Eylül Ayça Karakuş
PES ETMEK GEREK BAZEN
Pes etmek gerek bazen...
İçindeki o cılız sesin ızdırabından kurtulmak için pes etmek gerek.
Seni terk etmemem için sadece bir neden söyler misin lütfen...
Arpa boyu kadar yol alamadığımız bir garip aşk hikayesiydi bizimki. Ne varlığın vardı ne yokluğun vardı. Varla yok arasında bir şeydin sen. Deli gönlümün bana oynadığı körebe oyunuydun. Gözlerimi kapatmama gerek yoktu aslında. Sen zaten görünmeyendin, var olmayandın. Bir gölgen vardı, bir de sesin vardı. Sesinden arta kalan zamanlar da ise yalandan söylediğin "seni seviyorum “kelimelerin vardı. Yangında çıkan bir evin alevi gibi yakıyor, dumanlara boğuyordun beni.Her defasında zehirli sözlerine inanıyor olmama, en ufak bir sözüne Leyla olmama, sesinin her bir tınısına esaret olacak kadar sana bağımlı olmama, her gelişinin ansızın "hoş çakalla başlayıp ardından eyvallah" diyerek gidişin olacağını unutarak sana kapılarımı sonuna kadar açmama deliriyorum.
Düşünüyorum da umudun bileğinden öyle sıkıca tutunmuşum ki tüm şuurumu kaybetmişim. Sana olan sevgimi hep aynı yerde özenle saklamışım. Bir gün ansızın geleceğin günler için soğuktan,fırtınadan,yağmurdan,rüzgardan sıkı sıkı sarıp sarmalayıp yüreğimin en güzel köşesinde koruyup kollamışım, Mavi düşler kurduğum geceler de adını çizdim duvarlarıma, ruhuma işledim tenini, radyo da çalan şarkılar için dilek tuttum. En güzel aşk şarkılarında seni dansa kaldırdım, sevmelerin en güzelini gecenin koyusunda kulağına fısıldadım, öpmelerin en içtenini tenine iliştirdim. Gözlerinin derinliğinde ise en güzel sabahları ettim.
Sonra aklımın başına geldiği anlar da anladım ki yine sen benimle oyun oynuyordun. Kimse sana tehlikeli oyunların başına açabileceği işleri anlatmamıştı belli ki...Madem öyle her oyunun bir kazananı bir de kaybedeni mutlaka olurdu.Ama aynı oyunda kazanan her zaman aynı kişi olursa bir hile vardır bu oyunun içinde değil mi?
Oyunları kurallarına göre oynamaktan vazgeçmeme tek nedenimsindir. Çünkü sen oyun bozan, kural tanımayan, oyunu savaş haline getiren yaramaz ve küstah bir çocuk gibiydin. Hatta o çocuğun ta kendisiydin den. Beni de kendine benzetmenden korkarak senin yaptığın hain oyunları yapmaya başladım, seni örnek aldım. Senin gibi tepeden baktım hayata, senin gibi ukalaca cevap verdim insanlığa, verdiğin ama tutmadığın yalan sözleri verdim sevgiliye...
Korktuğum başıma geldi ve ben sen olmaktan hakikaten korktuğum için geri adım attım. Ve ben çeyrek sen dahi olamadım. Elime yüzüme bulaştırdım sen olmayı. Kabuk tutmayacak yaralar açmaya kıyamadım sana. Seni üzerim diye korktum, incitirim diye üzüldüm.Sanırım,ben çok sevdiğim senden ilk defa böylesine uzaklaştım. Çünkü ben senin gibi bencil olmaktan, bir sen olmaktan çok korktum. Senin bana oynadığın oyunu ben sana oynayamadım, oynayamazdım.
Şimdi söyler misin bana... Eyvallah deyince gitmiş oluyor musun sahiden benden?
Be vicdansız adam, bir kere yüzümü güldürseydin, bir kere oyunu kaybetseydin günaha mı girerdin?
Şimdi elini vicdanına koy ve benim seni terk etmemem için sadece bir neden söyle.
Bir kereliğine olsun dürüst ol ve oyunu kurallarına göre oyna.
...Bir gün doğar senin için tarihler yazılır.
...Bir gün batar benim için tarihler yakılır.
Ve bu oyun sonrasında ikimize de söylenen bir hediye söz kalır.
Eyvallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.