İNEĞİM AYAĞA KALKAMIYOR
Tahir Yavuz yazdı...
Süt sığırcılığı yapan işletmelerde zaman zaman görülen bu sorun hayvan sahiplerini tedirginliğe sevk eden, üzücü ve ekonomik kayıplara yol açan bir durumdur.
Yapılan tedavi girişimlerinden sonuç alınamaması, belirsizlik, durumun nereye gittiğini kestirememek, umutla, umutsuzluk arasında çelişkilerle geçen günler giderek üzücü bir hâl alabilir.
İnekler doğumdan sonra yattıkları zaman akla ilk gelen Süt Humması (Doğum Felci) olmakta, bir kalsiyum eksikliği vakası ile karşı karşıya kalındığı düşünülerek, daha önce yapılmış uygulamalar gibi kalsiyum verilmesi yoluna gidilmektedir.
İşte burada bazen sorun oluşmakta, kalsiyum tedavisine rağmen bir Hipokalsemi vakasında elde edilen yüz güldürücü sonuç bu sefer elde edilememektedir. O zaman akla gelen Downer Cow Syndrome (DCS) olmaktadır. Buna ülkemizde ‘’yatalak inek’’ hastalığı da deniyor.
Fakat hastalığın hikayesi (anamnez) çok önemli. Hasta hayvanın sahibi veya bakıcısının verdiği bilgiye göre; bazen inek kalkıyor ama ayakta duramayıp hemen yatıyor. Bazen ön tarafı doğrultan inek, arka tarafı doğrultamıyor. Hatta gayretli, yemesi, içmesi de normal. Ama bir türlü ayağa kalkamıyor. İdrar ve dışkı yapabiliyor. Bakışları canlı, normal olduğu halde inek ayaklarının üzerinde dikilemiyor.
Hayvana dikkatli gözle bakılması gereken nokta burası. Veteriner hekime doğru bir hastalık geçmişi anlatmak (anamnez vermek) yararlı olacaktır. Örneğin; yukarıdaki belirtiler, yatış pozisyonu, ineğin daha önce geçirdiği hastalıklar, o hastalıklarda yapılan tedavi girişimleri.
Süt humması (doğum felci=hipokalsemi) sanılarak yapılan tedavi girişimlerinden sonuç alınamayınca durum ‘’tuhaf hipokalsemi’’ veya ‘’atipik hipokalsemi’’ olarak da değerlendirilebilir.
Konunun arkasında neler olabilir ve nerelere bakmalıyız?
Öncelikle vücudun en önemli (major) minerallerinin Kalsiyum, Fosfor, Magnezyum ve Potasyum olduğunu hatırlayalım. Her yatıp kalkamama olayının kalsiyum eksikliğiyle ilgili olmayacağını, diğer minerallerin eksikliğinin de söz konusu olabileceğini aklımızda tutalım. Ek olarak Mangan, Kobalt, D3 vitamininin de önemini unutmayalım.
Kronik Ketosis, ketosisin tekrarlaması ve hem her seferinde Kortizon (Kortikosteroid) kullanılması ‘’yatalak inek’’ hastalığına bir yatkınlık doğurabilir. O sebeple önceden geçirilen hastalıklar teşhis için önem taşır.
Yatıp kalkamayan ineklerde kas yıkımlanması, bazen sinir zedelenmeleri söz konusu olabilir. Çeşitli toksinlerin, doğum öncesindeki aşırı yağlanmanın (obezite), Mastitis, Metritis (rahim yangısı) veya Peritonitis’in (karın zarı yangısı) konu ile ilgisi olabilir.
Doğum öncesi dönemde besleme hataları da akla gelir. Özetle; yaşanan bu durumun arkasında metabolik, enfeksiyöz, travmatik, dejeneratif ve toksik sebeplerin olup olmadığı tek tek gözden geçirilmelidir.
Hasta sahibi açısından en önemli soru; hastalığın gittiği veya gideceği noktadır. Yani; hastalık nasıl sonuçlanacaktır (Prognoz)? Masraf yapmaya devam edelim mi? Yoksa kesime mi karar verelim? Hastalığın prognozu konusunda bilim insanlarının araştırmaları 7 gün içinde sonuç alınamadığında ineğin kesime gönderilmesinin uygun olacağı yönündedir.
Olanaklar çerçevesinde sonucu önceden kestirebilmek için bazı indikatörlerin (belirteç) ölçümü yapılabilir. Örneğin; yüksek AST (Aspartat Transaminase) değeri prognozun iyi olmayacağı anlamına gelir. Yüksek CK (Kreatin Kinaz) değeri kas yıkımlanmasının büyük boyutta olduğunu ifade eder. Kas yıkımlarının bir sonucu olarak myoglobinüri şekillenir ise, idrar çay renginde olabilir. Bu da bir göstergedir.
Tedavide en önemli konu ineğin altlığının kalın ve konforlu olmasıdır. Her kalkma girişimi ‘’biraz daha kas ve sinir zedelenmesi’’ demektir. Yatak yerinin konforlu olması, ineğin altına kum serilmesi tedavinin başarısı için şarttır.
Kalsiyum dışındaki diğer major minerallerin verilmesi (Potasyum, Magnezyum ve Fosfor) yerinde olur. Magnezyum ve Fosfor çoğunlukla akla gelse de kaslarda güçsüzlüğünün asıl sebebi olan potasyum eksikliği (Hipokalemi) pek akla gelmez.
Tedavi esnasında kaldırma aletinden yararlanılabilir. Bu bir destektir. Fakat, diğer tedavilerin başarısını destekleyen, tek başına yararı olmayan bir girişim olduğunu unutmayalım.
Mide-bağırsak sistemindeki birtakım toksinlerden şüphe ediliyorsa Magnezyum Sülfat içirilebilir. B1 vitamini enjeksiyonları denenebilir. Sıvı ve elektrolitler damar yoluyla uygulanabilir. Bütün bunlara rağmen sonuç alınamayabilir.
İşin doğrusu koruyucu hekimlik uygulamalarına önem verilmesidir. Kuru dönemde ineklerin şişmanlatılmaması, kuru dönem için özel hazırlanmış yem katkılarının kullanılması, kuru dönemde yoncanın verilmemesi veya kısıtlı miktarda verilmesi, doğumun ayrı bir yerde, bol altlıklı bir bölümde yaptırılması koruyucu hekimlik önlemleri arasında sayılır.
Doğum olur olmaz Potasyum takviyeli bir ‘’lohusa şerbeti’’ verilmesi, doğum sonrası ortaya çıkabilecek birçok sorunu önleyecektir. Ketosis tedavisinde yapılan uygulamalara ek olarak potasyum katkılı destekler kullanılırsa, tedavi sonrası potasyum eksikliği (Hipokalemi) ve dolayısıyla kas güçsüzlükleri önlenmiş olur.
Yatıp kalkamayan ineklerin tek derdi kalsiyum eksikliği değildir. O yüzden koruyucu hekimliğe önem verelim ve olaya geniş açıdan bakalım.
Koruma esastır. Olay gerçekleştikten sonraki çabalar para kaybıyla ve ne yazık ki; ineğin kaybıyla sonuçlanabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.