Banu Pirinçcioğlu
HAYVANLARI KORUYAMAMA GÜNÜ
4 Ekim.
Hayvanları koruma günü.
Nereden çıkmış bir hatırlayalım önce.
1931 yılında Floransa'da toplanan Dünya hayvanları koruma federasyonu, dünya üzerinde yok olma tehdidi altında bulunan hayvan türlerine dikkat çekmek üzere bu günü ilan etti. Amacı çok kutsal ve çok anlaşılır.
Evrende insanlardan başka canlılar olduğunu anlamak, onların yaşam alanlarına saygı duymak.
Medeni ülkeler bunu anladı, öğrendi. Alınan kararların arkasında durdular. Her bir medeni ülke, yasasını oluşturdu. Madem bir karara imza attık dediler, arkasında duralım ve hayvanları "gerçekten" koruyalım.
Nedir bu gerçekten korumak?
Mış gibi yapmamak öncelikle. Kanun koyalım ama uygulamayalım değil. Kanunu harfiyen uygulamak.
Zaman içinde bir çok ülke kanunlarında değişiklik yaptı, daha ağır cezalar getirdiler. Ciddi hapis cezaları ve gerçekten çok yüksek para cezaları.
Suçun önlenebilir olması ama önlenemeyen durumda da suçlunun canına okunması şeklinde de yorumlayabiliriz.
Bu günün anlamı hayvanların varlığını, onların korunduğunu ilan etmek.
Onları güzelce koruyan tüm ülkelerin bu günü kutlaması hakkıdır.
Bizim öyle bir hakkımız yok bana göre.
Bugün bol miktarda kokoş köpeği ile çekildiği fotoğrafları paylaşan tatlılıklar göreceksiniz.
Hayatında bir tek kendi köpeğini, kedisini sevmiş dışardakini zerre umursamamış insanların paylaşımları.
Belediyeler etkinlikler yapacak. Hayvanları koruma günü isimli etkinlikler. Layığı ile işini yapanların hakkıdır, destekleriz.
Bir de hayvandan aslında zerre hoşlanmayan, hasbelkader veteriner olmuş, bir de veteriner işleri müdürü makamına oturmuş olanlar var.
Baygın köpeği yerde sürükleyen belediyenin veterineri mesela işinin başında olup alkışları alacak. Hayvanları seviyor ve koruyor gibi yaparak.
Diyeceksiniz ki ne güzel, aferin, bravo.
Hesabı verilmemiş hikayelerin kahramanları bir çoğu.
Tanırsınız.
Yasaklı ırkların yasaklanmasına ön ayak olan ,yetkililer ellerinde afişler tatlılık yapacaklar. Doğmuş, büyümüş, sıcacık yataklara alışmış köpeklerin sahiplerinden sökülerek koparılmasına neden olan insanlar en önde yürüyecek bugün.
Kurunun yanında yaş da yansın, bana ne arkadaş diyenleri göreceksiniz.
En önde.
Hayvanları koruma günüymüş.
Hangi hayvanları koruyorsunuz diye sormak isterim.
Şu günü kutlamaya gerçekten yüzünüz var mı, içiniz hiç acımıyor mu diye sormak çok isterim.
Defalarca şikayet edilmiş hayvana eziyet eden insanların peşine düştünüz mü diye sorsam ne yanıt alırım?
İstif şeklinde hayvan bakan hücre gibi yerleri defalarca bildirdik, bu konuda ne yaptınız diye sorsam?
Köpeğini 40 derece sıcakta susuz bırakmış güneşin altında kapatıp gitmiş sosyetiklerle uğraştınız mı, yoksa zengin diye pas mı geçtiniz?
Birbirini yiyen köpeklerin olduğu barınakları düzelttiniz mi mesela? Yoksa o da mı politikaya kurban gitti?
Sormama gerek yok, çünkü yanıtını bildiğim sorular bunlar.
Herkes yerli yerinde. Kimse ceza almadı, görevden alınmadı. Bu sorunlara yol açan herkes yerli yerinde.
Köpeği yerlerde sürüklemiş, sürüklenmesine sebep olmuş adamı alkışlayacaksınız bugün.
Herşey aynı.
Ama 4 Ekim geldiğinde hepimiz çok hayvanseveriz değil mi?
Gelsin etkinlikler, açılışlar, davetler. Herkes birbirini ziyaret etsin, iki tatlı fotoğraf versin. Şu günde sokaktaki hayvanları doyurduk başlıklı paylaşımlarla dolsun bütün sayfalar.
Yüzümüz kızarmıyorsa kutlayalım hayvanları koruma gününü.
Bebek kalpli pitbullar kafeslerde ölümü beklerken, yeni doğmuş dogolara katil muamelesi yapılırken, nice barınaklar nazi kampına dönmüşken, ve hala sokakta açlıktan ölen köpekler varken...
Ben kutlayamıyorum, özür dilerim.