Kalıcı kuruyemiş alerjilerine dikkat!
15’nci Çocuk Alerji ve Astım Kongresi'nde konuşan Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, kuruyemiş alerjileri kalıcı alerjilerin başında geldiğini söyledi ve konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Muğla’da düzenlenen, 15’nci Çocuk Alerji ve Astım Kongresine konuşan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji ve Astım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, kuruyemiş alerjilerine şu sözlerle dikkat çekti: "Kuruyemiş alerjileri kalıcı alerjilerin başında geliyor. Düzelme sadece hastaların yüzde 10 veya 20’sinde oluyor. Çoğu hastada yaşam boyu süren kuruyemiş alerjisi, erken yaşlarda başlıyor. En ağır reaksiyonu, anafilaksi veya halk arasında “alerjik şok” olarak biliniyor. ‘Alerjik şoka’ giren kişinin, sindirim, solunum ve dolaşım sistemlerini olumsuz etkileyerek, yaşamını tehdit ediyor. Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, son yirmi yılda besin alerjisi ve kuruyemiş alerjilerinin görülme sıklığında iki kat arttığını söyledi. Şekerel, bunun nedenini şöyle açıkladı; “Araştırmalar, besin alerjisi gelişiminde ailesel özellikler yanında sezaryen doğumların, bebek beslenmesinde anne sütü kullanımının azalmasının, aşırı hijyenik yaşama çabasının, fazla antibiyotik kullanılmasının, batı tipi yaşam biçiminin tercih edilmesin ve bebeklerde ek beslenmenin geciktirilmesinin artışa yol açtığını gösterdi.”
Türkiye’de en çok alerji yapan kuruyemiş çeşitlerinin başında, fındık var. Fındığı, Antep Fıstığı, Kaju ve Ceviz’in takip ettiğini söyleyen Çocuk Alerji ve Astım Uzmanı Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, “Besin alerjilerinin görülme sıklıkları toplumların tüketim alışkanlıklarına göre şekilleniyor. Ülkemizde fındık özellikle kakaolu ürünler aracılığı ile fazlaca tüketildiğinden fındık alerjileri bizim bir numaralı sorunumuz. Fındık alerjilerini Antep fıstığı ve ceviz alerjileri izliyor. Kaju ülkemizde yetişmeyen ama son yıllarda artan ithalat ile tüketimi artan bir kuruyemiştir. Kaju fıstığı gerçekte antep fıstığı ile aynı kökenden yani sakız ağaçgiller familyasından geliyor. Bu iki kuruyemişin birçok ortak molekülü var ve o yüzden de Antep fıstığı alerjisi ile kaju alerjisi çoğunlukla birlikte görülüyor” diye konuştu.
Bebeklerin alerji yapan besinlerle tanışma yaşına geldiğinde nasıl davranılması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Şekerel, “Besin alerjisi, vücudun kendisi için zararlı olmayan bir besine anormal ve abartılı bir tepki vermesi olarak ifade edilebilir ve çoğunlukla yaşamın ilk yıllarında başlar. Bundan on yıl kadar önce alerji gelişmesini önlemek için alerjik besinlerin diyete eklenmesini bir iki yıl kadar geciktiriyor ve bunun alerji gelişimini engellemesini bekliyorduk. Ancak beklentimizin aksine bu tutumun besin alerjisinde artışa neden olduğunu gördük. Bugünkü anlayışımıza göre besin alerjenleri egzamalı deriden veya
solunum yolundan girerek alerji gelişimine yol açıyor. Besinlerin sindirim sitemi yoluyla vücuda girmesi ise toleransı geliştiriyor. Bu nedenle günümüzde bebeklerde alerjik potansiyeli olan tüm besinleri yaşamın ilk 4 ile 8 ayları arasında başlamayı tercih ediyoruz. Sadece ilk dozu verirken alerjik reaksiyondan korunmak için ilk dozun çok küçük olmasını istiyoruz. Örnek vermek gerekirse, çay kaşığının ucu kadar miktar ile başlıyor ve tedricen verilen miktarı arttırıyoruz.” Alerji testleri çok duyarlı testler. Diğer bir ifade ile yalancı pozitif sonuç verebiliyor ve olduğundan daha fazla kişinin besinlere alerjik olarak etkilenmesine neden olabiliyor. Bu nedenle besin alerji testleri sadece yüksek risk taşıyan çocuklara yapılıyor.
Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, “Bizim yüksek riskli dediğimiz grubu, şiddetli egzaması (atopik dermatiti) olanlar ve daha önce bu besinler ile karşılaşmada alerji benzeri bir reaksiyon yaşamış bireyler oluşturur. Tüm dünyada besin alerji farkındalığı çok yüksektir. Besin tüketimi ile yaşanan çoğu reaksiyon besin alerjisi olarak etiketlenir. Oysa besin alerji teşhisi o kadar basit değildir ve profesyonel yaklaşımı gerektirir. Kuruyemiş alerjilerinin teşhisinde deri testlerinden, kan testlerinden ve besin yükleme testlerinden yararlanırız. Bu testlerin yapılması ve değerlendirilmesi uzmanlık ve deneyim gerektirir. Bu nedenle kuruyemiş alerjisi şüphesi olanlar alerji uzmanları tarafından görülmeli ve değerlendirilmelidirler.” dedi.
Prof. Dr. Şekerel, kuruyemiş alerjilerinin bir hastalık veya eksiklik olarak algılamasının doğru olmadığını belirterek, "Nasıl ki elektrik sadece dokunulduğunda çarpar ise, kuruyemişler de alerjik kişide sadece tüketilmeleri durumunda istenmeyen durumlara neden olur. Bilinçli bir hasta, tükettiklerine dikkat ettiğinde sorunla karşılaşmaz. Diğer bir gereklilik de birbirlerine saygılı bir toplumda yaşıyor olmaktır. İkram etmeyi ve paylaşmayı seven bir toplumuz. Bu paylaşımlarda karşımızdaki kişinin alerjik özelliklerine hassasiyet gösterdiğimizde üzüntü verici durumlar ile karşılaşmayız. Sonuç olarak farklılıklara saygılı bir toplumda yaşayan bilinçli bir hastanın, yaşam süresi ve yaşam kalitesi olumsuz etkilenmez” sözleriyle açıklamasını tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.