Deprem ve Bina Korkusu!
Ali Eyce yazdı: Deprem ve Bina Korkusu!
Depremler olduktan sonra özellikle sosyal medyada en çok izlenen şey, yüksek katlı binaların maket gibi sallanması, yıkılması, bir moloz yığına haline gelmesi.
İnsan psikolojisinde algıda seçicilik olsa gerek.
İki, üç katlı bina yıkıldığında içinde birileri varsa bile kaçma ihtimalini, birileri varsa bile yaralı çıkma ihtimalini düşünüyor insan.
Ancak 8 katlı, 12 katlı, 15 katlı binanın yıkıldığını, bir tek kadar moloz yığını haline geldiğini gördüğünde insan psikolojisi, bunun içinden canlı varsa bile çıkması milyonda bir şans olarak düşünüyor.
O milyonda bir şanslar bu depremde şükür ki çok oldu.
Çok katlı binaların arasında bir yerlerde, yaşam üçgeni denilen yerlerde kalma şansını yakalayan binlerce insanlar, arama ve kurtarma ekiplerini metrelerce yaşam tünelleri açma çalışmaları sonunda çıkartıldı.
Tabi bir o kadar binlerce insan da hayatını kaybetti maalesef.
Bu durum yeni modern kent anlayışı içinde yükselen mimari yapılarında güvenliğini ciddi şekilde düşündürücü oldu.
İnsan psikolojisi çok katlı binaların bisküvi gibi yıkıldığını görünce, onu yüksek binaların içine sokmanız zor.
İstediğiniz kadar teknik konuşun, istediğiniz kadar bilimsel konuşun.
Yükseklik korkusu bu depremlerle bütün insanların aklına, kalbine ve psikolojisine girdi.
15, 20, 30 katlı bir binanın her hangi bir katında olan insanın, deprem anında yapabildiği tek şeyin binanın yıkılmaması için dua etmek olduğunu gerçekliğini kimse değiştiremez.
Şiddeti ne olursa olsun, bir depremin esaslı yıkıma neden olabilmesi en az 30 saniye o depremin sürmesiyle endeksli.
30 saniye de uyanık iseniz, 2,3,4 katlı bir binadan kendinizi ama kapıdan, ama pencereden, ama balkondan yıkılmayı görüp dışarı atma şansınız var.
30 saniye de 5 kattan itibaren bu şansınız da yaşama devam etmek adına yok.
Yükseklik korkusunu bir diğer korku da binanın yaşı korkusu oldu.
Hemen hemen herkes oturduğu apartmanın, kaç katlı olduğunun bir önemi yok, kaç yılında yapıldığını öğrenmeye çalıştığı gibi yapıldığı zamanları bilenlerden nasıl yapıldığına dair bilgiler de aramaya başladı.
Kimisi binada nasıl demir yapıldığını, kimisi binanın betonunun sulanıp, sulanmadığını, kimisi ise binada yıllar içinde ne gibi mimari değişiklikler, eksiklikler olduğunu araştırmaya başladı.
Yani gündüz oturduğum, gece uyuduğum beton kutum sağlam mı? Sorusunun cevabını bulmaya çalıştı.
Bu cevabın içinde asıl aradığı cevap ise ‘Deprem olursa ben ölür müyüm?’
Yine çok sevdiğimiz, hayatımızın olmazsa olması otomobillerden ve otomobillere yapılan muameleden yola çıkarak bir şeyin yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Otomobil alırken ekspertiz çıkarılıp, arabanın varsa sorunları alıcıya bildirilip, bu haliyle almaya razıysan karar senin denilir.
İşte bu sistem konut sektörüne de getirilmeli.
Kişi alacağı evin depreme dayanıklı olup olmadığını, yapıldığı gibi durup durmadığını, varsa bir eksikliği, değişeni onu da bilebilmeli!
Kaç yılında yapılmış olursa olsun bütün binaların uzman incelemesi raporu olmalı.
Bu sistem bir süre gayrimenkul piyasasını alt üst edecektir.
Sağlam ve sağlam olmayan binalar diye bir gerçeğin su yüzüne çıkmasına sebep olacaktır.
Ama önümüzdeki yıllarda bu ülkede yaşayacak çocuklarımızın böyle felaketler yaşamasının önüne geçecektir.
Önümüzdeki yıllarda bu ülkede bütün konutları güvenilir şekilde oturabilir, uyunabilir hale getirecektir.
Önümüzdeki yıllarda depremden dolayı binlerce insanımızın ölmediği, binlerce insanımız yaralanmadığı, milyonlarca insanımızın varını yoğunu kaybedip göz etmek zorumda kalmadığı depremleri yaşamamıza vesile olacaktır
Bugün hissettiğimiz acının bir daha yaşanmaması için kendimizle, şehirlerimizle yüzleşmemiz şart!
Bina uzman incelemesi(ekspertiz) raporu şart!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.