Elini Taşın Altına Koyma Vakti

Elini Taşın Altına Koyma Vakti

Aysel Ateş yazdı; Elini Taşın Altına Koyma Vakti

Günlerdir acıya boğulduğumuz bir dönemdeyiz. Yediğimiz yemek boğazımıza diziliyor, içtiğimiz su genizimize kaçıyor sanki. Boğuluyoruz ama yaşamaktan da vazgeçemiyoruz. İnsanlığın fıtratı bu. Yaşamak, yeniden kurmak, düzeltmek, atlatmak, yine yine yeniden...

Kaç gündür yazıp yazıp siliyorum. Kafamı toplayıp düşüncelerimi düzenleyemiyorum. Öyle bir acı, öyle bir keder ki. Kendi evinde oturmaktan, yazı masana oturup eline kalem almak rahatlığından irkiliyorsun, utanıyorsun.

Yıl 2000. Akşam saat 21.30 sularında evimizde masa başındayız. Ben 10 yaşındayım. Evimizde misafirimiz var - eniştem. Halamgil Bakü'de evinde, eniştem bizim yaşadığımız şehire misafir gelmiş. Akşam yemeği yiyoruz. O zamanlar küçük ekranlı büyük telefonlar vardı. Birden eniştemin telefonu çaldı. Halam aramıştı. Bakü'de deprem oldu dedi. Hepimiz kuruyup kaldık öylece. 6.8 şiddetinde olan bu depremde kuzenlerim ve halam yalnız kalmıştı evinde. Eniştem çok kötü oldu, şok yaşamış gibi bir süre tepki vermedi dediklerimize. Dışarı çıktı, dolaştı, kendine gelemiyordu. Halam dağıntı yok dedi, ama çok korkmuşlardı. Sonra televizyonda haberlerde bu depremde 30 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Benim depremle ilk tanışıklığım böyle olmuştu. Konuşmaları dinliyor, tam olarak ne olduğunu, nasıl baş verdiğini anlamaya çalışmıştım.

Biz büyük çaplı depremler görmedik. Haberlerden duyardık hep Hazar denizi merkezli şu kadar deprem olmuş diye. Bizim yaşadığımız bölge sismik değildi çünkü.

Üç yıl öncesine kadar tam olarak deprem yaşamamıştım. Depremi ilk kez Antalya'da evimde hissettim tam anlamı ile. Gece yarısı saat 03.30 sularında. Yaz mevsimi idi. Kızımın odasında uyumuştum o gün. Ona masal anlatırken yanında uyuya kalıyordum bazen. Bir anda gözlerimi açtım. Yerden büyük bir uğultu sesi geldiğini duydum. Sanki yerin altından metro geçiyormuş gibi ses geliyordu. Hemen yerimden kalktım, kızıma baktım, uyuyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Ayakta öylece 50saniye falan durduğumu biliyorum. O esnada bina beşik gibi sallanıyordu. İki kez ileri geri ileri geri gitti geldi bina. 8. kattayız, o kadar belirgin ki binanın sallanışı. Sonra durdu herşey, balkona çıktım, sakin ve durgun bir hava hakimdi dışarıda. O gün depremin ne olduğunu anladım, hissettim. Korkusunu, telaşını, şokunu tam anlamı ile yaşadım. Ve o depremden sonra ben de sallanma fobisi oluştu. Evde otururken sanki sallanıyormuş gibi hissediyordum aniden. Yatakta uzanırken de hissediyor ve ani korkuya kapılıyordum, geçiyordu sonra.

Şimdi bunca büyük bir depremin travması, şoku nasıl geçecek yurttaşlarımızdan bilmiyorum gerçekten. Büyük psikolojik yardımlar, terapiler gerekiyor o insanlara. Küçük çocuklara özellikle. Doğal afet dediğimiz bu olayın şokunu yıllarca üzerinde taşıyan, korkusunu atamayan insanlarımız çok olacak. El ele verip onlara elimizden geldiğince yardım göstermeliyiz. Antalya'da psikolog Sertaç S. Kırvar Antalya'ya gelecek olan depremzede vatandaşlar için gönüllü psikososyal yardım vereceğini açıklamış. Vatandaşlarımızın en az hasarla bu dönemi atlatması için öğretmenler, pedagoglar, psikolog ve psikiyatriler gönüllü destekler sağlamalıdır.

Hayat bir şekilde devam ediyor, edecek. Biz bu hayatın içinde neleri değişeceğiz, nelere yardımcı olup, kimlere destek olacağız onları düşünme vakti. Kısacası, elini taşın altına koyma vakti. Birimiz hepimiz, hepimiz birmiz için dediğimiz bir dönemdeyiz. Geçecek...

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum