Muhtar olmak istemeyen var mı?

Muhtar olmak istemeyen var mı?

Ali Eyce yazdı...

Eskiler bilir, muhtarı ve muhtarlığı.

Nüfus cüzdanı, ikametgah belgesi alabilmek için sık sık gidilen bir yerdi. Mahallenin muhtarı da, o mahalleyi en iyi bilen, mahallenin ve mahallenin sorunlarını en iyi bilen insanlar da, muhtarlığa getirilirdi.

Kendisi istemese de, etrafındaki insanların baskılarıyla muhtar olmaya zorlanırlardı.

Ne zaman muhtarlık görevine yapanlara devlet tarafından maaş verilmeye başlandı. Muhtarlık pek kıymetli olmaya başladı.

Evinde oturan kadın için, kahvede oturan emekli adam için muhtarlık, ek işten çok ek gelir olmaya başladı.

Bırakın kendi mahallesini, kendi sokağında bile üç beş kişiyi tanıyan, onlara da canı istediğinde selam veren herkes bu maaş için kendisini en idea muhtar adayı olarak görmeye başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, geçtiğimiz yıl içinde Türkiye'de görev yapan muhtarları külliyede yemekte ağırlaması ise muhtarlığın maddi değerine kat ve kat manevi değer katmaya yetti.

Hal böyle olunca da, ne olsam, ne yapsam diye evinde oturup düşünen herkesin aklına 'ben muhtar olayım' cevabı gelmeye başladı.

Sorumluluk yok, sorun yok, maaş var, makam var, etiket var. 

Daha ne olsun.

Her adam da, her kadın da muhtar aday adaıy olsun.

Peki muhtarlık bu kadar önemliyken, muhtarları seçerken ne dikkat etmek gerekiyor.

Valla ana sorarsanız, hiç bir şeye dikkat etmek gerekmiyor.

Çünkü benim muhtara hiç işim düşmedi.

Yok yalan söylemeyeyim bir kere düştü. 

İkametgah değişikliği yaptığım gün Nüfus Müdürlüğü çalışanı verdiği yeni ikametgah kağıdını muhtara götürmemi söyledi.

Ben de gittim. Bir küçük dükkan olan mahalle muhtarına. Bir kadın muhtar.

Koydum ikametgahı masasına. Ben bu evde otuyorum bilginiz olsun dedim.

Nüfus cüzdanınız fotokopisini alayım dedi.

Neden istiyorsunuz, size nüfus müdürlüğünden imzalı ve mühürlü evrak getirdim bu yeterli değil mi  dedim.

Olabilir, ben kim nerede kalıyor ayrıca kayıt tutmam gerekiyor dedi.

Muhtar değil, Milli İstihbarat mensubu, kayıt sicil memuru gibi.

Peki benim kimlik fotokopimi nereye koyacaksınız dedim.

Arkasındaki raflarda duran bir klasörü çııkardı, buraya koyacağım dedi.

Peki burada kimlik fotokopimin güvenliğini nasıl sağlayacaksınız dedim.

Nasıl yani dedi.

Bir gün bu dükkanın kapısını kırsalar, içeri girseler, içerdeki bu klasörü alsalar, içindeki kimlik fotokopilerini alsalar, üzerine bankaya gidip kredi kartı çıkartsalar, üzerine kayıtlı şirketler kursalar bunun sorumluluğun taşıyacak mısınız? dedim.

Çok hayal kurduğumu söyledi.

Kimlik fotokopimi verirken ben kötü hayal kuruyorum ama siz fotokopi kağıtlarını bile koruyacak kadar güvenli olduğunu söyleyemiyorsunuz dedim.

Kızdı muhtarımız, istersen verme. Bana soran olursa, ben bu adreste oturmadığınızı söylerim diye de ekledi.

Benim oyumla seçilen, benim vergilerimle maaş alan ve bana hizmet etmek için orada duran muhtara, ben evimde oturuyorum, devletin kayıtlarında da bu böyle, size soran olursa, ben devletin kayıtlarına güvenmiyorum, orada oturanı da tanımıyorum diyebilirsiniz dedim.

Sonuç, aynı muhtar bir sonraki seçimde seçimi kaybetti.

Şaşırdım mı ? Tabi ki hayır.

Seçme hakkı seçmen de olduğu sürece, seçmene inanmayıp, güvenlik testi yapan bütün seçilmişlerin sonu böyle olur.

Bu kısa hikayeden çıkan sonucu isteyen, istediği gibi alabilir.

Bir başka sonuçta şu:

Muhtarın aylık maaş 2 Bin TL üzerinde.

5 yıl, yani 60 ay görev yaparak kazanacağı para 120 Bin TL.

Muhtar olmak istemeyen var mı?

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.