GÜVENLİ, ERİŞİLEBİLİR SU İNSAN HAKKIDIR
Su sadece bir gıda değil, hava ve toprak gibi canlı yaşamının en temel ögelerinden biridir.
Su kaynaklarının sürdürülebilirliği tüm canlılar için olmazsa olmazdır. Hayatın devamı için çok önemli olan su, dolaşım ve sindirim sistemlerinin sağlıklı çalışması ve toksik birçok maddenin vücuttan atılmasında önemli rol oynar. Güvenli su, gıda güvenliğinin ve gıda güvencesinin olmazsa olmaz koşullarının en önemlisidir. Yeterli ve güvenli suyun olmadığı koşullarda tarımsal üretimin yeterliliğinden, gıda güvencesinden ve gıda güvenliğinden söz edilemez.
Güvenli suya erişim tüm insanlar için temel bir hak olduğu halde, Dünya Sağlık Örgütü 2018 verilerine göre dünyadaki insanların;
5,2 milyarı güvenli suya erişebilirken en az 2 milyar insan kirlenmiş su kullanmaktadır.
Her yıl yaklaşık 842.000’i kirlenmiş kullanım ve içme suyu ve yetersiz hijyenin sebep olduğu ishal, vb. hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetmektedir ve bunların 361.000’i 5 yaş altı çocuklardır.
159 milyonu hiçbir işlem görmemiş dere, göl, vb. gibi su kaynaklarını kullanmaktadır.
Ayrıca, 2025 yılı itibariyle dünya nüfusunun yarısının su fakiri alanlarda yaşayacağı öngörülmektedir.
Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında kabul edilen ve ilk kez 22.03.1993 yılında kutlanan Dünya Su Günü, giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, tatlı su kaynaklarına erişim ve bu kaynakların sürdürebilirliğinin sağlanması için farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
Dünyada herkes için güvenli su sağlandığında küresel düzeyde hastalık ve ölümlerde önemli derecede gerileme sağlanması mümkün olabilecektir. Sadece içtiğimiz suyun değil kullanma sularının da (evsel, tarımsal) sağlık kriterlerine uygun olması, suların temas ettiği malzemelerin (evsel depolar, taşıma boruları, tüketiciye sunulan ambalajlar, vb.) gıda ile temasa uygun ve temiz olması gerekmektedir. Su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliği açısından tüm kamu ve özel kurum, kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve aynı zamanda tüm insanların ortak hareket etme sorumluluğu bulunmaktadır.
Su kaynaklarının korunmasında tüm kullanıcılara görev düşmektedir. Bunlar;
Su tasarruf özelliği olan armatür, makine, cihaz, vs.nin tercih edilmesi,
Konut ve işletmelerde kullanılan suyun arıtılıp tekrar kullanılabilir hale getiren tesislerin sayısının artırılması,
Tarım arazilerinin, park, bahçe vs.nin sulanmasında damla sulama metodunun kullanılması,
Yeraltı sularının sulama, kullanma gibi amaçlarla bilinçsizce tüketiminin ve içilebilir su kaynaklarının kirletilmesinin önüne geçilmesidir.
Bunlarla birlikte güvenli suya ulaşımda tüketiciye düşen görevler de vardır:
Konut ve işyerlerindeki su depolarının sıklıkla temizlenmesi,
Konut ve işyerlerinde kullanılan sebil ve damacanalar ile damacanalarda kullanılan pompaların etkin bir şekilde ve düzenli olarak temizlenmesi,
Pet şişelerdeki ve damacanalardaki suların güneş ışığına maruz bırakılmaması,
Direkt ağız teması ile tüketilen şişe suların açıldıktan ve içilmeye başlandıktan kısa bir süre içerisinde tüketilmesi,
Suya olan güvensizlik nedeniyle kullanımı artan su arıtma cihazlarının pazarlanması esnasında tüketiciye bilgilendirmeler konusunda yanlış yönlendirmeler yapılmaması; bakım temizlik, filtre değişimi gibi konuların çok önemli olduğunun unutulmaması gerekmektedir.
Kentlerde belediyeler tarafından sağlanan şebeke suyu ülkemizde her zaman ücretli olmuştur ve toplum buna öylesine alıştırılmıştır ki aksi düşünülmemiştir. Oysa su haktır. Öte yandan belediye tarafından sağlanan şebeke suyuna güvensizlik nedeniyle tüketiciler daha fazla ücret ödemeyi göze alarak damacana ve/veya pet şişelerde su tüketimine yönlenmektedir ve bu alandaki denetimlerin etkinliği de tartışmalıdır. Ayrıca HES’ler ile sular özelleştirilmekte, tek bir akarsu üzerine birçok HES yapılmakta, orada yaşayan diğer canlıların sudan yararlanma koşulları kısıtlanmakta, suyun öz niteliği değişmekte, içerisinde yararlı organizmalar bulunan, tarıma, hayvancılığa ve içme amacıyla kullanıma uygun olan “su varlıkları” giderek yok olmaktadır.
Yaşadığımız bu dünyanın gelecek kuşakların emaneti olduğunu düşünecek olursak herkesin üzerine çok büyük sorumluluk düştüğünü unutmamak gerekir. Hemen şimdi gerekli bilinci oluşturup önlem almadığımız takdirde, gelecek nesiller içilebilecek nitelikte, kaliteli ve sağlıklı suya ulaşma konusunda büyük sıkıntılar yaşayacaktır.
Suyu ticari bir meta haline getirip para ile alınır satılır yapmak insanlık değerlerine aykırıdır. Kamu yöneticileri halkın güvenli suya ulaşmasını sağlamakla yükümlüdür. Hava gibi yaşamsal önemi olan sudan kar edilmesi anlaşılabilir ve adil değildir. Yeni serbest piyasa eğilimin bir aktörü olan özelleştirmeye, su ticarileştirilerek alet edilemez.
Her yıl olduğu gibi bu Dünya Su Günü’nde de diyoruz ki,
TEMİZ VE ERİŞİLEBİLİR SUYA ULAŞMAK BİR İNSAN HAKKIDIR!
SU HAKTIR, SATILAMAZ!
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.