Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

GÜZEL ZAMANLAR

Ne zaman bayram gelse, hep eski bayramlar diye bir hikaye başlıyor.

Misal, televizyonda istısnasız tüm programlar eski bayramlar nasıldı tadında. 

Ben daha günümüz bayramları diye programı izlemedim. Demek ki eskiye özlem var. 

Eski daha mı güzeldi? Bence öyle. Herşeyin eskiden çok daha güzel olduğunu düşünüyorum ben. Şimdinin aşırı modern ve çağ atlamış halini hala sevemedim. 

Bir kere elden düşmeyen telefonlu insanlara alışamadım. Yemeğin ortasında elinde telefon yediği yemeğin profesyonel fotoğrafını çekmekle uğraşan insandan haz etmiyorum.  Anda kalamayanları sevmiyorum. 

Ve herşeyi mesajlarla halleden insanlar. Konuşmayı unutan insanlar. Nerdeyse aşkını bile telefonu aracılığıyla yaşayan insanlar. 

Zarif beyefendiler ve hanımendiler yok şimdi.

Nasıl kutlanırdı eskiden bayram?  Öncelikle mevsim ne olursa olsun tatil yoktu. Bayramın tatille bağdaşması son onbeş senenin eseri. Öncesinde bayram denince bir defa ziyaret vardı. Yaşı daha küçükler büyüklere gidip bayram tebrik ederdi. Bayramlık diye de birşey vardı. Bayramlık kıyafet. Dolapaki en şahane kıyafet seçip giyilirdi. Özen vardı. Tertemiz kıyafetler, özenle yapılmış saçlar.  O zarif hanımefendiler ve beyefendiler bayram ziyaretine giderken, gidilen evde de bir heyecan olurdu o zamanlar. Günler önceden hazırlanan tatlılar, pırıl pırıl temizlenip hazırlanan evler. 

İkramlar, sohbetler. 

Bütün bu güzellikler yerini yeni ve sevimsiz alışkanlıklara bıraktı şimdi. Mesajlı kutlamalar var. Postadan gelen kart bile yok düşünsenize. 

Aile albümüm, zamanında aile bireylerine gönderilmiş tebrik kartlarıyla dolu. Bayram tebriği, yılbaşı tebriği, doğum günü, nişan,nikah.  Her tebriğe bir kart. Öyle samimi ki, öyle anlamlı. Yazanın kendi el yazısıyla yazılmış kartlar. 

Evet o zamanlar telefon yokmuş, evet insanların tek iletişim yolu buymuş kabul. Yine de bir telefon mesajı almaktansa bir kart almayı tercih ederdim. 

Sanmayın ki hep böyleydim ben. Çocukken bayram, ziyaret el öpme dendiğinde kaçacak yer arardım tüm çocuklar gibi. Gelen misafirin illaki elini öpme, tatlı ikram etme ve muhakkak bir süre yanlarında oturma,  benim için bir çeşit işkenceydi. Kahvenin yanında ikram etmem gereken  turunç reçeli'ni tutarken gülmemek için kıvranırdım. Komikti,saçmaydı. 

Zaman geçip de herşey bozulunca anladım kıymetini. Gidilen evdeki sohbetin kıymetini, gelen misafire ikramın keyfini anladım. 

Şimdi gitmek istesen o evler yok. O kültür yok. Herşey farklı, herşey alıştığımızdan değişik. Aslında daha kolay, daha modern ama o tat yok. 

Giyinip kuşanıp bayram tebriğine gitsen, düğüne mi geldin derler. Yeni dönem bayramları tam da günümüz gibi. Sıradan, tatsız, fazlasıyla teknolojik ve fazlasıyla özensiz. 

Nerde bana eskiyi hatırlatan bir yer, bir insan görürsem yapışıyorum bu nedenle. 

Hala 60 ların filmlerini izlemeye doyamıyorum. Oradaki zerafete hayranım. Artık hiç olmayan ve belki de olmayacak inceliklere hayranım. Birbirini gerçekten sevmeyi bilen, harcamaya çekinen insanlara hayranım. Çokluğun olmadığı zamanlardaki azlığın zenginliğine hayranım. 

Bu yüzden de eski bayramlar diye hayıflananları çok iyi anlıyorum.
 
Eskinin her halinin şimdiden çok daha güzel olduğunu bildiğim için. 

Her ne kadar farkındalığım arttığı günden beri kurbanı bir bayram olarak görmesem de, özlemim sadece o zamanlar bayramın temsil ettiklerine...

Önceki ve Sonraki Yazılar