En çok erkeklerde görülüyor
Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, tedavi edilmediği taktirde kalıcı merkezi görme kaybı ile bile sonuçlanabilen santral seröz koryoretinopati hastalığının erkeklerde kadınlara göre 3 kat fazla görüldüğünü söyledi.
Yoğun iş yükü, zaman baskısı, aile içi sorunlar, ilişki problemleri, finansal zorluklar ve sağlık problemleri gibi çok sayıda konu stresi artırabilir. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat fazla görülen santral seröz koryoretinopati hastalığının gelişimi için en önemli risk faktörünün stres olduğu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Nur Acar Göçgil, hastalık hakkında merak edilenleri aktardı.
Yoğun stres veya kaygı durumlarının bu hastalığın tetikleyicisi olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Göçgil, “Özellikle erkeklerde, kortizol gibi stres hormonlarının seviyelerindeki değişiklikler, bazı durumlarda kortikosteroid ilaçların aşırı veya uzun süreli kullanımı ve aile geçmişi, bu hastalığın riskini artırabilecek genetik yatkınlığa işaret edebilir.” dedi.
“NADİREN İKİ GÖZÜ DE ETKİLEYEBİLİR”
Santral seröz koryoretinopati (SSKP) hastalığının gözün merkezi bölgesindeki retina tabakasının altında sıvı birikimi ile karakterize olan bir göz hastalığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Retina, göz içindeki ışığı algılayan ve görüntüleri beyne ileten tabakadır. SSKP genellikle tek bir gözü etkiler, ancak nadiren her iki gözü de etkileyebilir. Bu durum, görme kaybına ve merkezi görüşte bozulmaya neden olabilir.” uyarısında bulundu.
Santral seröz koryoretinopati hastalığında belirtilerin genellikle yavaş gelişip arttığını belirten Prof. Dr. Göçgil, “En belirgin belirti, merkezi görüşte bulanıklık veya bozulmadır. Bu, küçük yazıları okumak, detayları görmek veya net bir görüntü oluşturmak gibi görsel görevleri zorlaştırabilir. Renklerde solma veya renk değişiklikleri gibi renk algısında bozukluklar yaşanabilir. Metamorfopsi, yani görüntülerin şekil değiştirmiş gibi görünmesine neden olabilir. Örneğin, düz çizgiler kavisli veya dalgalı gibi görünebilir. Kontrast duyarlılığı kaybı oluşarak farklı tonların veya renklerin net bir şekilde ayrılamamasına neden olabilir. Nesneler normalden farklı bir şekilde görünebilir, örneğin bazı bölümler daha büyük veya daha küçük görünebilir. SSK bazen hafif bir göz rahatsızlığı veya ağrısı ile de ilişkilendirilebilir.” ifadelerini kullandı.
“Santral seröz koryoretinopati hastalığı kendiliğinden düzelme eğilimindedir. Ancak şikayetler başladığında göz doktoru tarafından muayene edilmelidir. Hastalık bulguları şiddetli, üç-dört aydan uzun süreli olduğunda veya görme kaybı riski taşıyorsa tedavi açısından yine uzman doktor tarafından değerlendirilmelidir.” diyen Prof. Dr. Göçgil, “Hastalık tedavi edilmezse veya belirtiler uzun süre devam ederse, bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. SSKP'nin en ciddi komplikasyonu, kalıcı merkezi görüş kaybı olabilir. Retina altında uzun süreli biriken sıvı nedeniyle retina hasarı meydana gelirse, bu hasar geri dönüşümsüz olabilir ve net bir görüntü oluşturmakta kalıcı güçlükler ortaya çıkabilir. Bazı vakalarda SSKP kronik hale gelebilir, yani belirtiler uzun süreli veya tekrarlayan bir şekilde devam edebilir. Bu durumda, görme sorunları sürekli veya aralıklı olarak ortaya çıkabilir. SSKP'nin uzun süreli etkileri renk algısında kalıcı değişikliklere neden olabilir.” sözleriyle sadece uzman bir doktorun kesin tanı ve tedavi planını belirleyebileceğini hatırlattı.
TEDAVİ SÜRECİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİYOR?
Santral seröz koryoretinopati hastalığının tedavisinin genellikle semptomların şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebileceğini de sözlerine ekleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Göçgil, tedavi süreciyle ilgili olarak ise şu ifadeleri kullandı:
“Tanı genellikle göz muayenesi, oftalmoskopi ve optik koherens tomografi (OCT) gibi görüntüleme yöntemleri ile konulur. Hafif veya kendiliğinden düzelen vakalarda, doktorunuz belirtileri izlemek ve göz muayeneleri düzenlemekle yetinebilir. Kortizon içeren bir ilaç kullanımı varsa bırakılması önerildi. SSKP'nin tetiklenmesi veya alevlenmesi sıkça stresle ilişkilendirilir. Stresi yönetmek ve azaltmak için relaksasyon teknikleri, meditasyon, yoga gibi yöntemler veya uzman doktora danışma önerilebilir. Diğer altta yatan sistemik hastalıklar veya kullanılan ilaçlar sorgulanır.
Erken dönemde retina altındaki sıvının emilimini artırmak için ağızdan verilen ilaçlar bir süre verilebilir. Retinadaki sıvı birikimine neden olan alan tam sarı nokta merkezinde değilse argon lazer fotokoagülasyon tedavisi etkili olmaktadır, ancak hastalık sıklıkla merkezde olduğundan günümüzde bu tedaviye uygun hasta çok nadirdir. Etkili yöntem halk arasında soğuk lazer diye de bilinen dozu veya süresi azaltılarak uygulanan fotodinamik tedavidir. Göz dolaşımını belirleyen filmler çekilerek sızıntı belirlenen alanlara, damardan etkin ilacı verilmesinden sonra uygulanan bir ışık tedavisidir. Öte yandan günümüzde ilacın üretimindeki sıkıntı bu tedaviyi zaman zaman uygulamamızı güçleştirmektedir. Etkinliği gösterilmiş başka bir tedavi şekli de, bir diğer özel dalga boyundaki lazer ile retina dokusuna zarar vermeden retina altındaki hücreleri aktive ederek sıvının emilmesini tetikleyen ışık tedavisidir.
Retina altında özellikle yeni damarlanma geliştiğinde, sıvı birikimini azaltmak ve bu damarları baskılamak amacıyla anti-vasküler endotelyal büyüme faktörünün (VEGF) göz içine enjeksiyon tedavisi etkilidir. AntiVEGF göz içi enjeksiyonu, retina altındaki sıvının çekilmesi için de kullanılabilir.
Her hasta farklıdır ve tedavi planı kişiye ve gözün durumuna özel olarak belirlenmektedir. SSKP tedavisi konusunda en doğru ve güvenilir bilgiyi göz doktorunuzdan alabilirsiniz. Tedavi seçeneklerini ve riskleri doktorunuzla detaylı olarak tartışmak önemlidir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.