Neden dünyadaki hemen herkes aynı kabusu görüyor?
Bazı araştırmalara göre dünyadaki insanların yüzde 40'ı, hayatlarında bir defa olsun aynı kabusu görüyor.
"Şapkalı uzun bir adam, üzerinde ise bir trençkot var. Sessizce duruyor. Yüzü görünmüyor, aslında görülecek bir şey de yok, adam gölgede durmuyor, adamın kendisi gölgeden yapılmış. Çok nadiren belli olan yüz hatları oldukça korkutucu. Başında geniş siperlikli şapkasıyla dikiliyor."
"Gece gelen bu korkunç yaratık tamamen karanlıktan oluşuyor. Başında korkunç bir maske ve başlık var. Hareket etmiyor, öylece dikiliyor karanlıkta. Doğrudan bakmak çok zor, oldukça ürkütücü."
Dünyadaki insanların aşağı yukarı olarak karşılaştıkları kabuslardan ikisi, şapkalar değişse de görülen figür aynı. Hatta figürün insanlara olan etkisi de aynı; göğüste bir ağırlık, hareket edememe, ses çıkartamama. Tanıdık geldi değil mi? Karabasan yalnızca bizim kültürümüze özgü bir kavram değil.
Korkunç Bir Canavar mı, Kabus mu?
The Hat Man, bu adamı gördüğünü düşünen Tim Brown'ın bir blog oluşturmasıyla başlayan bir fenomen. Bu adamı gören başkası varsa kendisiyle paylaşmasını isteyen Brown'un şapkalı adamı bir anda herkesin dikkatini çekiyor, çünkü pek çok başka insan da aynı tecrübeyi yaşadıklarını belirtiyorlar.
Belgesellere konu olan, Netflix'te yayınlanan The Haunting of Hill House'a ilham veren bu fenomenin açıklamasını ise herkes farklı şekilde yapıyor. Bunların arasında kötü bir rüya olduğu, sinirsel bir oyun olduğu ve başka boyutlardan gelen korkunç bir yaratık olduğu var.
Şapkalı Adam Kötü Bir Rüyaysa Neden Herkes Aynı Kabusu Görüyor?
Kaliforniya Üniversitesi'nde görev yapan medikal antropolog Shelley Adler de aynı soruyu sormuş. Onu bu çalışmaya iten ise Laos'dan gelen genç ve sağlıklı göçmenlerin uykularında ölmeleri olmuş. Konu anlaşılana kadar yüzden fazla genç ve sağlıklı göçmen hayatını kaybederken, sorunun ne olduğu çok geç ortaya çıkmış. Brugada Sendromu adlı, bölge halkında çok daha sık görülen bir hastalık nedeniyle kalp ritminin aksaması ölümlere sebep oluyormuş, ancak o ana kadar bu ölümler hep kabuslar ve karabasanlarla ilişkilendirilmiş.
Bölge halkından göçmenlerle görüşen Adler, dab tsog (da ço diye okunuyor) adlı kötü bir ruhun insanların göğüs kafesine oturup onları boğmaya çalıştığına dair inancı öğrendi. Ancak bu konuda araştırma yapan ilk insan tabii ki o değil.
Uyku Bilimi
Şimdiye kadar bu sorunların temelinde şeytanlar, iblisler, yatmadan önce çok yemek yemek, delilik, cereyanda kalmak, gece üst açılması gibi pek çok farklı şeyin olduğu iddia edildi. Gerçek ise çok daha başka.
Rüyalarımız uykunun REM evresinde gerçekleşir. Rüyada yaptığımız hareketi vücudumuz da yapmasın, sabah sağ salim kalkalım diye beyinle vücudun bağlantısı kesilir. Teknik olarak vücudumuz felce yakın bir konumdadır. Karabasan ile karşılaşan insanlar aslında, rüyaları daha bitmeden uyanıyorlar.
Oldukça sık rastlanan bu uyku sorunu, dünyadaki insanların yüzde 8ini düzenli olarak etkilerken, insanların yüzde 40'ı en az bir defa bu olayı yaşıyor.
Bu geçişleri yaşayan insanlar hipnojenik görüntüler de görüyorlar. Duvara tırmanan örümcekler ya da böcekler, karanlık bir insan figürü bu görüntülerin en meşhurları.
Rüyaların neden ortaya çıktığı, beynimizin neden uykumuzun ortasında bize eski sevgilimizi hatırlatmak ya da hiç olmayacak maceraları yaşatmak için rastgele görüntüler oluşturduğu sorularına henüz bir cevabımız yok. Zihnin manipüle edilebilir olduğunu ve kültürün bilinç üzerinde etkili olduğunu biliyoruz. Rüyaların nedenlerini çözdüğümüzde, bu kabusların nedenini de çözeceğiz.
Bilinmezlikle karşılaşan insanların en yakın kültürel açıklamaya başvurması ise oldukça mantıklı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.