Dr. Özgür Yıldırım açıkladı: "Yaşama isteği en iyi öğretmendir"
Dr. Özgür Yıldırım, kansere dair merak edilen bir çok soruyu Medya Ege takipçileriyle paylaştı...
MedyaEge dergisinde bu hafta sağlık köşemizde Değerli Doktorumuz Özgür Yıldırım siz değerli okurlarımız için Kanser ile bilgilerini paylaşacak.
Merhaba Özgür bey, öncelikle MedyeEge okuyucuları ve şahsım adına bizlere ayırdığınız zaman için teşekkür ediyorum.
Kanser sözü ürktüğümüz bir söz ve maalesef artık çok yaygın bir hastalık olarak çevremizde görüyoruz.
Öncelikle kanser nedir Sn. Yıldırım ?
-Kanser kelime anlamı olarak bir organ ya da dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü urlara denilir. Kanserin tüm çeşitleri anormal hücrelerin kontrol dışı çoğalmasıyla başlar. Hücreler doğar, büyür ve ölür. Her hücrenin hayatı boyunca belirli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre ne kadar bölüneceğini, ne kadar yaşayacağını ve gerektiğinde ölmesini de bilir. Bu apopitozis yani hücrelerin programlı ölümüdür. Fakat bazen süreç doğru yoldan sapar. Yeni hücrelere gerek olmadığı halde hücreler bölünmeye devam eder. Bilincini kaybetmiş hücreler kontrolsüz bölünmeye başlarlar. Hücrelerin merkezinde elektron mikroskobu ile de görülebilen, hücrenin ve organizmanın genetik bilgisinin saklandığı DNA olarak adlandırılan mikroskobik iplikçikler mevcuttur. Bu DNA iplikçiğinde oluşan hasarı, normal hücre onarır ya da hücre ölür. Fakat kanserli hücredeki hasarlı DNA onarılamaz ve kontrolsüz çoğalma başlar.
DNA’nın hasarına sebep olan faktörlerin başında solventler, sigara ve diğer tütün ürünleri gibi kimyasallar, radyasyon, ağır metaller gibi fiziksel etkenler, bazı virüs ve bakterileri sayabiliriz. Bu ölmeyi unutan hücreler birikerek tümörü oluşturur. Bu tümörler iyi huylu ya da kötü huylu olabilirler. İyi huylu tümörler genellikle ameliyatla alınırlar ve tekrarlamazlar; vücudun diğer taraflarına yayılmazlar. Fakat kötü huylu tümördeki hücreler anormaldirler ve kontrolsüzce büyürler. Bu tip tümörler, normal dokuların içine sızabilirler, onları sıkıştırabilirler ve tahrip edebilirler. Bu kötü huylu tümördeki hücreler, bulundukları bölgeden ayrılırsa kan ya da lenf dolaşımı aracılığıyla vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerde yeni tümör grupları oluşturur, büyümeye ve yayılmaya hızla devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılmasına metastaz denir.
Kanser önlenebilir bir hastalık mıdır?
-Bugün biliyoruz ki, kanser vakalarının % 40’ı genlerin suçu değil sağlıksız yaşam tarzının sonucu oluşmaktadır. Sağlıklı bir yaşam tarzıyla bireye kansere % 100 yakalanmayacağı garantisi veremeyiz ancak bilinçli tercihlerle bu riskin çok ciddi bir ölçüde azaltılabileceğini söyleyebiliriz. Kansere yol açan en büyük etken sigaradır. Ardından fazla kilo, taze sebze ve meyve yememek, alkol alışkanlığı ve egzersiz eksikliğidir. Kanserin genetikle kesin bir ilgisi var; fakat bu ilgi tek başına kanser yapmak için yeterli değil. Kalıtımsal kanserlerin oranı kalıtımsal olmayan kanserlere göre göre daha azdır. Misal çok sigara içmiş biri kansere yakalanmazken hiç içmeyen biri akciğer kanseri olabilir. Bu kötü tesadüf genetik aktarım sonucu olabilir. Fakat bu istisna durum sigara içenlerin kansere yakalanma riskinin içmeyenlerden daha fazla olduğu gerçeğini değiştirmez. Dikkatli araba kullanan kişi “ben asla kaza yapmam” diyebilir mi? Diyemez. Bu bir ihtimaldir. O da kaza yapabilir. Fakat dikkatsiz sürücünün kaza yapma ihtimali çok çok daha yüksektir. Bu şekilde düşünün. Belki tamamen önlenmesi mümkün olmayabilir ama önemli ölçüde önüne geçilebilir.
Dünyada ve Ülkemizde kanser sıklığı nasıl azaltılabilir?
-Bununla ilgili en temel şeyleri 9 maddede özetlersek:
Sigara içmeyin. Tütün ürünleri kullanmayın.
Düzenli kontrollerinizi yaptırın. Tetkiklerle kolon, prostat , meme, rahim kanserlerinin teşhisleri hızla konulabilmektedir. Hiçbir belirtisi olmasa bile tespit edilip tedaviye hemen başlanır ve büyük bir sorun haline gelmeden çoğu kanserle baş edebiliriz.
Alkol tüketmeyin yada tüketiminizi sınırlandırın. Alkol kullanan insanlarda kanser görülme sıklığı kullanmayanlara oranla 6 kat fazladır.
Fiziksel aktivite. Hemen aklınıza o havasız spor salonları gelmesin. Merdiven kullanın, yürüyüş yapın, dans edin. Kalp ritminizi hızlandıracak herhangi bir egzersiz size faydalı olacaktır.
Boy-kilo oranınıza dikkat edin. Kilo almamaya çalışın. Dengeli beslenin. Taze sebze ve meyve tüketin. Zeytinyağı tüketin.
Doktora gitmek için hastalanmayı beklemeyin. Hastalığın belirtileri başladığında ve kişiyi doktora başvurmaya zorladığında bir çok kanser için çok geç kalınmış demektir.
Menopoz döneminde hormon takviyeleri gerekiyorsa bunu doktor kontrolünde alın ve kontrollerinizi aksatmayın. Özellikle meme, rahim ve kolon tetkiklerinize baktırın.
Sebze temelli yeme alışkanlıkları başta kolon kanseri olmak üzere pek çok kansere maruz kalma riskinizi azaltacaktır.
Günde en az sekiz saat derin ve kesintisiz bir uyku uyuyun
4-Kanserde erken tanı mümkün müdür?
Kesinlikle evet!
Erkekler için :50 yaşından itibaren
Kolonoskopi tüm erkeklere yapılmalı ve 10 yılda bir tekrarlanmalı.
Gaitada gizli kan testi her yıl yapılmalı.
Sigmoidoskopi 5 yılda bir yapılmalı.
Prostat kanser taraması için 50 yaşından sonra PSA her yıl bakılmalı.
Ses kısıklığı eğer tedaviyle geçmiyorsa kanser şüphesiyle tetkikler yapılmalı.
Hızlı kilo kaybı ve tedaviyle geçmeyen anemi varsa ve nedeni bulunamıyorsa kanser araştırılmalı.
Kadınlar için:
Kendi kendine meme muayenesi 20 yaşından sonra her ay,
Rahimağzı kanseri için pap-smear testi 21 yaşından sonra her yıl,
Jinekolojik muayene 21-40 yaş arası 1-3 yılda bir,40 yaş sonrası her yıl
Mamografi 40 yaş üzeri 1-2 yılda bir
Kolonoskopi 50 yaş üzeri tüm kadınlarda yapılmalı ve 10 yılda bir tekrarlanmalı.
Gaitada gizli kan testi her yıl yapılmalı.
Sigmoidoskopi 5 yılda bir yapılmalı.
Ses kısıklığı eğer tedaviyle geçmiyorsa kanser şüphesiyle tetkikler yapılmalı.
Hızlı kilo kaybı ve tedaviyle geçmeyen anemi varsa ve nedeni bulunamıyorsa kanser araştırılmalı.
Örneğin akciğer kanseri hepimizi korkutan bir şey değil mi? Eğer erken evrede yakalarsak tedavi etme şansımız % 80’lere kadar çıkar. Benzer şekilde bağırsak kanserlerinin % 90’ının altında yatan neden kanserleşen poliplerdir. Poliplerin kanserleşmeden bulunması ve çıkarılması kolon kanserlerini engellediği gibi bir tarama aynı zamanda erken tedavi yöntemi de olmuş oluyor. Kolonoskopi sırasında bütün bağırsaklar, polip ve olası kanser dokuları için taranmakta ve varsa işlem sırasında çıkarılmaktadır.
Kanser için temel bilgi olarak ne bilmeliyiz, ne yapmalıyız?
-Evet bu adı soğuk kendi ise yürek yakan hastalıktan korkmayın, onu umursamayın demeyeceğim. Fakat hastalıktan korkmak size bir şey kazandırmaz. Aksine korkar ve onu bastırır, yok sayarsanız bu sizi rutin kontrollerinizi yaptırmaktan uzaklaştırır. Kanser, evet korkutucu ama geç kalmak çok daha korkutucu. Buna inanın. Bizler kanserle baş edebiliriz fakat geç kalmışlığınızla baş edemiyoruz. Eğer geç kalınmış vakalarla da baş edebilseydik dünyada kanser diye bir şey kalmazdı. Kanser tedavi edilemez değildir önemli olan erken teşhistir.
Kanserde erken tanı için ne gibi olanaklar mevcut?
Kanserde erken tanı için Sağlık Bakanlığımıza bağlı KETEM diye kısaltılan Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerini tüm illerimizde ücretsiz olarak halkımızın kansere yönelik tarama tetkiklerini yapmakta ve kansere ait bir bulgu saptadığında bizlere yönlendirmekte. Sadece hastanın iyi bir anomnezi yanında bir kan tahlili, bir gaita testi ,bir röntgen filmi bir ultrason bize hastanın kanseriyle ilgili ipuçları vermekte. Böylece vücudun neresinde bir sorun var bilmekteyiz. Ailesinde kanser olan kişilerde kanser varlığını anlamak için genetik testler yaptırabilmekteyiz.
Kanser tedavisinde ümit verici gelişmeler var?
-Evet tüm dünyada bu konuyla ilgili çalışmalar aralıksız devam etmektedir. Kanserle ilgili sırlar gün geçtikçe çözülüyor. Artık genetik şifrelerin nasıl bozulduğu, kanserli hücrelerin programlanmış hücre ölümünden nasıl kaçtığı biliniyor. Organa yönelik yaklaşımlar yerine kanser hücresinin genetiğine yönelik daha kişiselleştirilmiş hedef tedavi stratejileri geliştirilmektedir. Kemoterapi ilaçları dışında, immünoterapi denilen tedavilerle vücudun bağışıklık sistemini kullanarak kanserli hücreleri yok etmekteyiz .Kansere sebep olan etkenlere karşı aşılar da geliştirilmekte ve o etkenden koruduğu için kanserden de vücudu korumakta.
Kanserin temel tedavi yöntemlerinden olan Radyoterapi kanser tedavisinin çok büyük bir bölümünde rol oynar. Kanserli dokuyu tedavi eder, hastalığa bağlı gelişen ağrı ve kanamaları durdurur. Farklı seviyedeki foton ve elektron enerjileri tümör hücrelerini öldürür ve büyüyüp bölünmelerini engeller. Eskiden radyoterapi cihazları ile tümörlü dokuya ışın verilirken sağlıklı dokular da yüksek dozda radyasyona maruz kalırdı. Eski cihazlarda sınırlı sayıda açıdan, uzun zaman alan tedaviler verilirken yeni teknoloji cihazlarda tüm açılardan, daha kısa zaman süren tedaviler vermekteyiz. Şu an kullanılan cihazların verdiği ışınların mümkün olduğunca hastalıklı dokuya odaksal yönlendirilmesi, normal dokuların en az doza maruz kalmasını sağlayacak şekilde teknolojik ilerlemeler kaydedilmiştir.
Bu zamana kadar birçok kanser vakasıyla karşılaşmış olduğunuzu biliyorum. Kanser hastası tedavisinde "Beş dakika gerçekten çok önemli midir? "
-Onkolojik aciller dediğimiz durumlar var elbette. Bunların başında kanama, omurilik basısı, nefes alamamaya sebep olan VCSS diye bilinen rahatsızlıklar gelir. Bu tarz acil onkolojik hastalarda zaman kavramı son derece önem kazanır. Bu gibi durumlarda geçen her saat geri dönüşümsüz hasarlara sebebiyet verebilir. Bu durumlar dışında standart tedavi gören hastalarımızın tedavilerini 5 dakika önce ya da yarım saat geç almalarının herhangi bir mahsuru olduğunu düşünmüyorum. Sadece tedavilerini aksatmamalarını, kaç gün tedavi planlanmışsa eksiksiz tedavilerini almalarını uygun buluyorum.
Kanser hastalığında kişinin hastalığını kabul etmesi ve mücadele vermek istemesi sizin tedavi sürecinizi nasıl etkiliyor?
-Şöyle ki, kanser tanısı almış bir hastanın hastalığına yüklediği anlam genel addan ötedir. Hastalar genelde kanser kelimesinden sonra söylenenleri duymadıklarını rüyada gibi hissettiklerini, doktorun ağzını açıp kapadığını ama ne dediğini hiç anlamadıklarını, sersem ve şaşkın olduklarını söylerler. Bu hastalığı hastalar genelde hemen kabul edip mücadele edecek duruma gelmezler. Kişi yok olma tehdidi ,kayıp algısı, ölüm, ayrılık düşünceleriyle karşı karşıyadır. Kişi psikolojik olarak kaygıyı yok etmek için inkar ,bastırma gibi çeşitli savunma mekanizmalarına başvurur. Neden ben? Niye bu benim başıma geldi? sorularına yanıt arar. Sık sık durumu sorgular. İnanç duygusunda azalma gözlenebilir.
Herkes sağlıklı hayatına devam ederken neden ben ? Neden şimdi ? soruları hasta tarafından sorgulanır. Oysa hastalığın kısmen de olsa kabullenilmesi tedavide çok büyük önem taşıyan hekim- hasta işbirliğini kolaylaştırır. Zira birlikte savaşabiliriz. Bu bizim tedavi sürecimizi harikulade olumlu etkiler. Maalesef hastalığı kabullenme süreci karmaşık duyguların egemen olduğu bir durumdur. Bu durumda hasta yakını ve bizlere düşen, hoşgörü ve empatidir. Bunun dışında hastadan beklentimiz ilk şoku atlattıktan sonra bizimle uyum içerisinde, iyileşmeye çalışmasıdır. Bu önemli. Çünkü uyum sağlaması demek ona önereceğimiz beslenme şeklini , ilaç kullanımını, uyku düzenini düzgün şekilde uygulaması demektir. Hastanın bu pozitif davranış biçimi bizim yolumuza da ışık tutar. İşimizi kolaylaştırır. Tedavi başarı şansımızı arttırır. Hatta nadiren de olsa bu hastalığı yaşayıp onu üzerinden silkeleyip atmayı başardıktan sonra hayatı daha çok seven kişiler olabilir. Yaşamın nasıl bir mucize olduğunu ve her günü dolu dolu yaşamak gerektiğini anlarlar. Ölüm korkusu çok iyi bir öğretmendir aslında. Bu hangi açıdan baktığınıza bağlı. Bazen ölüm korkusu kişiyi gerçek bir yaşama iten yegane sebep olur. Belki de ölümle bu denli göz göze gelmeseydi yaşamanın gerçekte ne büyük bir mutluluk olduğunu hiç öğrenemeyecekti!
Sizinle kanser konusunda sayfalarca bilgiler verebiliriz, hiç şüphesiz...
İlerleyen zamanlarda MedyaEge okuyucularına bir söz vererek ropartajımızı sonlandırmak istiyorum. Bizlere vaktiniz olduğu sürece kanserle ilgili köşe yazıları yazabilir misiniz Sn. Yıldırım?
Vermiş olduğunuz kıymetli bilgiler için teşekkürlerimizi bir borç bilin isterim.
Saygılarımla
-Bana ulaştığınız ve verdiğim bilgilerin büyük bir kitleye ulaşmasını sağladığınız için ben teşekkür ederim. Çalışmalarımdan fırsat bulduğum vakitlerde Medya Ege okurlarıyla buluşmaktan ben de mutluluk duyacağım. Kendi ya da yakınının hastalığıyla ilgili soruları olan okuyucularımız, sorularını radyoterapimanisa@gmail.com adresine gönderirlerse, en kısa süre içinde yanıtlamaya çalışacağım. Sağlıklı günler dilerim.
Söyleşi : Eylül Ayça Karakuş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.