Kırık Sessizliklerin Bayramı

Çocukluk deyince çoğumuzun aklına renkli anılar gelir; yaz tatillerinin özgürlüğü, karla örtülü sokaklarda yankılanan kahkahalar, bayram sabahlarının heyecanı… Bazıları bu anıları içten bir tebessümle anlatır. Oysa her çocukluk aynı masalla büyümez.

Kimi çocuklar için bayramlar, beklenmeyen hediyeler değil; suskun sofralar, eksik sandalyelerdir. Bayram sabahı uyanıldığında içini ısıtan ne bir el, ne de neşe vardır. Yalnızlık, çocuk yaşta ağır bir yük olur bazılarına. Bu yükle büyüyenler, “ben bayramları hiç sevemedim” diyerek geçerler hayatın içinden.

Bugün, çocukların gözlerindeki gülümseme azalıyor. Çünkü çevrelerinde çoğu zaman güven değil, gerginlik; sevgi değil, ihmal var. Aile içindeki çatlaklar, toplumsal şiddetin zeminini oluşturuyor. Her duyarsızlık, her görmezden gelme, yarının daha acı olaylarına davetiye çıkarıyor.

Evlatlarını sevgiden çok korkuyla büyüten toplumlar, bir gün o korkunun içinde kaybolur.

Küçük bir çocuğun gözünde merhameti göremezsek, yarın mahkeme salonlarında, hastane koridorlarında, mezarlık taşlarının başında neyi sorgulayacağız?

Bayramlar artık sadece takvimde kaldı. Şeker isteyen çocukların sesi sokaklarda duyulmuyor, evler sessiz, kapılar kapalı. Oysa bayram dediğin; bir gülüş, bir paylaşım, bir hatırlanma hissi değil miydi?

Bizler, bugünü iyileştirmezsek; çocuklara gerçek bayramlar yaşatmazsak, yarının acılarını çoğaltmış olacağız. Bir çocuğun kalbini koruyamayan toplum, kendini de koruyamaz.

Bayramı yeniden yaşatmak istiyorsak, önce çocukları yaşatmalıyız. Güven içinde büyüsünler, sevgiyi tanısınlar, utanmayı yitirmesinler. Ancak o zaman geçmişi gözyaşlarıyla değil, umutla anacağız.

Yarına bir umut bırakalım..

Çocuklar ağlamasın, bayramlar susturulmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.