Geçmiş neden geçmez?
Eylül Ayça Karakuş yazdı; Geçmiş neden geçmez?
Yaşamım boyunca hayatı sorgulamakla geçti ömrüm. Eğrisiyle doğrusuyla, oluruyla olmazıyla irdeledim de irdeledim... İnsanoğlunun gözüne nasıl bir perde iniyorsa burnunun ucundakini göremiyor. Sebebini bilmeden attığımız adımların kurbanı olmadık mı zaten çoğu zaman? Anı yaşamak ile geçmişin tortulu izleri arasında sıkışıp kalarak zorlama bir yaşamı sürdük hepimiz. Hayatı bir mülk gibi gördük ve alıp satmaya kalktık. Ve yine olan bize oldu mülkümüz sandığımız o hayatın altında ilk ezilen biz olduk.
Ve şimdi görüyorum ki; geçmişe takılıp kalmanın kimseye bir faydası yok. Oysa hepimizin takılıp kaldığı bir geçmişi mutlaka vardır. Peki neden geçmişte takılıp kalır ki insan?
Geçmiş neden geçmez? Çok derin bir soru olduğunun farkındayım. Öyle akla gelen bir iki cümleyle cevaplanmayacak kadar kan kırmızı bir soru. Geçmişimize her ne kadar sayıp saydırsak da kalbimizin bir köşesinde koruyup kolladığımız bir emanete benzetiyorum ben, o geçmeyen geçmişin izlerini...
Dünyanın neresine giderseniz gidin çok sevdiğiniz o kokuyu da kendinizle beraber gittiğiniz yere götürürsünüz ya hani, geçmişimize olan bağlılığımızda böyle bir şey olmalı diye düşünüyorum...
Yalnızlığımla baş başa kalmışken aklımın ucundan şunlar geçiyordu:
“Yarım kalmış bir hikayeyi tamamlamak zordur. Çünkü yarım kalan her şey zamanla eksilir, yok olur. Yaşanmadan geçen her an uçurumun kenarında boşluğa sallanan bir hayaldir, unutma...”
Nasıl derin bir ifade değil mi? Tabii anlayana, anlamak isteyene...
Yazılmamış, yarım bırakılmış bir mektubu bir daha yazamazsınız. Çünkü o satırları yazacak olan yazarı kırmışsınızdır, incitmişsinizdir. Kalem bir kez olsun kırıldı mı bir daha mürekkebi kapıda düşmez. Yarım kalan hikayeler de yazılmamış mektupları anımsatır bana.
Hayal kırıklığı yaratan küçük olaylar görünmez yazıyla yazar aşkın kaderini. Sonra bir bakmışsın ki hayal kırıklığı batıyor kalbinin tam ortasına. İyileşir sandığın yaralar daha büyük yaralara gebe olur.
Ve geldiğin son nokta bir kasırganın tam ortasında bir başına kalakalmışsındır.
Yarım kalan yarını tamamlamak isterken ellerin bomboş, yüreğin ise bir kırlangıcın yaşam telaşıyla öylece titriyordur.
Geçmişte takılıp kalmak bir nevi ölmektir.
Çünkü hep öyle oldu. Geçmiş, geleceği acımadan öldürdü!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.