K o r k u y o r l a r
İbrahim Aktaş yazdı; K o r k u y o r l a r
“Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar
Geliyoruz, geleceğiz yakındır
Kim nerede ne işliyor hepsini
Biliyoruz bileceğiz yakındır
Bölüşmüşler memleketin mallarını
Bekliyoruz hele gelsin yarını
Elimizin nasırdan balyozlarını
Başlarına vuracağız yakındır…”
Çok sevdiğim Onur Akın’ın “Bir Islık da Sen Çal” adlı eserinin girişi ile başladı yazım;
Neden sürekli birilerini alıyorlar gözaltına?
Ya da neden birileri hakkında düzmece iddialarla davalar açıyorlar/açtırıyorlar?
Ve hatta neredeyse kendilerini eleştiren herkese düşmanlar! Neden?
Çünkü korkuyorlar! Peki ya, neden korkar bir iktidar?
Son günlerde “Gezi’den, Gezi Olaylarından intikam alıyorlar” vurgusuyla operasyonlar düzenleniyor ve bazı kişilere soruşturma açılıyor. Hepimiz ulusal/yerel basından takip ediyoruz. Demek ki, Gezi benzeri bir kitlesel oluşumdan mı korkuyorlar acaba? Olası…
Ancak kaçırılan/kaçırdıkları bir nokta var; ben, pek tabii vatandaşı olduğum ülkeyi yönetenler için bir çift söz söyleme hakkına sahip olamayacak mıyım? İktidarı yaptığı yanlışlar ve/veya yapamadıklarıyla alakalı olarak yeremeyecek miyim? Özgür bir birey olarak benim en doğal hakkım olarak düşünüyorum- ki; Gezi Olaylarında da, çocuklarımla ve eşimle, akşamları yürüyüşlere de katıldık. Sloganlar da attık; hem de en alasından, yüreğimizden gelerek hem de; “Susma, sustukça sıra sana gelecek”, “… pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım” ve “Hırsııızz Vaaaaar”…
Kanımca en güzeli slogan da buydu, yani atması; “Hırsız Var”!
Neyse, bize kimse demedi; “haydi sokağa çıkın da, iktidarı eleştirin attığınız sloganlarla” ya da “balkonunuzdan, camlarınızdan, tencere tavalarınızla eşlik edin” diye… Tamamen yürekten gelen bir başkaldırıydı anlayacağınız. Ve hatta şimdi de bu satırları kendi iradem dışında hiçbir güç bana yazdırmıyor! Ve dahası siz okura da ne benim, ne de bir başkasının baskısı var oku diye!
İşte benim anlattığım bu hadiseyi iktidar, göz önündeki birilerini suçlayarak ve dahası içeriye aldırtarak gözdağı vererek, bizlerin korkmasını istiyor, istiyor ki, bir daha kendi kendine bir Gezi benzeri protesto başlamasın!
Gerçi Gezi’den sonra ufak tefek başkaldırılarımız olmadı değil; özellikle zeytin ağaçlarının kesilmesini önlemeye yönelik, ormanların katledilmesini durdurmaya yönelik bazı küçük kitlesel protestolar yaşadık. Şairler/yazarlar kalemleriyle, aktivistler ve bölge halkı da etten duvar olarak, bedenleriyle destek olmaya çalıştılar bunlara… Korkmadılar, başarılı da oldular. Gezi’de de aynı sonuç olmuştu; Gezi Parkı hala yıkılmadı, ayakta…
Neyse, “kendi kendine gezi benzeri protesto başlamasın” cümlesi önemli! Buraya odaklanalım;
Korkuyorlar dedim ya, beraber düşünelim; Türk Milleti yer yer de olsa bir araya gelir ve gerekirse Gezi’deki gibi sokaklara da dökülür ve istediğini de söke söke alır; tarih şahit! Ancak damarına basmalı, yani damarımıza basılmalı bizim. Peki nasıl? En sevdiğimiz üzerinden ya da en değer verdiğimiz üzerinden damarımıza basılırsa, Türk Milleti olarak yere göğe sığmaz, gereğini de yaparız vesselam…
Demek ki, iktidar yapacağı bir hamleyle, zannımca yakın gelecekte damarımıza basacak! Ancak şimdiden önlemlerini alıyor; kimine sopa gösteriyor, kimini işiyle, kimini aşıyla tehdit ediyor, kimini de alenen suçlayarak zaten emrinde olan yargı eliyle ve hatta koluyla Silivri’yi yol gösteriyor.
Damarımıza artık, Ekrem İmamoğlu’nu içeri alarak mı basar? Özgür Özel’i de tutuklayarak mı, bilemedim doğrusu… Koskoca Profesörleri, parti genel başkanlarını, belediye başkanlarını, gazetecileri, sanatçıları içeri aldıktan ve milleti sindirmeye çalıştıktan sonra!
Ancak biz KORKMUYORUZ ve açık açık bu hamleleri yapan iktidar ve yanlıları KORKUYORLAR!
Korksunlar zaten, vatanımın hakkı kimseye kalmaz!