Tuğba Topal
DEĞİŞEN YIL VE DEĞİŞMEYEN HAYATLAR
Saatler el ele tutuşup akarken günleri, günler el ele tutuşup akarken ayları, aylar da el ele tutuşup akarken yılları götürüyor hayatımızdan.
Bak şu zamanın bize yaptıklarına takvimler bir bir değişirken, yüzümüzde beliren çizgiler ne çok şey anlatıyorlar. O çizgilerin bazıları yaşanmışlık gizlerken içinde, aslında çoğu yaşayamadıklarımızı anlatıyor bize.
"Çok geç kaldım." dedi ihtiyar ve devam etti. Her şeye, herkese yetiştim ama kendime çok geç kaldım. Zaman geçti, ömür bitti elimde bir tek koca bir pişmanlık kaldı. "
Son gülüşünün, takvimin hangi yaprağında kaybolduğunu hatırlayamayan insanlar tanıdım. Hangi saat, nerede vurulduğunu bilemeyen insanlar. Hangi acının canını daha çok acıttığını hâlâ seçmeyen insanlar var bu hayatta. Kaybolan mutluluklarını, değişen takvimlerin ve akan zamanın geri getiremediği bedenen yaşayan ama ruhen çoktan ölen insanlar da var.
Yine değişti o takvim ve bir yıl daha atlattık ömrümüzden. Değişen yıl ve değişmeyen hayatlar içinde, yağan yağmur tanesini dilinin ucuyla yakalamaya çalışan çocuklar gibiyiz.
Bir yanımızda umut kırıntısı, bir yanımızda değişmeyeceğini düşündüğümüz hayatlarımız. Bedenimiz için yaşlanmayı geciktirici çareler ararken, ömrümüzü sahte bir kumun üzerine serip esen rüzgarın bizi nasıl savurduğunu göremiyoruz. Bize diretilen hayatları yaşarken öyle kandırıyoruz kendimizi ve geç kalıyoruz kendi hayatımıza.
Hiç kimsenin kendi hayatına geç kalmaması dileğiyle.
''Gel seninle bir kez daha ağlayalım.
Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara."
Oğuz Atay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.