Banu Pirinçcioğlu
Kan kokusu
Babaannemi hastaneye kaldırmıştık.
Gece hemşiresi acemiydi, damarı bulamadı. Odaya girdiğimde pas kokusu vardı. Heryer kan içindeydi. İlk kez kanın kokusunu o zaman tanıdım.
Şimdi her yer öyle kokuyor. Siz duymuyor olabilirsiniz ama, ben ülkenin her yerinden bu kokuyu alıyorum.
Her haber okuduğumda, öldürüldüğünü duyduğum her hayvan haberinde burnuma geliyor.
Vahşetin kokusu böyle bir şeymiş demek ki.
Sokakları parfümle yıkasan geçmez artık.
Koku daha da artacak biliyor musunuz?
Hayvan şeriatı geliyor.
Öldürecekler. Önlerine çıkanı, tipini beğenmediklerini.
Yok ironi yapmıyorum, kanun öyle hazırlanmış.
Anatomik yapısı bozulan sokaktaki köpeği öldüreceklermiş. Onlar uyutma diyor, ben gerçek şekliyle yazıyorum.
Peki nedir anatomik yapı?
Vücudun normal olan şeklini vücudu oluşturan tüm organları ve organlar arasındaki yapısal olan ilişkileri inceleyen bilim dalı anatomidir.
Yani ben buradan şunu anlıyorum, bir bilim kurulu heyeti var, içerisinde kıymetli bilim insanları var.
Bu bilim insanları, sokaklardaki köpeklerin anatomik yapısına bakacaklar ve yapısında bozulma olanları işaret edecekler.
Alın bunu, yapısı bozulmuş, artık yaşayamaz.
Böyle olmalı. Çünkü, sokaktan köpek toplayan belediye elemanları ilkokul mezunu. Anatomiyi sorsan Anadolu zanneder.
Köpek avlayan belediye elemanı olduğuna göre, bu anatomik yapıya kim bakacak şimdi?
Hadi diyelim kısırlaşmak üzere belediye veterinerliğine geldi köpekler. Belediye veterinerliğinde daha kan testi yokken, anatomik yapıya neyle bakacaksınız?
Gözümde canlanan, köpeğin başında hoplanmış inceleyen bilim kurulu, sadece benim gözümde canlandığıyla kalır.
Bu komik anatomik yapı meselesini geçelim. Komik çünkü.
Gelelim saldırgan köpeği toplamaya.
Şimdi bu saldırganlık nasıl tespit edilecek? Kimin şahitliğiyle olacak bu? Sokakta köpek var diye yürümeye korkan ve iftira atmaya hazır köpek düşmanı mı? Onun sözüne mi inanılacak? Hani kamera, hani şahit? Ben sokakta yolumu kesip bana hakaret eden şahsı karakola şikayete gidince kamera kaydı soruyorlar bana. Şahit de yetmez diyor, belki iftira atıyorsun?
Köpeğe iftira atılmaz mı?
İstanbul'da köpek otobüse biniyor diye, bir torba kakayı otobüse bırakan adamı görmediniz galiba.
İftiraysa iftira, kumpassa kumpas.
Peki bu saldırganlık neyle ispatlanacak?
Ve bir de kuduz şüphesi meselesi var. Kuduz şüphesi olanlar alınacak.
O nasıl oluyor? Kuduz dışardan bakılınca anlaşılıyor mu? Pastör yattığı yerde ters dönmüştür.
Saldırgan köpeği barınağa alıp Rehabilite edeceklermiş, bir de o var.
Barınakları, çalışma sistemini, elemanlarının kapasitesini çok iyi bilen birisi olarak yine komik buldum.
Barınağa giren köpeğin ayağının sakat olduğunu bir ay boyunca anlamayan elemanlar rehabilite edeceklermiş.
Zannedersin barınakta Avrupa'da eğitim görmüş eğitmenler kadrolu eleman.
Komik bir yasa. Maddeleri okurken gözümün önüne bembeyaz badana yiyen tarihi eserlerimiz geldi. Onlar da renovasyon adı altında boyanmıştı. Komik.
Köpeğini terk edene ceza on katına çıkmış, tek mantıklı şey.
Ama sanmayın ki köpeği düşündüklerinden. Sokakta başa bela olmasın köpek, maksat budur.
Peki barınağa terke neden ceza yok? Hayvanı mı korumaya çalışıyor bu yasa, hayvandan kurtulmaya mı çalışıyor orası belirsiz.
Oysa ki örnek aldığımız medeni Avrupa yasalarında olay daha incelikli.
Köpeğini öyle ya da böyle terk eden yüksek para cezasını yediği gibi, bir daha ömür boyu köpek sahiplenemiyor.
Çünkü orada amaç köpeği korumak.
Burada ise köpekten kurtulmak.
Zaten mantıksız olan 5199 daha da mantıksızlaştırılıyor.
Bu sırada isim yapmış bir takım dernekler sadece göz süzüyor.
Böyle böyle hayvan şeriatına doğru ilerliyoruz.
Şimdi kan kokusunu duymaya başladınız mı?