Tuğba Topal
İNSANOĞLU
İlkbaharda yeşerttiği yaprakları döktüğü için hangi sonbaharı affeti dallar?
Ve dalgalardan alabora olan sandalların kalbi kırık değil mi?
Üzerindeki yükün ağırlığından bir bacağı kırılan sandalye, nasıl da acı çekiyordur.
Odadaki çiftli koltuğun gölgesinde yapayalnız kalan tekli koltuk, öylece sessiz.
Sarmaşıklar, yüreğindeki kimsesizlik yüzünden sarmıyor mu etrafını?
Siyahın suçu neydi ki gökkuşağı bir türlü kabul etmedi onu?
Ya insanlar!
İnsanlara ne demeli?
İç dünyasının karmaşasından kaçmıyor mu yeryüzüne?
Kendi hakikatlerini örtmek için, mahvetmiyor mu başka kaçak hayatları?
Hapsolduğu cehennemine kendisi atmıyor mu odununu?
Ve yine kendi küllerini savurup, yine o külleri kendisi toplamak zorunda kalmıyor mu?
Affetmiyor insanoğlu, kırık kalbiyle acı çekiyorken, ruhunu sessizlik sararken.
Kabul etmiyor insanoğlu, yeryüzünde kendi hakikatleriyle yüzleşirken.
Yoruluyor insanoğlu, tek başına bir anka kuşu gibi yanıp yanıp tekrar doğarken...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.