MS’İN DİĞER ADI ÇARESİZLİK DEĞİL!
Adı sadece iki harften oluşsa da, MS’in hikayesi çok uzun. Pek çoğunun, adını ünlü şarkıcı Serdar Ortaç ile birlikte duyduğu MS (Multipl Skleroz) genellikle gençleri etkisi altına alıyor.
“Tedavisi yok” diye bilinse de, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yeşim BECKMANN, artık hastalığı eskisinden çok daha iyi tanıdıklarını ve gidişatını engelleyebildiklerini söyledi. 18 yaşında MS’in pençesine düşen bir hasta ise 10 yıllık süreçte neler yaşadığını anlattı.
“TEDAVİSİ MÜMKÜN”
MS genellikle 20 ile 40 yaş arasında ortaya çıkıyor. Nedeni henüz tam olarak tespit edilmiş değil. Santral sinir sisteminin bağışıklık mekanizmalarının bozulması, sinir hücreleri ve sinir liflerinin çevresinde bulunan koruyucu zarın yıpranması sonucu ortaya çıkan bir hastalık… Hastalarda beyin ve omurilik hasarlanmasının söz konusu olduğunu söyleyen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yeşim BECKMANN, hastalıkta ataklar yaşandığını ancak hastaların üçte ikisinin iyi seyirli olduğunu ve ataklar sonrasında sekel (doku bozukluğu) kalmadığını dile getirdi. Ataklar sonrasında hastaların hayatı genelde normale dönüyor. Küçük bir kesimde de olsa, ilerleyici bir formda seyredip, özürlülüğe neden olabiliyor. Ancak sanıldığı ve sosyal medyada yer aldığı gibi, tedavisi olmayan, çaresiz bir hastalık değil.
“MS’İ DURDURABİLİYORUZ”
MS (Multipl Skleroz) santral sinir sisteminde nereyi etkilerse, ilk bulgularda bu bölgede ortaya çıkıyor. Hastaların genellikle bir gözünde geçici görme bozukluğu, kol ya da bacakta güçsüzlük, duyu bozukluğu, dengesizlik, yürüme bozukluğu, konuşma bozukluğu gibi şikayetlerle geldiklerini ifade eden Doç. Dr. Beckmann, bu şikayetlerle gelenlerin yarıdan fazlasının kadın olduğunu söyledi. Backmann; “ 90’lı yıllardan önce hastalığın spesifik bir tedavisi yoktu. 90’lı yıllardan itibaren ciddi bir ivme kazandı. 2000’li yıllardan itibaren gelişerek artıyor. Üzerinde çalışılan çok sayıda ilaç var. Eskiden sadece ataklar baskılanabiliyordu. Şimdi hastalığın gidişatını engelleyebiliyoruz. Hem atak tedavisi, hem de koruyucu tedavi uyguluyoruz. MS tedavisinde asıl yapılması gereken şey; hastalığı erken evreden itibaren tedavi etmektir. MS kronik hastalık ve çok uzun yıllar tedavi etmek gerekiyor.” dedi.
“BAZEN PSİKOLOJİK DENİLİP GÖNDERİLİYOR”
İyi bir nöroloğun MS’i ayırt edememesinin olanaksız olduğunu söyleyen Doç. Dr. Beckmann, bazen MS’in teşhisinde geç kalınabildiğini, hastalara “rahatsızlığınız psikolojik” denilip gönderildiğini ifade etti. Beckmann; “En çok karşımıza çıkan durum; hasta bambaşka bir nedenle MR çektiriyor. Plaklar görülüyor. Yüzünün bir tarafında uyuşukluk oluyor. Psikolojik deniliyor. Duysal bozukluklarla gelen hastalar, MS değil de psikolojik sorunlu olarak değerlendirilebiliyor. MS sorusu gelmeli hekimin aklına. MS santral sinir sisteminin belli bölgelerini sever. MR, beyin ve omurilik sıvısının incelenmesi gibi yöntemlerle doğru teşhis konulabilir.” dedi.
“3 YIL KAYBETTİM”
18 yaşında MS ile karşılaşan Elvan Şanlı ise bugün 28 yaşında. Hastalığının ilk üç yılı, yanlış teşhislerle geçmiş. 10 yıllık süreçte yaşadıkları ise MS’in zorlu hikayesinin aslında ta kendisi. Özel bir hastanede çalışan Şanlı, yaşadıklarını söyle anlattı; “18 yaşındaydım. Ellerimde, ayaklarımda uyuşmalar oldu, hissizlik, güç kaybı gibi. Vitamin eksikliği denildi. Birkaç yıl böyle devam etti. Daha sonra şikayetlerim şiddetlendi. 100 metre yürüyüp düşüyordum. Soğuk ve sıcağı hissetmiyordum. Üzüldüğümde yere yığılabiliyordum. Psikolojik dediler, antidepresan kullandım, bel fıtığı deyip, ameliyat etmeye kalkıştılar başka hastanelerde. Daha sonra İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geldim, Yeşim Hoca ile tanıştım. MS teşhisi konuldu. 28 yaşındayım şuan. 7 yıldır burada tedavi görüyorum, 3 yıl geç teşhis konuldu. Son üç yıldır çok iyiyim, bu süreçte evlendim, şimdi de çocuk sahibi olmak istiyorum. İnsanlar MS’in ne olduğunu bilmiyorlar, ben de bilmiyordum ama şimdi o hastalığı çok iyi tanıyorum ve onunla nasıl mücadele edebileceğimi biliyorum. Bu hastalık benim yaşam kalitemi artırdı artık kendime çok iyi bakıyorum.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.