Ali EYCE
Ekonomik Kriz Var! YERSEN!
Bir dostum arabasını değiştirmeye karar verdi.
Buradan hangi marka, model takıntısı iççinde olduğunu reklam olsun diye yazmayacağım, var bir takıntısı onun peşine düştük birlikte.
Hatta o marka takıntısından kurtarmak için farklı marka arabaların satıldığı yerlere de götürdüm.
Sıfır alacak ya, istiyor ki, kendi takıntısı içinde olanı alsın.
300 Bin TL gözden çıkarmış ya, istiyor ki, içinde egosu tavan yapsın.
Neyse arkadaşım psikolojik ve ruhsa durumunu konumuz değil.
Konumuz sıfır, marka ve araba!
O kadar gezdirmeme rağmen takıntılı olduğu markanın yerine gittik. Araba SUV model. Albenisi var.
Dışına baktık, içine baktık, lambalarına baktık, aynalarına baktık, ön paneline, arka bagajına, dikiz aynasına, koltuk örtüsüne, kapı tutamaçlarına, tavan lambalarına kadar baktık.
Bizimkinin zaten markaya takıntısı var ya, baktıkça daha takıntılı hale geldi anlayacağını gibi.
Derken bir genç geldi.
Başladı arabanın motor, mekanik ve teknik özelliklerinden bahsetmeye.
Sanki makine mühendisliği bölümünü bitirdik, yeni motor üretecekmişiz gibi motoru uzun uzun anlattı.
Arabadaki ayılma, bayılma anları bittiğinde arabadan uzaklaştık.
Bu sefer arabanın katalog servisine geçtik.
Birkaç yapraklı kitapçık, arabanın üretilen renkleri, arabanın ekstraya giren eklentileri ve fiyat farkları yazıyordu.
Arabanın daha fiyatını sormadık.
Sadece özel bir istek olursa, onun ne kadar da fiyata yansıyacağı kısmındayız.
Derken asıl konuya geldi.
Kaç para bu araba dedik, eklenen akşamlarla arabanın fiyatı 285 Bin TL.
300 gözden çıkaran arkadaşım, bir gerildi, oturduğu koltuğa şöyle, para sahibi, mal sahibi, mülk sahibi gibi bir kuruldu, ben bile o egodan korktum.
İşte o egonun içindeki sözü, bir fincan kahve söylermiş gibi oldu: ‘Tamam bir tane, kırmızı alalım’
Para onun, marka onun, araba onun. O dakikadan sonra hayırlı olsun demek düşer bize.
Satıcı genç arkadaşta öyle dedi zaten, ‘Hayırlı olsun’
Bizim kişi, parayı ödeyecek ve arabayı alıp gideceğini sanıyor ya, ‘Bu arabayı mı aldım’ diye içinde bir saat geçirdiğimiz arabayı gösterdi.
Satıcı, ‘Yok efendim o bizim teşhir arabamız. Sizin arabanızı sipariş edeceğiz’ dedi.
Tez canlı tostum, ne zaman geleceğini sorduğunda ise, keşke sormasaydı bölümüne geçti.
Verilen cevap, ‘Arabanın o rengi zaten yok. Farklı rengi de Türkiye’de hiçbir bayi de yok. Fabrikaya sipariş talimatı verilecek.”
Biz arabanın alıcısıyız, cebimizde paramız var, aylardan Şubat, arabanın muhtemelen gelme tarihi ise 11 ayı yani, Kasım’ı bulabilir.
Bugün ki fiyat üzerinden yapılan anlaşma yapılacak, peşinatlar verilecek, arabanın teslim tarihindeki satış fiyatı ise o tarihte söylenecek.
Arkadaşımın morali, o belirsiz tarih ve fiyatı sıfıra indi.
Para var, araba yok.
Araba yok, para var.
Türkiye’de de Kriz Var!
Yersen!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.