Ali EYCE
Dostluk üzerine!
Çok sevdiğimiz, yaşamın her anında hatırlamak istediğimiz sözdür: ‘İyi niyet kurbanı olmak’
Hayatı sevmeye, insanları sevmekle başlarsınız. Ama insanların tanıyıp, sevdiğinizde hayatı sevmeye devam edebilir misiniz?
Gerçekten dost olarak görmeseniz bile, iyi niyetli davrandığınız kaç kişiden karşılık olarak sizi inciten, üzen bir şey gördünüz desem, herkesin hayat hikayesinde anlatacağı üç, beş değil çok şey vardır.
Çünkü bizi yaratan en temel özellik olarak bize, inanmak özelliğini vermiş.
Her şeye önce inanmak isteyerek bakarız. Başka türlüsünü de istesek de yapamayız. Çünkü yapmaya kalksak hayatımızda herkese şüphe içinde baksak, yanılmadığımız anlar bizi mutlu etmediği gibi, yanılmadığımız anlar bu şüphemizi daha arttırarak bizi psikiyatrist durumlara girmemize neden bile olabilir.
İnsan ilişkileri haber anlamında hep mesleki ilgi alanımda olmuştur. Ama ilk defa insan ilişkileri üzerine yarı felsefi yazı yazdığımı itiraf etmek istiyorum.
Peki neden yazdığımı merak edenlere küçük bir dostumun yaşadığı ve bana anlattığı sıkıntıyı sizlerle paylaşarak vermek istiyorum.
Dostum özel bir durumunu, çok yakın gördüğü bir arkadaşıyla paylaşmış. Onunla bunu paylaşarak, kendisine çözüm bulamamış ama birisine anlatabilmenin rahatlığına kavuşmuş.
Gel zaman git zaman, bir gün ortak arkadaşlarıyla doğum günü kutlamak için yemek yerken sohbet, sohbeti açarken o dostumun özelini anlattığı kişi, patavatsız şekilde dostumun o özelini sohbet masasının ortasına atıvermiş.
Hem de, şaka olsun falan diye değil, dostumun onun tarafını tutmadığı tartışmada kırgınlığı ve kızgınlığı için.
Dostum bu durumu bana anlattığında acaba yazarsam onun özelini ben de aynı şekilde teşhir eder miyim diye çok düşündüm. Kendisini aradım. Ve isim vermemden yazmamdan dolayı kendisini iyi hissedeceğini söyledi. O da birilerinin dostluğun, dostlukta paylaşılan özel şeylerin ne olduğunun bilinmesinin birileri tarafından bilinmesini istedi sanırım.
Dostumun dediği son cümle alkıma geldi, ‘Gerçek dost bulmak mücevher bulmaktan daha zor’
Hayatımıza gerçekten bir çok insan ama az, ama çok gelir ve geçer. Hatta bazıları gelir ve geçmezler. Ama bunlardan sadece çok azı bizim için gerçekten bir dosttur.
Yüzümüze bakarken söylediği her kelime doğrudur. Aklımıza girerken kullandığı her kelime Türkçe ’deki karşılığı gibidir. Onların bizim hayatı mutlu yaşayabilmek dışında hiçbir amacı ve gayesi olmaz. Soranlara dostum derler. Sormayanları ise dost olarak görmezler. Bizden beklediği sevgi ve saygıdan başka bir şey olmaz. Kızdıklarında bile, bir anne ve baba korumacılığıyla, kötü şeylerle karşı karşıya kalmamız kızarlar. Sevindiklerinde ise ilk bizimle paylaşarak, o mutluğa ortak olmamızı isterler.
Küçük dostumun büyük dost derdi, bugün benim de dost yazımın dersi oldu.
Peki sizin hayatta gerçekten dostunuz var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.