Dr. Sam, gribin mevsim geçişlerinde ortamda bulunan virüslerin vücut direncini düşürmesiyle aktive olduğunu, Ekim ayı itibari ile hızla artmaya başladığını, Aralık ayında ise zirve yapıp Mart ayında kaybolduğunu belirtti.

Gripten en önemli korunma yolunun el ve vücut hijyeni olduğunu belirten Dr. Sam, “Kısa bir süre öncesine kadar hapşırma ve öksürmeyle virüslerin havada asılı kaldığı söyleniyordu, fakat bu tez tamamen yanlış. Asıl bulaşmanın sebebi elin temas ettiği her yer (toplu taşıma araçları, kafeler, hastaneler ve okullar) olabilir. Gribe yakalanmış olan hastanın hapşırdıktan sonra elleriyle temas ettiği herhangi bir yere dokunan kişiye grip bulaşabilir. Bilinenin aksine koruyucu maskeler aslında korumuyor. Hastalık, el temasıyla burunda meydana gelen akıntılardan doğrudan ya da dolaylı yoldan bulaşıyor’’ diye konuştu.

En Geç Eylül Ayı Ortasında Aşılanmalı

Uzun süreli korunma için en önemli yolun aşı olduğunu söyleyen Dr. Sam; “Antikorlar üç hafta sonra aktifleştiği için aşı, en geç Eylül ayı ortasında yapılmalı. Aşılar genelde önceki sene ortaya çıkan virüslerle üretildiği için sadece onlara karşı koruyucu oluyor. Gribin kolay atlatılması için tedavi olarak bol sıvı tüketilmesi, iyi beslenme ve istirahat gerekir. Başka bir virüse dönüşmezse bir hafta içinde hastalık son bulur’’ dedi.

Grip ve nezlenin karıştırılmaması gerektiğini belirten Dr. Sam,  nezlenin daha çok burunda ve ağızda akıntıların oluşması olayı olduğunu, gribin ise bariz bir boğaz ve eklem ağrısı, halsizlik, baş ağrısı, kulak ağrısı gibi vücudun bağışıklık sistemini zayıflatan durumlara yol açtığını belirtti.  Ateşlenmenin 38 dereceyi geçmesi durumunda mutlaka doktora başvurulmasını gerektiğini söyleyen Dr. Sam, yüksek risk grubunu oluşturan 65 yaş üstü hastalar ile kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olanların çok dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.