
Evli erkekler kuş kapanı!
Ali Eyce yazdı; Evli erkekler kuş kapanı!
Gazetecilik, diyebilirim ki en reel iletişim işidir.
Bazen duyduklarınızı yazarsınız, bazen de gördüklerinizi.
Duyduklarınız, gördüklerinizle örtüşüyorsa, o zaman gazetecilikte nirvana yaparsınız.
"Vay be!" dedirtirsiniz!
"Yok artık!" dedirtirsiniz!
"Vah vah!" diye inletirsiniz.
Geçtiğimiz günlerde bir duruşma salonundayım.
Başka bir davanın tanığı olarak bekliyorum; başka bir davanın gazetecisi olarak izleyeni konumundayım.
Şikayetçi olan kadın!
Şikayet edilen, şüpheli, sanık: erkek!
Kadının iddiası, erkeğin kendisini telefonla rahatsız etmesi, sürekli takip etmesi ve konuşmak, buluşmak için kadının çevresindeki bütün herkesle de bu konuda iletişime geçmesi.
Hakim kadına şikayetini sorduğunda, bütün şikayetlerini tek tek anlattı.
Kadın olarak yaşadığı mağduriyeti, gazeteci olarak dinlerken; hakim olarak dinleyen kadar anlayabildim.
Üstelik kadının şahitleri de vardı.
Kadına ulaşamadığı için çevresindeki bütün herkesi arayan erkeğin, "Nerede?", "Ne yapıyor?", "Neden telefonlarıma çıkmıyor?", "Neden mesaj atmıyor?", "Bulmam gerekiyor, bana yardımcı olun." dediğine dair.
Şikayet edilen ve şüpheli durumunda olan erkek, savunmasına geçene kadar fikir olarak, hakkaniyet olarak ve mağduriyet olarak kadınla aynı tarafta olmamak mümkün değildi.
Kadınla aynı tarafta olup, "Bu sapkın erkek neyin peşinde?" diye düşünmemek elde değildi.
Hakim, şikayetçi kadını ve onun tanıklarını dinledikten sonra şüpheli erkeğe o soruyu sordu:
"Ne diyorsun bu şikayet ve bu tanıkların beyanlarına karşı?"
Erkeğin savunması:
"Hâkim Bey, sonuna kadar doğrudur anlatılanlar. Şikayeti olan kadını telefonla aradım, takip ettim, bulamadığım zamanlarda çevresindeki insanları arayarak ona ulaşmaya çalıştım. Rahatsızlık verdim çünkü rahatsız bir haldeydim."
"Rahatsızım." diyen şüpheli erkeği, hâkim kadar ben de merakla dinlemeye devam ettim.
Yaşadığı, bir kadına takıntı derecesinde olan iletişim kurma gayreti ve yaşadığı rahatsızlığı psikolojik mi, fizyolojik mi anlamaya çalışıyordum.
"Rahatsız" olduğunu kabul eden erkek, savunmasına devam etti:
"Hâkim Bey, ben evliyim, torun sahibiyim. Bunları bilen bu kadınla hem iş, hem aşk nedeniyle bir ilişkimiz oldu. İş ilişkimiz devam ederken aşk ilişkimiz de sürdü.
Sonra onunla birlikte iş yapmak ve bize ait bir yer, bir konum, bir alan olsun ve aşkı da bu iş ilişkisi içinde kimse şüphelenmeden yaşayalım düşüncesiyle ofis açtık.
Birlikte para kazanmak adına açtığımız iş yerinde önce her şey çok güzel gitti. Para kazanmak adına birçok girişimimiz oldu. Aşkı da daha çok yaşamaya başladık.
Derken para kazanamadığımız gibi, aşkımızda da kötüye giden şeyler oldu.
Başka erkeklerin varlığından şüphelendiğimde, iş nedeniyle yatırmış olduğum paraları kaybettiğimi geç fark ettim.
Başka erkeklerin varlığıyla başlayan tartışmamız aşk ilişkimizi bitirdi ve maddi anlamda zarara uğradığım için iş ilişkisini de bitirmeye karar verdim.
Bu karar üzerine benden sürekli kaçtı. Paramı vermemek için kaçtı. Kaçarken de ona ulaşmamam, paramı almamam için önce eşime ulaşıp aramızdaki ilişkiyi üstü kapalı anlatıp, 'Kocan peşimi bıraksın.' dedi.
Onunla yetinmedi, başka ilişkileri olan evli erkekleri de bu iletişime karıştırıp, tanımadığım insanlar bana tehditvari konuşmalar yapmaya başladı.
Maddi ve manevi anlamda çaresiz kaldığım için, içinde bulunduğum çıkmazın bende yarattığı rahatsızlıktan dolayı kendisine ulaşmaya çalıştım." dedi.
Hâkim, erkeğin rahatsızlığının maddi ve manevi boyutlarını anlamış olsa da, "Rahatsızlık yaşamış olabilirsin ama rahatsızlık verdiğini kabul etmen, aynı zamanda suçunu kabul etmen demek. Bunu biliyorsun değil mi?" dediğinde, erkek son sözünü söyledi:
"Hâkim Bey, ben bu kadının maddi ve manevi zarar verdiği ne ilk kişiyim ne son kişiyim.
Öğrendiğim kadarıyla bu kadın evli erkeklerle önce gönül, sonra iş ilişkisi kuruyor; sonra onları evlerindeki eşlerine şikayet etmekle tehdit edip, ilişkisini maddi kazanç elde edene kadar sürdürüyor ve son darbeyi vurup kaçıyor.
Ben, şikayetçi olan kadının şikayetinde haklı olduğunu kabul ediyorum. Çünkü ben onun kurduğu kapana düştüm.
Ben, kapandan çıkabilmek için kendisine, yakın çevreme bile rahatsızlık verdim.
Onun yaşadığı rahatsızlık, kurduğu kapanın; kapana düşürdüğü kurbanının rahatsızlığıdır.
Takdir mahkemenizin." dedi.
Dava o duruşmada bitmedi çünkü hâkim, ikili arasındaki telefon ve mesaj kayıtlarının dökümlerinin daha derinlemesine incelenmesine karar verdi.
Kapanın varlığını, kapana düşen evli erkeğin yaşadıklarını daha çok hissetmek için olduğunu düşünüyorum.
Adalet kapana düşmez!
Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.