Hipertansiyon hakkında doğru bilinen yanlışlar!
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Cegerğun Polat, bunda ailesel yatkınlık ve aşırı tuz tüketimi büyük oranda etkili olduğunu, yine de hastaların yaklaşık yüzde 95’inde yüksek tansiyon nedeninin tam olarak bulunmadığını vurguladı.
Memorial Dicle Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Cegerğun Polat, hipertansiyon hakkında doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi. Hipertansiyonun kanın damar içinden geçişi sırasında damar duvarına yaptığı basınç olduğunu belirterek, bu etkinin uzun dönemde damarın iç yüzeyinde hasara yol açtığını ifade etti. Yüksek tansiyon nedeniyle organları besleyen damarlarda tıkanma, genişleme veya yırtılmanın da gerçekleşebileceğini anlatan Polat, bu durumun organlardaki kan akışını bozarak organ yetmezliklerine sebep olabileceğine dikkat çekti.
“Birçok etken hipertansiyon nedeni”
Hipertansiyonun, tiroit hastalıkları, böbrek üstü bezi tümörleri, böbreğe giden damarlarda daralma, aort darlıkları, genetik bozukluklar, obezite, aşırı tuz ve alkol gibi tetikleyici faktörlerle ortaya çıkabildiğini vurgulayan Polat, “Doğum kontrol hapları, bazı ağrı kesici türleri gibi ilaçlar da kan basıncını yükseltebilir. Hastaların büyük bir kısmında nedeni belirlenemese de hipertansiyon kontrol altına alınmalı ve ideal düzey olan 12/8’e düşürülmelidir” dedi.
“Düzenli ilaç kullanımı önemli”
Hipertansiyonun tedavisinde en etkin yöntemin ilaç kullanımı olduğunu aktaran Polat, “Tansiyon seviyelerini kontrol altına alan ve hastanın yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesini sağlayan ilaçların doktor kontrolünde düzenli olarak alınması çok önemlidir. Günümüzde, hasta için en etkili tedaviyi sağlayan ve en az yan etkiye sahip farklı ilaç seçenekleri bulunmaktadır. İlaçların yan etkileri konusunda hastanın doktorunu bilgilendirmesi, tedavinin seyri açısından önemlidir. İlaçlar doktorun bilgisi dışında kesilmemeli ve herhangi bir sorun yaşandığında yine doktora danışılmalıdır. Hipertansiyon hastalarının ilaç tedavilerinin yanı sıra tansiyon seviyesinin kontrol altına alınması ve korunmasında yaşam tarzı değişikliklerinin de önemi büyüktür. Kilo kontrolünün sağlanması için sağlıklı beslenme ve bir uzman kontrolünde diyet yapılmalı, hareket ve düzenli egzersiz yaşam tarzı haline getirilmeli, tuz tüketimi minimum düzeye indirilmeli, sigara ve alkol kullanılmamalı, stres kontrolü için gerekli önlemler alınmalıdır. Sağlıklı yaşam için uyulması gereken bu kurallar hem hayat kalitesini yükseltmekte hem de tedavi başarısını artırmaktadır” diye konuştu.
“Sarımsak ve limonun tedavide yeri yok”
Polat, tedavi sırasında dikkate alınması gereken önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Sarımsak ve limonun hipertansiyon tedavisinde yeri yoktur. Hasta, ilaçlarını düzenli olarak kullanmalı ve sağlıklı beslenme kuralları içinde bu besinleri tüketmelidir. Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların bağımlılığa neden olduğu inanışı tamamen yanlıştır. Hipertansiyon tedavisi süreklilik gerektirir. Bu durumu, ‘ilaçlar bağımlılık yapıyor’ diye yorumlamak yanlıştır. Tansiyon düşürücü ilaçlarının böbrek ve karaciğer üzerinde olumsuz yan etkileri yok denecek kadar azdır. Başta böbrek olmak üzere birçok organ, yüksek kan basıncı ilaç ile tedavi edilmediğinde görülür. Henüz ortaya çıkmamış olan nadir bir yan etkiden korkarak hipertansiyon tedavisinden vazgeçmek yaşamsal risk oluşturur. Hipertansiyon tamamen ortadan kalkan bir hastalık değildir. Dolayısıyla tansiyon kontrolü bahane edilerek ‘iyileştim’ düşüncesiyle ilaçlar bırakılmamalı ve ilaç tedavisi doktor kontrolünde devam etmelidir. Toplumda hipertansiyonun ileri yaş hastalığı olduğu düşüncesi de yanlıştır. Günümüzde artık birçok nedenden dolayı hipertansiyon gençleri de etkileyen bir hastalıktır. 20-30 yaş arası erişkinlerin yaklaşık yüzde 10-15’i ve 50 yaş üzerindeki kişilerin de ortalama yüzde 30-40’ı hipertansiyon hastasıdır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.