Banu Pirinçcioğlu
DELİ DEĞİLSİNİZ
İki tane dizi izliyorum, psikiyatristin kitabından uyarlanmış, gerçek hayatı, gerçekte yaşanmış hayatları anlatan diziler.
Hele bir tanesini tamamen belgesel niyetine izliyorum.
İnsanların başına neler gelip de hayatlarını ne hale getirdiğini izliyorum. En güzel yanı, iyileşmelerini izlemek. Umutsuz vaka olarak içeri girip, seanslar sonrasında iyileşerek gözlerinde pırıltılarla dışarı çıkışlarını görmek.
Bu dizilerden bir tanesi tv denetleme üst kurulunu rahatsız etmiş. Annesi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete uğrayan küçük kız çocuğunu izlemekten rahatsız olmuş kurul.
Ki bu şiddet, her on dizi veya filmden dokuzunda işlenen şiddetin yanında sıfır kalır.
Bara girip canı istediği için ateş edenler, kara murat gibi uçan tekmeyle dolaşanlar, kaçırılıp işkence edilenler, beyni dağıtılanlar, neler neler.
Merak edip baktım, hiçbirisi için ceza, uyarı verilmemiş. Bunlar rahatsız etmezken, gerçek hayatı anlatan bir psikiyatrik hikaye huzursuz ediyor. Neden acaba?
Bu ülkenin en büyük sorunu akıl sağlığı değil mi zaten?
İşlenen suçların hepsinin temelinde istismar edilmiş bir çocukluk yok mu?
Deliliğin de tıpkı migren gibi bir hastalık olduğunu anlarsak belki iyileşmeye bir adım atmış oluruz.
Nedense bir psikiyatriste gitmek ayıpmış gibi tepki alıyor.
Birisine psikiyatriste gitsen diyorsun, delimiyim ben diye soruyor.
Ayıp ve yasak bir hastalıkmış gibi.
Bacağın ağrıyınca ortopediste gidiyorsun, gözlerin yakını görmeyince göz doktoruna gidiyorsun ama aklında seni yoran üzen birşeyleri çözmek için psikiyatriste gitmiyorsun. Ayıp buluyorsun.
Ne kadar demode ve geri bir zihniyet.
Ne yazık ki sadece cahil kesim değil, okumuş görmüş kişilerin de tepkisi aynı. Deli miyim ben?
Psikiyatri eşittir delilik. Güleriz biz ağlanacak halimize.
12 yaşındayken bir gece hastalandım. Minik bir kriz titreme. Tabii hepimiz şoktayız. Sabah doktora gideceğiz ama ne doktoruna gidilecek bilmiyor babam.
Aile dostumuz İzmir'in en ünlü psikiyatristi. Ofisi evimizin karşısında. Önce ona uğradık, neler olduğunu anlattık. O da bizi gideceğimiz doktora yönlendirdi.
Ertesi gün okula gittim. En iyi arkadaşıma anlattım neler olduğunu.
İki gün sonra bu iyi arkadaşım geldi bana dedi ki, annem dedi ki onunla görüşme sen, deli doktoruna gidiyor o deli!
Ki bu arkadaşımın annesi de "sözde" okumuş ve modern bir hanımefendi.
O yaşımda eğer ki gerçekten bir psikiyatriste gidiyor olsaydım vay halime. Deli damgası yiyecektim.
Şimdi bakıyorum hala aynı zihniyetler.
Birisine bir psikiyatra git demeye korkuyorsun. Çocuğunu bir pedagoga götür diyemiyorsun. Benim çocuğum deli değil diyor.
Artık değişmek zorundayız. Örümcekli zihinlerimizdeki örümcekleri temizlemek zorundayız.
Deli değilsiniz, sadece geçmişinizde aklınıza, ruhunuza zarar vermiş, canınızı acıtıp, kalbinize oturmuş eski anılarınızı temizlemeniz gerekiyor. Bütün kirli dağınıklıktan kurtulmanız gerekiyor.
Temizliği kendiniz beceremiyorsanız bir doktordan yardım almak sizi deli yapmaz. Ruh hastası yapmaz.
Doktora giderseniz bunu etraftan saklamanız da gerekmez.
Aman kimse duymasın deli derler gibi bir cümle kurarsanız bu sizi deli değil cahil yapar sadece.
Değişelim lütfen. Artık şu geri kalmış işe yaramayan düşüncelerden kurtulalım ve iyileşelim.