Doğanın Urla'ya hediyesi: KÖYCE!
Dalından meyve, toprağından sebze, doğasından oksijen damlayan Urla, doğallığı ilke edinen yepyeni bir mekan ile taçlandı.
Köyce Restaurant, doğal ortamda, zeytin bahçelerinin, tavukların ve tavşanların arasında haftanın yorgunluğunu atmak, keyifli bir gün geçirmek isteyenlerin uğrak mekanı olmaya aday. Doğa ile içiçe mekanda eşsiz orman ve deniz manzarası eşliğinde yemeğinizi keyifle yiyecek, havuzunda keyifleserinleyeceksiniz“Urla'da köyce bir mutfak, köyce bir mekan, köyce bir alışkanlık” anlayışı ile hizmete açılan Köyce Restaurant, Arıkan ailesinin gözbebeği, ekmek teknesi hatta günün en tatlı anlarının ve anılarının yaşandığı doğal bir mekan. İstanbul'un yorucu yaşam temposunu geride bırakarak Ege'nin incisi İzmir'e taşınan ve daha şimdiden 40 yıllık birer Urlalı olan Arıkan ailesi ile Köyce'yi konuştuk. Tarladan sofraya, taze, doğal ve leziz bir tat için vazgeçilmeziniz olacak bir mekan olan Köyce'nin sofrasını görmeyenler için konuştuğumuz Mustafa ve Hakkı Arıkan kardeşler, “Doğal tatlar eşliğinde anılarını biriktirmek isteyen herkese kapımız açık” çağrısında bulunuyor.
Aile işletmesi olan Köyce'nin açılış macerasını anlatan Hakkı Arıkan, “İstanbulluyuz. Ticari hayatın ve yaşam koşullarının zorluklarından dolayı taşınma fikri uzun zamandır vardı. Fikir biraz da ağabeyimin (Mustafa) desteği ile güçlendi. Kent artık bizi fiziksel ve duygusal olarak yormaya başlamıştı. Ailecek oturduk, düşündük, konuştuk ve taşınma kararı aldık. Bir çok yer araştırdık. Çok yer gezdik ve hiç bir tanıdığımız ve akrabalarımız olmamasına rağmen İzmir'i tercih etttik” diye konuştu.
Kariyerleri sıfırladık, kolları sıvadık
Kardeşi Hakkı'nın hayalini gerçekleştirmek için bu kararı desteklediğini ifade eden Mustafa Arıkan, fikrin oluşmasından sonra aile olarak çok emek harcadıklarını belirterek şöyle konuştu; “İstanbul'dan ayrılırken kardeşimi tam ikna edemiyordum. Kentten çok bunalmıştım. İstanbul dışında da bir yaşam olduğunu düşünüyordum ve biran önce şehrin ağırlığından kurtulmak istiyordum. Kendimize ait bir yemek işletmesinin olması için bu işi çok istedik.
Yalnız bu iş için ciddi bir altyapımız yoktu. Nasıl gireriz bu işe nasıl yaparız bilmiyorduk.
Kariyerlerimizi sıfırlama kararı aldık. Sonra ailecek kolları sıvadık ve bu işe girdik. Benim sadece ufak bir otel deneyimim vardı. Onun dışında bu sektöre dair ne yapabileceğimizi bilmiyorduk. Bu sektöre bizi çeken en büyük etkendi. Hayalimizi gerçekleştirme arzusu ile bu işi yapabileceğmiz düşündük. Hem hayal hem de fırsatın bir araya gelmesinden dolayı bu işi tercih ettik.”
Mutfakta şef evde kardeş
Fransız aşçılık okulundan aldığı eğitimlerin ardından adını duyurmuş bir çok lokantada çalışarak deneyimlerini çoğalttığını belirten Hakkı Arıkan için yapılan işin mutfağında “mutfak” var. Bu iş için kararı sonradan alsak da mutfağından geliyoruz diyen Arıkan, “Bu işi hep düşünüyorduk. Ben Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler, ağabeyim ise Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezunu. Eğitim anlamında ağabeyim İngiltere'de alanı ile ilgili master yaptı. Bu iş için bir altyapımız yoktu. İlk olarak altyapı oluşturma kararı aldık. Bir işin ticari mutfağı bilinmeden görülmeden o işe girilmez derler biz de bu işin mutfağı mutfakta diyerek başladık. Her şeyi tamaladıktan sonra Fransızların ünlü aşçılık okulu Le Cordon Bleu'da uzun bir süre eğitim aldım. Daha sonra İstanbul'daki birinci sınıf restoranlarda çalışma fırsatı buldum. Şeflikte böyle gelişti. Bu süre zarfında ağabeyimde otelcilik üzerine yoğunlaştı ve böylelikle gözlem yapma ve iş kurma fırsatı bulduk” sözleri ile iş fikrinin alt yapısını anlattı.
Adım adım yol aldık
“Hiç tanımadığımız bir şehirde insanlarla tanışa tanışa yol aldık. Zor bir başlangıçtı ama en uzaktaki yakınımız bile yardımcı olmak için çaba sarfederek bir bağ kurdu ve Köyce'yi herkese tanıttık” diyerek Köyce'nin dayanışma ile varolduğunu söyleyen Mustafa Arıkan, “Yakınlarımızın desteği ile işe başladık. İnsanlarla tanışa tanışa bir yol aldık. Daha önceden Alaçatı'ya gittik baktık, araştırdık ve bize göre olmadığına karar verdik. Minik bir İstanbul havası vardı orada. Biz daha çok köy havası istiyorduk. Sonra arkadaşlarımız “Urla'ya bakmaz mısınız?” dediğinde buraya göz atma gereği duyduk. Burasının tam bize göre olduğunu düşündük ve başladık. Burada sadece ailemin değil bütün tanıdıklarımızın emeği var” dedi.
Tarladan sofraya
Köyce'nin fiziki yapısından da bahseden Mustafa Arıkan, “İskele Mevkii'nde 6 dönümlük arazi üzerine kurulu bir mekanız. Denize bir kilometre mesafedeyiz. Arsamız iki kısımdan oluşuyor. Bir kısım butik otel bir kısım restaurant. Kendi ürünlerimizi kendimiz üretiyoruz. Sezonuna ve mevsimine göre sebze ağırlıklı üretim yapıyoruz. Üzüm, nar, portakal gibi bir çok ağacımız mevcut. Menülerin içeriğini herkesi düşünerek hareket ettik. Bütün ayrıntılara özen gösterdik. Örneğin çok güvendiğimiz bir serpme kahvaltımız var. Mesela İzmir balık şehri. Balık üzerine kurulu bir şehir. Etin bu noktada biraz zayıf kaldığını düşündük ve bu noktada da ara sıcaklarda ve ana yemeklerde kuzu kokoreçmiz ve saç kavurmamız var. Onun dışında patates bizim için çok önemli. Herkes gibi fabrikasyon değil. Doğal bir uygulama yöntemi var. Evde patatesi nasıl pişiyorsa annelerimiz biz de burada öyle yapıyoruz” diye konuştu.
Kendinizi evinizde hissedin
Lezzete çok önem verdiklerini belirten Arıkan kardeşler, önceliklerinin müşteriyi evinde hissettirmek olduğunu vurgulayarak ferah bir Köyce'nin neden önemli olduğunu ise şöyle anlattılar; “Biz bir yere gittiğimiz zaman lezzete bakarız. Lezzet çok önemli. Kendi yemeyeceğimiz ve tabakta görmek istemediğimiz şeyi müşteriye sunmayacağız dedik. Önce kendimiz tadarak müşteriye sunuyoruz. Bir butik otel projemiz var. 28 Nisan'da gerçekleştirilecek olan Enginar Festivali'ne yetiştirmeye çalışacağız. Beş yıldızlı bir tatil köyü olamayız. Tamamen müşteriye yönelik müşteri odaklı hizmet veren bir mekan olacağız. Bol bol oksijen, havuz ve doğa olacak. İnsanların kendisini özgür hisstemesini ve huzurlu hissetmesini istiyoruz. Burası aile ortamı. İnsanlara ferah bir ortam sunmak istiyoruz. Bu yüzden mekanın kapasitesini 60 kişilik masalar ile sınırladık. Gelen herkesin kendisini rahat hissetmesini istiyoruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.