastada iştah artması ve kilo alımına yol açar. Bu nedenle çocuk ve ergenlerde ilaç tedavisi konusunda uzmanlaşmış hekimlerce reçete edilmiş ilaçlar kullanılmalı, yan etkiler yakından takip edilmeli ve düzenli kontrollere gidilmelidir” dedi.
Ailenin yeme tutumu önemlidir.
“Evde yemek pişirme ve yeme ile çocuğa örnek olunmalıdır” diyen Demirkaya, şu uyarılarda bulundu: “Yemek konusunda aşırı kontrolcü tutum çocukta tepkiselliğe yol açabilir ve bu da çocukta dürtüsel çok yeme bozukluğuna yol açabilir. Sadece yemek konusu değil ailenin diğer alanlarda sağlıklı ve kaliteli bir bakım sunması da çocukların kilosu üzerinde etkilidir. Yapılan çalışmalarda çocukluk çağı travmasına uğramış veya ihmal edilmiş, ilgisiz kalmış, ailesi tarafından sevilmediğini hissetmiş çocuklarda obezite de dahil olmak üzere yeme bozuklukları daha sık görülmüştür. Okula veya kursa araba veya servisle gitme çocukların enerji harcamasını kısıtlamaktadır. Fastfood denilen ayaküstü atıştırma şeklinde beslenme biçimi en baştaki yanlış beslenmedir.
Çocuk evde pişen tencere yemeklerine özendirilmelidir. Okul kantinlerinde abur cubur önlenmeli, medyanın çocukları olumsuz teşvik edici reklamları durdurulmalıdır. Obezitenin yol açtığı psikiyatrik rahatsızlıkların çözümü için mutlaka uzmana başvurulmalıdır. Günümüzde bilimsel yöntemlerle şişmanlık tedavisi ekip işidir. Çocuklar için çocuk uzmanları, diyetisyenler kadar bu ekip de aileler ve çocuk psikiyatrisi uzmanları da yer almaktadır. İyileşmenin sağlanması için motivasyon ve kilo verilmesinin ardından sürdürüm tedavisinde psikiyatrik destek çok önemlidir. İyileşme için hem aile hem de çocuk hazır ve istekli olmalıdır. Ruh sağlığı çalışanlarınca yapılan motivasyonel görüşme teknikleri ve bilişsel-davranışçı terapi yöntemleri ile çocuk ve ailenin yeme tutumları değişmektedir. Birincil amaç sağlıklı beslenmenin sağlanması ve fiziksel aktivitenin arttırılmasıdır. Unutulmamalıdır ki eşlik eden psikiyatrik hastalık tedavi edilmezse obezitede iyileşme söz konusu olamaz”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.