DEVLET HEPİMİZİN DEVLETİ!
Ali Eyce yazdı:
Kahramanmaraş depremi bizlere iki şeyi net gösterdi.
Birincisi deprem korkusu ve bilinci, ikincisi deprem dedikodusu.
Türkiye 82 milyon nüfusa sahip, herkesin, her şekilde kontrol etmeniz tabi ki mümkün değil.
Ama birlikte, beraberlik içinde, mutlu ve huzurlu şekilde yaşamak isteyen her birey önce kendini, sonra en yakınında bulunan insanları mutlu olmak için, huzurlu olmak için, birlik ve beraberlik içinde yaşamak için kontrol etmek zorunda.
Herkesin konuştuğu depremle ilgili üretilen dedikodular.
İlk dedikodu, deprem bölgesinde her şeyin yağma edildiğiyle ilgili oldu.
Allah’tan önce polis, sonra bekçiler, sonra asker, sonra vatandaşın kendisi ilk yağma girişiminde bulunanlara gerekli disiplin cezasını uygulayarak yağmanın olma ihtimalinin her şeyin yağma edildiği dedikodusuna dönüşmesini engelledi.
İkinci dedikodu, deprem bölgesinde çocukların ve kadınların durumlarıyla ilgili iğrenç cümleler.
Koca profesörün bile ‘öyle duydum’ diyerek yaptığı dedikodu bile bu konuda ne kadar tehlikeli ve bir o kadar da akılsızca ve edepsizce hareket ettiğimizi gösteriyor.
Deprem bölgesi Anadolu’nun en derin köşesi olduğunu bilmeyenlere söyleyeyim.
Bizim o derin Anadolu köşesinde, kimse sahipsiz değildir, kimse de kimsenin ne malında, ne de ırzında gözü olmaz. Olduğunda da illa birinci derece yakını olmasına gerek yok, sokağındaki komşusu dahi gereğini çekinmeden yapar.
Üçüncü dedikodu ise, depremde hayatını kaybedenlerin sayısıyla ilgili.
Resmi olarak açılanan 45 binin üzerinde değil, daha fazla hayat kaybedildiği ve hatta bunun milyonlar olduğu konusunda dayanaktan yoksun olsa da ciddiyet verilen dedikodular.
Bu dedikoduyu üretenler hangi yüzyılda yaşıyor bilemiyorum ama kimse kimseyi ölü gösteremeyeceği gibi, kimsenin de kimseyi diri gösteremeyeceği bir dijital teknolojik kayıt sisteminde yaşıyoruz.
Depremin yıkıcı etkisini televizyonlardan izleyip böyle bir varsayımda bulunmayı geçenler, verilen rakamlardaki ciddiyete inanmaması, dayanaktan yoksun varsayımını artık daha ciddileştirip, bir yerlerden öğrendim diyerek dedikodusunu devam ettirmesi tam bir akıl hastalığı durumu.
Bu tür akıl hastaları kendi yalanlarını bir başkasından da duyunca daha çok inanıp, daha da yalan katmaya devam ederler.
En iyi, en yüksek, en tehlikeli, en çok inanılan, en çok dikkat çeken yalanı bulana kadar.
Gelelim son dedikoduya!
Devlet deprem de yoktu!
11 ilini, 13,5 milyon insanını etkileyen, dünya da asrın felaketi olarak kabul edilen depremde devletin olmadığı dedikodusunu üretmek, devletin ve milletin birlik ve beraberlik içinde deprem acılarını sarma çalışması, mücadelesini görünmesini istememek, o birlik ve beraberliğin bozulmasını istemek, devletin yok olmasını istemekten başka bir şey değildir.
Devletimizin yetersiz olduğu anlar olmadı mı tabi ki oldu.
Bunu devletin en başındaki görevli de, depremin ilk anlarındaki eksiklikler için helallik isteyerek söyledi de.
Hangi ileri geri zekalı, burada 11 ili vuracak, 13,5 milyon insanı etkileyecek, binlerce binanın yıkılmasına, binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olacak ve üstelik iki defa olacak depremi (zamanından vazgeçtim) söyledi de, devlet gerekli tedbirleri almadı.
Bilim insanlarının bile zamanını, şiddetini bilmediği bir depremi hangi devlet bilecek de, orada binlerce arama kurtarma ekipleri, binlerce enkaz kaldırma ekipleri, binlerce sağlık personeli, binlerce asker, polis, doktor, hemşire, ambulans yerleştirecek.
Doğal afetin ne olduğunu bilmiyorsanız açın sözlükten öğrenin.
Aynı dünyada, aynı coğrafya da yaşıyoruz.
Doğal olmayan afet başınıza geldiğinde anlarsınız, doğal olanın ne kadar tehlikeli, hazırlıksız ve can alıcı olduğunu.
Günlerdir deprem bölgesinde, belediye ekipleriyle birlikte deprem mağdurlarına yardımcı olabilmek için çalışan Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ’u bir açıklamasını okudum, ‘Kimse devletimize laf atmasın. Yetişmek mümkün değil.’
Deprem hepimizin depremi!
Kayıplar hepimizin kaybı!
Devlet hepimizin devleti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.