"Gelir vergisinde oran değil matrahlar arttırılmalı"
Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi Ali Musa Bina, yaptığı yazılı açıklama ile gelir vergisinde yapılan oran artışına tepki gösterdi. Açıklamada oranların değil matrahların arttırılması gerektiğini vurguladı.
Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Ali Musa Bina, Gelir Vergisi esaslarına ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada 2017 yılı gelir vergisi tarifesindeki parametrelerin sorunlarına değinildi. 193. Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103. Maddesinde yer alan ve her yıl güncellenen tarife tutarlarının 2017 tablosunun gösterildiği açıklamada oran ve oranın uygulanacağı matrahın ücretli çalışanlar aleyhine sonuçlar doğuracağı vurgulandı. Bina, oranın değil matrahın arttırılması gerektiğini söyledi.
Bina'nın yaptığı yazılı açıklama:
Bilindiği üzere gelirini ücretle elde eden çalışanların kazançlarının vergilendirilmesinde ölçüt olarak kullanılan tarifeler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103. maddesinde yer almaktadır. Maddede yer alan tarife tutarları ise her yıl güncellenmektedir. Bu kapsamda 2017 yılı gelir vergisi tarifesi şu şekildedir;
MATRAH (Vergi tahsiline esas gelir tutarı)
ORAN
I. DİLİM
13.000 TL'ye kadar
% 15
II. DİLİM
30.000 TL'nin 13.000 TL'si için 1.950 TL, fazlası
% 20
III. DİLİM
70.000 TL'nin 30.000 TL'si için 5.350 TL,
(ücret gelirlerinde 110.000 TL'nin 30.000 TL'si için 5.350 TL), fazlası
% 27
IV.DİLİM
70.000 TL'den fazlasının 70.000 TL'si için 16.150 TL, (ücret gelirlerinde 110.000 TL'den fazlasının 110.000 TL'si için 26.950 TL), fazlası
% 35
Yukarıda verilen kısa bilgiden sonra ücret gelirinin vergilendirilmesinde iki temel parametre olduğu görülmektedir. Birincisi oran, ikincisi ise oranın uygulanacağı matrahtır. İçinde bulunduğumuz süreçte her iki parametre açısından ücretli çalışanlar aleyhine sonuçlar doğuracak gelişmeler söz konusudur. Bunlardan birincisi oranla ilgilidir ki; %27 oranının uygulandığı ikinci dilimde oran %30 a çıkarılmak istenmektedir. İkinci sorun geçmişten bugüne gittikçe derinleşen matrah sorunudur ve bu sorun oran artışına denk gelecek mağduriyetler üretmiştir ve eğer gereken müdahale yapılmazsa üretmeye de devam edecektir.
Matrah sorunu ya da gelir vergisinde matrah oyunu
Verginin hesaplanmasına esas matrah, her yıl güncellenmektedir. Bu güncelleme Vergi Usul Kanunu’nun 298 nci maddesine göre hesaplanan “Yeniden Değerleme Oranı” üzerinden yapılmaktadır. Yeniden Değerleme Oranı, ticari kazanç erbabının kazançlarının vergilendirilmesinde amortismana tabi olan kıymetlerin yıllar itibari ile kıymetlerini belirlemek için Maliye Bakanlığı’nca kumlanılan bir katsayıdır.
Yeniden Değerleme Oranı’nın, hesaplanıp belirlenmesine ilişkin ayrıntılı bir açıklamaya girmeksizin, temel parametresinin üretici fiyat endeksi olduğunu belirtmekle yetinelim. Esasen gelir vergisi matrahlarının belirlenmesine ilişkin sıkıntı ya da bizim ifademizle matrah oyunu da burada başlamaktadır. Gelir vergisi matrahlarının belirlenmesine etki eden yeniden değerleme oranında, TÜFE (bir anlamda tüketici enflasyonu) değil ÜFE (üretici kesimin enflasyonu) esas alınmakta bu yolla, gelirleri üretici fiyatlarına göre vergilendirilen fakat giderleri TÜFE’ye göre artan çalışan-ücretli kesim tablosu ortaya çıkmaktadır.
Bu tablonun özeti ise gelir vergisine esas matrahlarda cari enflasyondan daha düşük artış ve buna dayalı olarak da daha yüksek vergi ödeme yükümlülüğünün oluşmasıdır. Bu anlamda, gelir vergisi noktasında yapılacak ilk değişiklik ve mağduriyeti gidermeye dönük hamle, gelir vergisi matrahlarının, ÜFE’ye göre değil TÜFE esas alınarak belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılmasıdır. Özellikle, ücret kazancına dayalı olarak gelir vergisi mükellefi olan kişiler için uygulanması gereken endeks tüketici fiyat endeksi olmalıdır.
Matrah oyununu ve matrahların TÜFE üzerinden güncellenmesi teklifimizi somutlaştırmak amacıyla; yıllık gelir vergisi tarifelerini güncellenme olayını belirli bir endekse tabi tutarak hesaplamak ve ortaya çıkan sonucu değerlendirmek yararlı olacaktır. Örneğin; 2010 yılını temel baz yıl olarak alırsak; %15 oranının uygulandığı vergi diliminde matrah 2010 yılında 8.800 TL idi. O tarihten bugüne yeniden değerleme oranı esas alınsaydı 2017 yılında %15’lik vergi dilimi matrahı 14.132 TL olacaktı. Oysaki 2017 yılı %15 e tekabül eden vergi dilimi matrahı 13.000 TL dir.
Aynı dönemde yeniden değerleme oranı ÜFE yerine TÜFE üzerinden belirlenseydi 2017 yılında %15’lik dilimde uygulanacak matrah 15.062 TL olacaktı. Peki, %15 lik vergi diliminin 13.000 TL yerine 14.132 olsa ne olacaktı? Gelir vergisi artan oranlı olarak uygulandığından 13.000 TL den sonraki her kazanç için alınan %20 lik oran, eğer yıllık güncelleme yeniden değerleme oranına göre yapılmış olsa 14.132 olacak ve ücretli çalışan da 1.132 TL için %5 az vergi ödemiş olacaktı. Kısaca, Devlet geliri 2017 yılı içerisinde 14.132 TLolan herkesten 56.60TL fazla vergi almış oldu. Aynı hesaplama birde tüketici fiyat endeksine tabi olarak yapılırsa; (15.062 – 13.000=2.062 TL) vergi dilimi 2.062 TL daha az hesaplanmış ve sonucunda da Devlet ücretli çalışandan aynı hesap ile 103,10 TL fazla vergi tahsil etmiştir. Sadece alınan bu fazla vergi ya da aleyhe düzenleme, sadece memur için mi geçerlidir? Tabi ki hayır, yıllık kazancı 15.000 TL olan her bir çalışanı kapsamaktadır. Yani neredeyse asgari ücret ile çalışan herkesi kapsamaktadır. Toplamda 3 milyon memur olduğu düşünülürse meselenin ciddiyeti anlaşılır.
Gelir Vergisi Matrahının Tespitinde Statüler Arası Farklılarla Vergi Adaletsizliği Zirve Yapıyor
Kamu görevlisi noktasında ortak sıfata sahip olmalarına karşın farklı statülerde istihdam edilen kamu görevlilerinin varlığı, gelir vergisi uygulamasında da farklılıklara yol açmaktadır. Aynı unvan altında ama farklı statülerde çalışan kamu görevlileri arasında, gelir vergisi matrahı ve dolayısıyla ödedikleri gelir vergisi tutarı yönüyle küçümsenmeyecek farklılıklar bulunmaktadır. 657 sayılı Kanuna tabi mühendis ile 399 sayılı KHK’ye tabi olarak KİT’lerde görev yapan mühendisin “eşit işe eşit ücret” anlayışıyla gelirleri eşitlenmeye çalışılırken “aynı unvana ya da eşit gelire eşit vergi” yaklaşımının ortaya konmasından ısrarla kaçınılmaktadır.
Herhangi bir kamu iktisadi teşekkülünde 399 sayılı KHK hükümlerine tabi bir mühendisin Ocak ayı vergiye tabi matrahı; 4.246,68 TL iken 657 sayılı Kanuna tabi olarak çalışan mühendisin ise 1.282,26 TL dir. Aralık ayında ise KİT personeli olan mühendisin kümülatif vergi matrahı 46.713,48 TL, dolayısıyla yıl bazında kendi kazancından kesilen vergi tutarı 8.472,46 TL dir. Ayrıca gelir vergisi oranında %27 lik olan oranın %30 olarak uygulanması durumunda da 399 sayılı KHK kapsamında çalışan mühendis için ayrıca 501,40 TL ek vergi yükü gelmektedir(Hesaplama 2017 yılı verilerine göre yapılmıştır). Aynı hesaplama 657 sayılı Kanuna tabi olan aynı şartlarda sahip mühendis için yapılsa aylık vergiye tabi matrahı 1.282,26 yıllık matrahı ise 15.919,46 TL olacaktır. 2017 yılı içerisinde ödediği gelir vergisi ise 1.903,90 TL olacaktır.
Aynı hesaplama büro memuru için yapılacak olsa; KİT personeli olan memurun aylık gelir vergisi matrahı, 3.116,64 ve yıllık matrahı ise 34.283,04 TL, 657 sayılı Kanuna tabi olan memurun ise aylık gelir vergisi matrahı 1.302,35 TL yıllık ise 16.168,92 TL dir. Yıl boyunca ödenen gelir vergisi ise sırasıyla, 3.991,50 ve 1.953,78 TL dir. KİT personeli olan memur vergi matrahına kazançlarının çoğunun dahil edilmesi nedeni ile ayrıca %27’lik dilimden vergilendirilmeye de başlanmıştır. Yeni düzenleme ile ayrıca 2017 yılı verileri esas alındığında 30.000 TL nin üzerindeki kazancı için ekstra %3 vergi daha ödeyecektir.
Bu örneklerden hareketle şunu ifade etmek gerekiyor; aynı unvanla farklı statülerde kamuda görev yapan ve kamu hizmeti sunan kamu görevlileri arasında vergi kaynaklı farklılığın, bir tarafın aleyhine gelir kaybının oluşturulmasının hukuki açıdan dayanağını bulmak ve üretmek de imkansızdır. Sosyal güvenlik hakkı yönüyle aynı ölçütlere, emekli maaşı ve ikramiyesi açısından yanı oran ve tutarlara, ek ödeme noktasında birbirlerine eşitlenmeye çalışılan bu kamu görevlilerinin konu vergi olduğunda farklı matrahlara tabi tutulması kesin bir adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin de bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Yöntemi çok basittir. Gelir vergisi matrahına dahil edilecek gelir kalemleri boyutuyla, KİT personelinin 657 sayılı Kanuna tabi kamu görevlileriyle aynı duruma getirilmeleri gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle, gelir vergisi matrahında KİT personelinin matrahı, 657 sayılı Kanuna tabi personelin tabi olduğu tutara göre belirlenmelidir. Tıpkı, ek ödemede olduğu gibi, tıpkı emekli maaşı ve ikramiyesinde olduğu gibi.
Bu noktada, gelir vergisine ilişkin mevcut adaletsizliklerin giderilmesi yönünde adım atılmasını beklerken, aksi yönde bir irade ile %27’lik oranın %30’a yükseltilmesi yönünde düzenleme yapılması; adaletsizliğin sona ermesine değil derinleştirilmesine çaba sarf edildiği kanaati uyandırmaktadır.
Bu çerçeveve, gelir vergisine ilişkin düzenlemede oranların artırılması yönünde ortaya konan iradenin geri çekilmesi ve gelir vergisine esas matrahların özellikle %15’lik dilim açısından geçmiş dönem kayıplarını da telafi edecek şekilde yükseltilmesi gerekmektedir. Bu yöntemle, gelir vergisinin, kamu görevlileri başta olmak üzere emekleriyle gelir elde edenler açısından “gelir azaltıcı” vasfı önemli oranda sona erecektir.
“Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sloganının yanına “vergide adalet esastır” afişinin eklenmesi için içinde bulunduğumuz süreç iyi değerlendirilmeli; %27’lik oranın 3 puan artışla %30’a çıkarılması yanlışından vazgeçilmeli ve gelir vergisinde yeniden değerleme oranın da ÜFE yerine TÜFE’nin esas alındığı sistem hayata geçirilmeli tekliflerimizi karşılayacak düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.