Oturduğunuz yerin! Yaptığınız işin! Kıymetini bilin!

Oturduğunuz yerin! Yaptığınız işin! Kıymetini bilin!

Ali Eyce yazdı; Oturduğunuz yerin! Yaptığınız işin! Kıymetini bilin!

Hayat öyle zamanlarda ders verir ki insana, kaç yaşında olursanız olun o dersi ilkokula yeni başlayan öğrenci gibi yeniden, yeniden, yeniden alırsınız.

Sanki daha önce hiç bilmiyormuş gibi!

Sanki daha önce hiç görmemiş gibi!

Sanki daha önce hiç almamış gibi!

Dün öğlen saatlerinde Çankaya'da bir işimi halletmek için bindiğim İzmir Tramvayı'ndaki gördüğüm, aldığım ve almanı istediğim ders gibi.

İçerisi oldukça sıcak olan tramvaya bindiğim gibi başkalarının binmesine engel olmayacak şekilde bir yere konuşlandım.

Ayakta yavaş yavaş giderken Tamvayda, önümde koca iş bavulunun üstüne kafasını koymuş, bir elinde de iş aletinin tutan genci gördüm.

İş bavulu dediğim büyüklük olarak doğru ama öyle uçaklara alınan, seyahatlerde kullanılan bavul değil.

Belli ki o bavulun içi de iş malzemelerinin geri kalan kısmı ve iş kıyafetleri doluydu.

İnşaatçıydı o genç!

Genç yaşında çok yorulmuş, belki de günlerdir çalıştığı, gece, gündüz çalıştığı işi o saatlerde bitirebilmişti.

Kendisi de bitmişti!

Tramvay sallandıkça bavulun üstünde uyuya kalan kafası da ona uyumlu sallanıyor, bir eliyle tuttuğu, kimseye zarar vermesin düşüncesiyle siyah çöp poşetine sarıp, sarmaladığı iş aleti de elinde aynı ahenkle sallanıyordu.

Tramvayın içinde öğlen saatinde iş gereği yolculuk yapan ender insanlardandık.

Genelindeki yolcu profili, şöyle bir şehir keyfi yapmak isteyen, şöyle bir eş, dost ziyareti yapmak isteyen, iki alacağı şey için şehrin merkezine ulaşmak isteyenlerdendi.

O genç işçinin işini anlamak, yorgunluğunu anlamak ve emeğin ne olduğunu anlamak iliklerime kadar işlemişti.

O ana dair bir kare fotoğraf, bir kaç saniyelikte video çektim.

Gördüklerim görünsün, hissettiklerim hissedilsin, bildiklerim bilinsin düşüncesiyle.

Oturduğu yerde para kazanırken, halinden şikayetçi olanlar bir kez daha hallerini gözden geçirsin düşüncesiyle.

Oturdukları sıcak yerde çalışırken, halinden şikayetçi olanların bir kez daha hallerini gözden geçirsin düşüncesiyle.

Bu satırları, bundan öncesi satırları oturduğum yerde, sıcak yerde yazdığımı, o işçinin halini uzaktan yorumladığımı düşünenlerden olacağını tahmin ediyorum.

15 yaşından itibaren çalışmaya başlayan bir genç olarak, garsonluk, barmenlik, mezarcılık, inşaatçılık, işportacılık, manavcılık, marketçilik, otoparkçılık, kahvecilik, gece bekçiliği yapmış ve en sonunda İletişim Fakültesini okuyup gazetecilik yapmaya başlamış birisi olduğumu bilmemeniz kadar öyle düşünmeniz de gayet doğal.

Eskilerin şu nasihatı hepimizin eminin aklındadır, "Oku, oku. İyi bir eğitim al. Devlet dairesine kapağı at. Hayatını kurtar."

Ülkemizin tabi ki okumuş insana, eğitim görmüş insana ihtiyacı var ama şu gerçeği asla unutmamak lazım ülkemizin okuduğu kadar, eğitim gördüğü kadar işini bilen işçiye de çok ihtiyacı var.

İşçinin emeği kadar, kazancı kadar değerli hiç bir şey yok şu dünyada.

İki ekmeği, üç domatesi, bir parça peyniri her yerde bulur, her yerde yersiniz.

Ama onu inşaat alanında, işçi ortamında, işçi sohbetinde ve yorgunluğun, emeğin içinde yediğinizde anlarsınız, yediğinize tad verenin yediğiniz değil, ettiğinizin olduğunu.

İşçi olun, hayatını tadını çıkartın gibi bir sonuç yok.

Oturduğunuz yerin, yaptığınız işin kıymetini bilin yeterli.

Vesselam!

Etiketler :