İYİ Partili Çıray'dan çok sert dış politika eleştirileri
"DIŞ MİLLİ ÇIKARLARIMIZ AK PARTİ’NİN ÇIKARLARI İLE ÇATIŞIYOR…"
İYİ Parti Başkanlık Divanı, Genel Başkan Sayın Meral Akşener başkanlığında bugün (20.11.2017) saat 11.00’de Genel Merkezimizde toplandı. Toplantıda ilkin Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in 17 Kasım 2017’de Kırklareli Havsa ilçesi ve Edirne ziyareti, ardından da Türkiye’nin yakıcı iç ve dış sorunları Trakya gezisindeki gözlemler ilişkilendirilerek değerlendirildi.
Bu çerçevede, önce Genel Başkan Meral Akşener’in şahsında İYİ Parti’nin bütün Trakya’da büyük bir heyecan ve umut dalgası yarattığı vurgulandı. Birçok tecrübeli gözlemci Trakya’da son on beş yıldır hiçbir siyasi liderin Genel Başkanımız sayın Meral Akşener ölçüsünde bir coşku, samimi ve güven bir sevgiyle kucaklanmadığı konusunda hemfikirdir. Özellikle her yaştan Trakyalı kadınların Meral Akşener’e gösterdikleri ilgi tam bir sele dönüşmüştür. İYİ Parti Meral Akşener’in deyimiyle ‘bir kadın hareketi’ olacağını daha şimdiden ortaya koymuştur. İYİ Parti liderini takip ederek Türk kadınlarını hayatın bütün alanlarına onurlu ve hak ettikleri saygıya yaraşır bir şekilde dâhil etmeye kararlıdır.
Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilerken Özal’ı da rahmetle anmaktan geçemeyeceğiz. Dış politika odur: palavrayla olmaz. Hem Naim sayesinde Türk’ün gücü, ismi, bayrağı dalgalandı, hem de soydaşlarımızın maruz kaldığı zulüm tüm dünyaya duyuruldu, zamanın zalim Jivkov rejimi yıkıldı..
DIŞ MİLLÎ ÇIKARLARIMIZ AK PARTİ’NİN ÇIKARLARI İLE ÇATIŞIYOR
Biz İYİ Parti olarak NATO’nun bir savaş oyunu tatbikatında Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le ve Sayın Erdoğan’a “düşman rolü” verilmesini asla kabul etmeyeceğimizi ve gereken neyse yapılmasını kesin bir dille vurguladık. Bu saygısızlığı tekrar şiddetle kınadığımızı tekrar ifade ediyorum.
Ancak işin ne yazık ki bu boyuta gelmesinin nedeni AK Parti iktidarlarının 2011’den 2016’ya kadar sürdürdüğü yanlış politikaların sonucudur. Bu noktada tekrar altını çizmek istediğim husus şudur: İYİ Parti olarak AK Parti’nin yanlış dış politikalarını eleştirmemiz dış dünyanın yanında yer almamız anlamına gelmez. Bizim AK Parti’nin dış politikasını eleştirmemizin temel nedeni iç siyasete endeksli olmayan millî bir dış politikayı savunmamızdır. Açıkça ifade ediyorum ki; dış politikada inandığımız gerçekleri ifade ederken oy kazanma veya kaybetme gibi küçük hesabın içinde olmayı zül addederiz. Çünkü Türk milletinin onurunu, Türk devletinin yüksek çıkarlarını ancak millî ve gerçekçi bir dış politika ile sağlayabiliriz.
AK Parti hükümetlerinin dış politika başarısızlıklarını “dış güçlerin bizi kıskanması” olarak açıklayanlar, dış politikamızdaki son on yılın başarısızlığına kılıf aramaktadırlar. Keşke yedi düvelin imrendiği, kıskandığı bir ekonomimiz olsaydı da ülkemiz dünyadaki politikaları şekillendirmede oyun kurucu olabilseydi. Eğer AK Parti hükümetleri ekonomimizi doğru yönetebilseydi, keşke uçak alan değil satan, füzelerini kendi üreten bir ülke olurduk; o zaman da zaten kimse bize böyle ayak oyunları yapmaya cesaret edemezdi.
NORVEÇ’TEKİ NATO TATBİKATI KRİZİ
Türkiye gündeminin konusu olan NATO krizine gelince… Norveç’te düzenlenen NATO tatbikatında, Atatürk’ün heykelinin “Düşman Liderler Biyografisi”ndeki metinlere yerleştirildiği; Cumhurbaşkanı Erdoğan adıyla açılan bir sahte hesaptan da Erdoğan’ın düşman ülke liderleriyle işbirliği yaptığı mesajının verildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine 17 Kasım 2017 günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Norveç'te icra edilen NATO tatbikatında, düşman tablosunda Atatürk ve kendisinin isminin yer alması nedeniyle 40 askeri geri çektiklerini açıkladı. Türkiye, bu konuşmayla skandaldan bilgi sahibi oldu.
NATO tatbikat esaslarının açıkça ihlali üzerine her iki olayda sorumluluğu görülen kişilerin ceza aldığı, ikinci olaydan sorumlu olan Türkiye kökenli subayın ordudan atıldığı bildirildi ve en üst düzeyde üç yetkili Türkiye’den özür diledi. NATO Genel Sekreteri, “Bu bireysel davranışların sonucudur ve NATO’nun görüşlerini yansıtmamaktadır. Türkiye önemli katkılarda bulunan değerli bir NATO müttefikidir” dedi.
GENELKURMAY BAŞKANI ERDOĞAN İLE AYNI FİKİRDE DEĞİL
İki yıl önce Bayburt'ta, "Rusya ateşle oynuyor ama muhalefet Rusya'nın yanında" diyen konuşan Sayın Erdoğan, yine aynı Bayburt’ta NATO tatbikatındaki skandala ilişkin esip gürlerken, Sayın Genelkurmay Başkanı ise Kanada’da, "Yakın zamanda NATO'nun düzenlendiği askeri tatbikatların birisinde söylenilenlere göre, bireysel olarak ve belki de FETÖ tarafından desteklenmiş kişiler tarafından gerçekleştirilmiş çirkin ve kabul edilemez bir olay yaşandı. NATO idarecileri zamanında ve gereğine uygun bir şekilde tepki gösterdi. Kimsenin müttefikliğimizi ve dayanışmamızı baltalamasına izin vermemeliyiz." dedi.
Bu konuşmalardan, Sayın Genelkurmay Başkanı’nın ortaya çıkan skandal olay hakkında NATO’yu kurumsal suçlamadığı, NATO görevlilerinin uygun şekilde tepki gösterdiklerini belirttiği görülmektedir. Yani kendisi NATO’yu hedef tahtasına oturtan Sayın Erdoğan’la aynı fikirde olmadığını ifade etmiş oldu.
TSK VE DIŞİŞLERİ GÖREVİNİ İHMAL Mİ ETTİ?
Ayrıca, tatbikatın jenerik senaryosunda, hayali Skolken adındaki ülkenin S-400 füze sistemi edinme yönünde önemli aşamalar kaydettiği ve son dönemde Skolken ülkesi ile S-400 üretici ülke arasında yakınlaşmanın arttığı bilgilerinin olduğu Yeni Şafak gazetesinde yer aldı. Senaryoda Türkiye ile bu benzerliğin yer alması kabul edilebilir bir durum değildir.
NATO’nun yıllık tatbikat planı ve senaryoları aylar öncesi belirlenir. NATO’da görevli ülke temsilcileri de tatbikat programını ve senaryoları inceleyerek aykırı konuları düzelttirirler. Fakat, tatbikat senaryosunun hazırlık ve onay aşamasında, NATO karargâhında görevli Türk personelinin (TSK ve Dışişleri Bakanlığı) bu ayrıntıyı gözden kaçırması da dikkat çekicidir. Eğer karşı çıkılmış olsaydı, tatbikat senaryosu düzeltilecek ve bu skandala meydan verilmeyecekti.
SKANDAL DÖRT GÜN GECİKMEYLE “ONE MİNUTE” EDASINDA DUYURULDU
Diğer bir konu da, tatbikat 8-17 Kasım 2017 tarihleri arasında düzenlenmiş. Skandal 13 Kasım’da ortaya çıkıyor. Sayın Erdoğan’ın ise tatbikatın son günü olan 17 Kasım’da, dört günlük gecikme ile skandalı “one minute” edası ile dile getiriyor. Bu durumda kamuoyu merak ediyor; skandalın bilgisi Sayın Erdoğan’a dört gün sonra mı iletildi yoksa o mu açıklama yapmak için o mu dört gün bekledi?
Kamuoyumuz merak ediyor; Norveç’te icra edilen NATO tatbikatı için gösterilen tepki neden geçmişte ülkemize hakaret düzeyine varan çok daha önemli konularda gösterilmedi? Örneğin; Danimarka'da Hz. Muhammed efendimiz hakkında çizilen hakaret karikatürleri yayımlandığında bunları, “fikir özgürlüğü” diyerek sahiplenen ve özür dilemeyen Başbakan Rasmussen’i 2009'da NATO Genel Sekreteri yapılmasını Sayın Erdoğan desteklemedi mi? Sayın Erdoğan daha 2016'da “Bakın, Karadeniz'de görünmüyorsunuz. Karadeniz'de görünmeyişiniz, Karadeniz'i adeta Rusya'nın bir gölü haline dönüştürüyor” diyerek NATO’yu Türk donamasının kontrolündeki Karadeniz’e davet etmedi mi? O nedenle bu kadar kaypak dış siyaset uygulayanlar kendilerini Atatürk ve arkadaşları ile aynı kefeye koymaktan vazgeçsinler.
ZARRAB DAVASI TÜRKİYE’NİN MİLLÎ DAVASI DEĞİLDİR
Sayın Erdoğan bugün Libya’da oynanan oyunlara seyirci kalmamaktan ve Körfez’de çıkartılmak istenen kardeş kavgasını söndürmekten söz ediyor.’ Sayın Erdoğan’a soruyoruz:
4 Temmuz 2003’teki Türk Askeri’nin başına çuval geçirildiğinde tepki gösterip neden protesto NOTA vermediniz? Yunanistan Türkiye’ye ait 19 ada/adacığı işgal etti, NOTA verildi mi? Libya, Irak, Suriye eş başkanı olduğunuzu söylediğiniz Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dahilinde parçalanmadı mı? Yerine YPG/PKK unsurlarının yerleşmesine neden olan Süleyman Şah Türbesi’ni geri alıp Türk toprağını terk eden sizin hükümetiniz değil mi? O halde bu kadar önemli konularda gösterilmeyen tepkinin nedeni Zarrab davası mıdır?
Başaramayacaksınız. Millet “one minute” filmini ikinci defa izlemeyecek. Sayenizde Türkiye’ye yönelik tehditler Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı artmıştır. Devlete yerleştiren FETÖ hainleri yüzünden devlet sırrı kalmamıştır. O dönemin siyasileri kimbilir hangi ellerde rehindir. İşte bunlar milli meseledir. Zarrab davasının “şahıs, parti değil, Türkiye meselesi” olduğuna milleti inandıramayacaksınız. Zarrab gibi uluslararası bir kaçakçıya ülkenin haysiyetini teslim etmeyiz. Zarrab Türkiye’nin millî meselesi değildir. İYİ Parti skandalda arkanızda dururken, millî dış politikanın seçimlere endeksli bir iç politika aracı olmasına izin vermeyecektir. Çok yakın tarihte İYİ Parti’nin haklılığını olaylar doğrulayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.