MHP Lideri Devlet Bahçeli, Davutoğlu’nu hedef aldı!
Partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunan MHP Lideri Devlet Bahçeli, altılı muhalefet masası, Ekrem İmamoğlu ve Ahmet Davutoğlu'nu hedef aldı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Münih'e giden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu "Belediye işleri bitti de sırayı Münih Güvenlik Konferansı mı aldı? İBB Başkanı Münih'te hangi sıfat, görev ve sorumlulukla bulunmuştur? Bu şahıs ne arıyor Münih'te?" sözleriyle hedef aldı. Bahçeli, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'na ise, "Kurtların olduğu yerde kurtlar sofrası kurulur. Serok dikkat etsin kurdun gözünü kan bürüdü mü Kobani'ye kaçmakla bile kurtulamaz." dedi.
Bahçeli, kendisine yönelik, “Bu memlekette 28 Şubat’tan son bahsetmesi gereken kişi Sayın Bahçeli’dir. Çünkü, 28 Şubat’ın başbakan yardımcısıdır. 28 Şubat’ta başörtüsü yasağını TBMM’de kim meşru kıldı? Başörtülü olarak milletvekili seçilen bir hanımefendiyi, baskı uygulayarak başını açtırıp Meclis’e kim soktu? Bahçeli soktu. Şimdi 28 Şubat’tan nasıl bahsediyor?” ifadelerini kullanan Davutoğlu'na, "Bizimle ne zaman söz düellosuna girse rezil rüsva olan Davutoğlu bir kez daha şansını denemek için yalan kartlarını açmış, ağzının ayarını kaçırmıştır. Bak Davutoğlu, benim 28 Şubat 1997'de başbakan yardımcısı olduğumu ispat etmezsen namerdin en önde gidenisin." sözleriyle yanıt verdi.
Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
Sıla isimli kızımız vahşet dolu bir saldırıyla katledilmiştir. Beyaz gelinliğiyle evden çıkması gereken bir kız çocuğu kefene sarılarak bu dünyadan göçmüştür. Şiddetin muhakkak önüne geçmek mecburiyetindeyiz. Kadınlarımıza, kızlarımıza, çocuklarımıza kasteden, kurşun sıkan alçakları en ağır şekilde cezalandırmak adalet ve hukukun temel görevi, hepimizin takibini yapması gereken başlıca konudur. Şiddete tolerans gösterilemez, iyi niyet hali uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik edilemez.
Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için, 26. dönemde TBMM'ye sunmuş olduğumuz ruh sağlığı yasa teklifinin bir an önce görüşülüp yasalaşmasını, çocuk istismarı, kadın cinayetleri, tecavüz suçlarında caydırıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezasının bile tartışmaya açılmasını, medyada kadın cinayetlerinin teker teker gösterilmesine son verilmesini, şiddeti özendirecek her türlü haberden kaçınılmasını, şiddet dilinin gösterilmediği dizi ve filmlerin hazırlanmasını, üniversitelerin sosyoloji, psikoloji gibi bölümlerin öncülüğünde ülkemizin şiddet haritasının çıkarılmasını gündeme getirmiştim.
MHP, pergelin çivili ucunu Başkent Ankara’ya koyup, hareketli ucuyla da dünyayı 360 derece açıyla tarayan Türklüğün zafer nişanesidir.
30 yıl evvel Hocalı Kasabası’nda soydaşlarımızın kanı dökülmüş, canımızdan can gitmiştir. Hocalı hâlâ için için kanayan, kabuk bağlamamış tedavi edilmemiş yaradır.
Dünya Rusya-Ukrayna arasındaki cepheleşmeye kilitlenmişken Milli Güvenlik Konferansı'na katılanlar arasında bir isim gözümüze çarpmıştır. Türkiye'yi temsilen Milli Savunma Bakanımız bu konferansa katılmışken İBB Başkanı'nın Münih'e gitmesi dikkat çekmiştir. Belediye işleri bitti de sırayı Münih Güvenlik Konferansı mı aldı? İBB Başkanı Münih'te hangi sıfat, görev ve sorumlulukla bulunmuştur? Bu şahıs ne arıyor Münih'te?
İBB Başkanı hiç utanmadan sıkılmadan Türkiye'yi kötülemiştir. Bu köksüzlüktür, kimliksizliktir. Skandal bir rezalettir. Türk milletinin oyuyla seçilen bir belediye başkanının yabancı ülkelerde milletin irade, tercih ve takdirinden şikayet etmesi fosilleşmiş zihniyetini ele vermiştir. PKK ve HDP sevdasını her fırsatta dile getiren Cem Özdemir isimli şarlatanla fotoğraf çektirip kucaklaşması soysuzluğun ete kemiğe bürünmüş halidir.
İstanbul demokrasiye aç olsaydı, sen ekmeğe muhtaç olurdun. İstanbul demokrasiye aç olsaydı, Münih'in yolunu zor bulurdun.
Yediği ekmeğe, içtiği suya, bastığı toprağa, aldığı maaşa haksızlık yapmış, karşı duruş sergilemiştir. Ümit ediyorum ki bu haksızlığı bu vefasızlığı bu kadir kıymet bilmezliğin cevapsız ve cezasız bırakılmayacağı da mutlaka görülecektir. Demokrasimizin eksiği olabilir ama sakat olduğunu iddia etmek akıl tutulmasıdır. Bizim siyaset anlayışımız gereği ülkemizi hiçbir uluslararası toplantı, kuruluş ve devlet görevlisi önünde yaralayıcı konuşmamak esastır. Milli duruş adamlık, mertlik, tutarlılık, ahlak, vicdan, mensubiyet şuuruna bağlılık ister. Ne var ki adına Millet İttifakı denilen aslında zilletin ta kendisi olan siyasi oluşum bu tablonun tam tersi istikamette yelken açmıştır.
"ALTILI MASAYLA İLGİLİ İSABETLİ TESPİTLERİMİZ HAKSIZ ELEŞTİRİLERE UĞRADI"
Bu karanlık ittifakın siyasi rant uğruna çarpıtmayacağı değer, tahrip etmeyeceği milli emanet yoktur. Zillet ittifakının 6+1 formatında planlayıp yuvarlak bir masa etrafında dizilerek gerçekleştirdiği 12 Şubat toplantısı geçtiğimiz hafta boyunca devamlı tartışılmış, bilahare bizim bu toplantıya yönelik isabetli tespitlerimiz haksız ve mesnetsiz eleştirilere uğramıştır. Yuvarlak masanın cansuyu olduğunu söyleyenler tutun da, o masanın genişliği 780 bin kilometrekare diyene kadar birçok saçma sapan değerlendirme yapılmış ve son tahlilde bu minvaldeki açıklamalar gürültü kirliliğine yol açmıştır.
Mizahi karakteri üst düzeyde olan şu iddiaya bakar mısınız, "Yuvarlak masa heyecan yaratmış. Orada bulunan zillet failleri vatan sevgisiyle bir araya gelmişler." Madem vatan sevgisine sahipsiniz o zaman ne arıyorsunuz vatan düşmanlarıyla? Ne yapıyorsunuz vatanı bölmek için mekik dokuyan alçaklarla? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yuvarlak masanın altında yuvarlanan bölücülük odağı HDP'yi daha fazla saklayamamış, en sonunda HDP'nin yok sayılamayacağını demokrasi konusunda özel bir vurgusu olduğunu söylemek durumunda kalmıştır. İşte bu suçüstü halidir.
AHMET DAVUTOĞLU'NU HEDEF ALDI
12 Şubat yuvarlak masa hususunda en sivri çıkışı, beklendiği ve tahmin edildiği gibi altılı ganyanın favorisi Kobanili Serok Ahmet yapmıştır. Serok'un akıl sağlığıyla ilgili ciddi endişeler taşıdığımı, bu şahsın derhal tıbbi bir müdahaleyle karantina altına alınması gerektiğini düşünüyor, bunu da acil bir ihtiyaç olarak değerlendiriyorum. Yazık olacak Serok'a. Bu gidişle sefil düşecek, mağdur hale gelecek. Allah muhafaza tedavilere cevap vermeyen acıklı hallere sürüklenecek. Serok demiş ki, "Türkmen diyarı burası gelenektir yuvarlak masa." Doğrudur burası Türk ve Türkmen diyarıdır ancak Serok Ahmet'in bu diyarla bağı kopalı çok olmuştur. Yuvarlak masanın 'gelenek' olduğu iddiası da kuyruklu yalanlarına bir yenisini ekleyen bayağı bir uydurma olarak hafızalara kazınmıştır. Onların sofrası Halil İbrahim sofrası, bizim soframız kurtlar sofrasıymış. Halil İbrahim'in sofrası mı yoksa hüsran ve zillet masası mı olduğunu milletimiz görüyor. Bizim soframızın kurtlar sofrası olduğuna gelince kurdun masası kurt sofrası olur. Kurtların olduğu yerde kurtlar sofrası kurulur. Serok dikkat etsin kurdun gözünü kan bürüdü mü Kobani'ye kaçmakla bile kurtulamaz.
Serok Ahmet şu hayret verici iftirayı utanmadan dile getirmiş, "Bu memlekette 28 Şubat'tan son bahsetmesi gereken kişi Sayın Bahçeli'dir. Çünkü 28 Şubat'ın başbakan yardımcısı Bahçeli'dir."
Bizimle ne zaman söz düellosuna girse rezil rüsva olan Davutoğlu bir kez daha şansını denemek için yalan kartlarını açmış, ağzının ayarını kaçırmıştır. Bak Davutoğlu, benim 28 Şubat 1997'de başbakan yardımcısı olduğumu ispat etmezsen namerdin en önde gidenisin. Bu iddianı belgelendiremezsen müfteriliğin, münafıklığın, iblisliğin en ileri, en zirve ismi olarak anılacaksın. MHP, 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan 57. koalisyon hükümetine katılmıştır. 28 Şubat postmodern darbe girişimiyle 1997'de vuku bulmuştur. Davutoğlu'yla Kılıçdaroğlu birbirleriyle düşe kalka yalan makinesine dönüşmüşlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.