Ruh sağlığı açısından önleyici tedbirler almak önemli
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun girişimi ile "Dünya Ruh Sağlığı Günü" olarak anılan 10 Ekim için, koruyucu ruh sağlığının önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dünya Ruh Sağlığı Gününde belirlenen temanın çok anlamlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Covid pandemisinden sonra eşitsizlikler çok daha fazla ortaya çıktı. Dünyadaki eşitsizlik soğuk savaşın ardından sosyalizm, komünizm, kapitalizm düalizmi zıtlaşması sebep olmuştur. Şu anda da dünyada kapitalizmin ciddi bir tek süper güç olması nedeniyle gelir eşitsizliği ciddi anlamda arttı. Covid de bunu hızlandırdı. Özellikle gelişmiş ülkelerin bencil, açgözlü, empati yoksunu tavırları dünyanın geri kalanlarını aşıya ulaşmada zorladı. Hatta bırakın aşıyı, Afrika’da 2 milyar kişi temiz suya ulaşamıyor.” ifadelerini kullandı.
Dünyada böyle bir gelir eşitsizliği, hak ve fırsat eşitsizliği varken dünyada insanların mutlu olmasının imkansız olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu etkenlerin dünya genelinde ruh sağlığını bozduğuna işaret etti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu etkenlerin çoğalmasıyla toplumsal olaylar ortaya çıkıyor. Bu olayları eğer tetikleyenler ve provoke edenler varsa bu olaylar daha erken çıkıyor. Bunu şuna benzetiyoruz… Bir insanın orta kulağında iltihap varsa ve cerrah kendi kendine geçmeyeceğini anlarsa orta kulağına ufacık bir kesik atar oradaki iltihabı boşaltır ve çabuk iyileşir. Bu önleyici tedbirdir çünkü kendi haline bıraksa daha şiddetli bir şekilde hasar bırakacak. Daha az hasarla bu şekilde hafif bir iz bırakarak bunu temizliyor. Burada da dünya bu yönden krize doğru gidiyor. Onun için buna karşı önlem alınması gerekiyor. Ne olacaksa olsun diyerek bir kenara çekilip beklersek kontrol dışı olaylar olur. Onun için kontrol altında müdahale etmek ve yanlış giden bir şey varsa patlamadan düzeltmek gerekiyor. Ruh sağlığı da şu anda aynı şekildedir.” diye konuştu.
Yalnızlıkla mücadele
Bütün dünyada pandemiden sonra intiharların arttığına altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Japonya geçtiğimiz Mart ayında ilan etti ve Yalnızlık Bakanlığı kurdu. İleri yaşta intiharlar artmış durumda hatta yalnızlıkla mücadele için robotlar geliştiriyorlar. Japonya’da sohbet odaları var. İnsanlar yalnızlığını gidersin diye devlet sohbet odaları açmış. Hiç tanışmayan iki kişi gelip sohbet ediyor.” dedi.
Maddi refah artışı, psikolojik refah artışıyla paralel olmayabilir
İnsanın mutlu olmadığı bir toplumda maddi refahın yükselmesinin hiçbir yararı olmayacağını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “ABD’de yapılan bir çalışmada elde edilen istatistiki verilere göre 1950 ile 2000 arasında gayrisafi millî hâsıla kişi başı 20 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış. Aynı şekilde psikolojik refah düzeyi de ölçülmüş. Kendini çok mutlu hissedenlerin oranı hep yüzde 30 civarında kalmış. Maddi refah artmış ama psikolojik refah aynı paralellikte artmamış. Manevi refah aynı paralellikte artmamış. Bu tespitler üzerine bilim çevrelerinde bununla ilgili projeler yapılıyor. Çözümler üretiliyor. Bu nedenle Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde tema olarak eşitsizliklere dikkat çekiliyor.” diye konuştu.
Ruh ve zihin sağlığına önem verin
Daha önceleri sadece beden sağlığı üzerinde durulmasına karşın artık ruh ve zihin sağlığının da öneminin anlaşıldığına ve öne çıkarıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dünyada yeni bir değişim yaşanıyor. Bu değişimde ne var? Ruh sağlığını inkar eden sadece maddeci indirgemeci, insanı yalnızca biyolojik bir varlık olarak gören yaklaşım değişiyor. Ruh konusu tamamen ilahiyatçılara bırakılıyordu. O da şimdi bilimin ilgi alanına girdi. Ruh, zihin ve beden üzerinde multidisipliner bir alan oluşturuldu. Yale Üniversitesi’nde şu anda kuantumcular, sinir bilimciler, felsefeciler ve ilahiyatçılar beraber çalışıyorlar. Mesela şu anda bir kitap var ‘What the Bleep Do We Know!?’ Türkiye’de de tercüme edildi. Bir fizik profesörü kuantumcu, bir ilahiyatçı ve bir psikiyatrist bilinç konusunu tartışıyorlar. Yani bütün bilgiler yeniden yazılıyor.” dedi.
Zihin, bedene bazen izin vermeyebilir
Ruh sağlığının beden sağlığını çok yakın etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mesela zihnimizde bir düşünce var, bir şeye takılmış. Moraliniz bozuk spor yapmanız gerekiyor fakat hiç canınız istemiyor. Uykusuz musunuz değilsiniz, vücudunuzun herhangi bir yerin ağrıyor mu hayır. Peki neden yapamıyorsunuz? Zihin bedenine bunu yapma izni vermiyor. Zihin bedene izin vermiyor çünkü beynimizin üzerinde bir zihin vardır. Zihnimizin üzerinde de bir ruh vardır. Böyle bir entegrasyon var. Böyle bir ilişkisel çalışma var.”dedi.
Zihne, bedeni yönetmek öğretilmeli
Böyle bir durumda kişinin bu ayrımı yaparsa ruh sağlığını koruyacağını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Fizik tedaviye giden bir hanımefendi var. Fizyoterapisti ona terapi yapıyor. Omzunu, boynunu çekiyor kasıyor normalde ağrıması lazım. ‘Teyze senin bu hareketlerden sonra canının acıması of pof demen lazım, neden demiyorsun? Ağrı hissetmiyor musun?’ diye soruyor. Hanımefendi, ‘Hissetmez miyim, çok hissediyorum ama bu tedaviden sonra onun nasıl geçeceğini düşünüyorum. Ondan sonraki rahatlığı düşünüyorum ve dayanıyorum’ diyor. Yani bu durumda zihin bedeni yönetmiş oluyor.” diye konuştu.
Akıl muhakeme denilen zihin kısmının beynimizin ön bölgesine komut verdiğini, böylece bedenimizin ya tembelliğe ya da enerjiye yönlendiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişinin yardım ederek ve küçük başarılar elde ederek mutlu olduğunu söyledi. Hayatı anlamlı yaşamanın ruh sağlığı için çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hareketli olmanın da psikolojik sağlamlık üzerinde olumlu katkılar sağladığına dikkat çekti.
Olumlu uyanıklık psikolojik sağlamlık sağlar
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “90-100 yaşında kişiler vardır. Vücutları yaşlandığı halde enerjik ve aktiflerdir. Alzheimer’ı önleyen en önemli şey budur: Zihinsel ve bedensel aktivite. Bir insan ne kadar hareketliyse, günde 5 bin adımdan az olmamak üzere hareket ediyorsa olumlu bir uyanıklık içerisindedir. Stresli bir uyanıklık içinde değil. Amaca yönelik küçük başarılar elde edecek, işi bitirmenin tatminini yaşayacak, birine yardım etmenin tatminini yaşayacak, birisini sevindirmenin tatminini yaşayacak. Böyle küçük başarılar, kişiye beyinde mutluluk hormonu salgılatıyor. Daha önce ruh sağlığı diyorduk, şimdi psikolojik sağlamlık diyoruz. Çünkü ruh sağlığı dediğimiz zaman hastalık olmaması anlaşılıyordu. Ruh sağlığı, hastalıklarının olmamasının dışında, kişinin yeni ruhsal patolojilere, başka hastalıklara karşı da dirençli olabilmesi, iyilik halinde olabilmesi, dirençliliğin olması, esnekliğin olması ile mümkün. Bütün bunları öğrenirse kişi, stres yönetimi yapabiliyor gelecekle ilgili daha anlam peşinde koşabiliyor. Ruh sağlığı için anlam burada çok önemli.”
Pozitif anlamlar yüklemek önemlidir
Anlam peşinde koşan bir kimsenin, limandan çıkan ve nereye gideceğini bilen gemi gibi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Nereye gideceğini bildiği için rüzgâr ona yardım eder. Bir gemi limandan çıkmış ama nereye gideceğini bilmiyor, rüzgâr onu istediği yere sürükler. İnsan hayat yolculuğuna çıkarken de stratejik hedefleri olacak. Kısa vadede orta-kısa vadeli hedefleri olacak. İnsan bu hedeflerden yoksunsa kendini aşamaz, kendini aşamayan insan anlam peşinde olmaz. İnsanın yemek, içmek, üremek gibi temel ihtiyaçları dışında sevmek, sevilmek, toplum için bir şey yapmak, yüksek değerlere sahip olmak, kendini gerçekleştirmek gibi hedefleri de olmalı. Bu nedenle ruh sağlığı sadece psikolojik olarak hastalığın olmaması değil, kişinin kendini daha mutlu edecek alanlara yatırım yapmasıdır. Buradaki sihirli kelime, insanın ruh sağlığı için olaylara pozitif anlam yüklemek, pozitif yorumlar yapabilmek, pozitif duygu durumunda kendini tutabilmektir. Negatifi de görüp pozitif duygu durumunu da yönetebilmek önemlidir.”
Yüksek bir güce bağlanmak, psikolojik olarak ihtiyaçtır
Pandemi sürecinde insanlığın ölüm başta olmak üzere pek çok konuda çaresiz kaldığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle durumlarda, her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden yüksek bir güce inanan bir kimse bu inanmanın verdiği huzuru, dinginliği kazanıyor. Ruh dinginliği böyle kazanılır. Zihin sağlığı böyle kazanılır, beden sağlığı böyle kazanılır. Onun için yüksek bir güce inanmak önemlidir. Bağımlılık tedavisinde kullandığımız Minnesota Modeli’nde 12 basamaktan bir tanesi yüksek bir güce inanmaktır. Bu koruyucu melek ya da zihinsel sığınak olabilir. Kişiye yalnız olmadığını hissettirecek yüksek bir güce bağlanmak, insanın psikolojik bir ihtiyacıdır. Ölümü düşünen bir kimse yani öldükten sonra hayatın olduğunu, yapılan iyiliklerin karşılıksız kalmayacağını, kötülüklerin de bedellerini ödeyeceğini düşünürse insan o anda çözüm buluyor, anlam yakalıyor. Anlam yakalayabilmek için de bu spritüelite çok önemli.” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.