Aysel Ateş Abdullazade
Ruhumuzu iyileştirenler
Bazen aynaya bakmalı insan. Öylece aynanın önüne geçip dakikalarca seyr etmeli ruhunu. Sorular sormalı kendine, sorgulamalı birçok şeyi.
Mesela ben ne kadar anlaşıldım? Ya da anlaşıldım mı hiç? Hep ben mi anladım? Peki beni anlamak? Beni ne kadar dinlediler? Dinlediler mi? Ben hayatımın bu evresinde ne istiyorum? Beklentim neler? Hangi kriterleri taşıyorum? Hangi kriterlere açığım? Hayata ne kadar açık oynuyorum kartlarımı? Şimdi elimde ne var? Şu an bana kim lazım hayatımda? Hangi eli tutmalıyım? Kimleri elemeliyim?
Bu soruları kendinize sorduğunuz oldu mu? Çoğunuzun hayır dediğini duyar gibiyim. Biz çoğu zaman alma ve verme dengesini koruyamadığımız için hep veren taraf olmakla yükümlenip, yıpratılıyoruz. Oysa ki insanlık için bu denge çok önemli.
İnsanların bulunduğu "level"e göre kriterleri de değişebiliyor. Zamanında güzellik arayışında olduğumuz halde, bugün anlaşılmak isteyen birine dönüşmüşüz mesela. Vizüellik çok çok arka planlara geçmiş bile. Şimdilerde daha derin şeyler arayışındasın. Mesela birinin seni dinlemesi, uzun uzun bakması. Hangi pencereden baktığı da konunun içinde.
Huzura daha çok yer açmış, hayatının bu döneminde sevgiyi saygı ile birleştiriyorsun. Ayrılmaz ikili olduğunun teorisini biliyorsun artık. Ruhuna iyi gelen insanlara yer açıyorsun. İyileşmek için kimseye ihtiyacının olmadığının farkındasın. İnsanlara prangalı değilsin şimdi. Ellerin sadece kendine mahkum, kendinin esirin. O eli tutacak kişiyi titizlikle seçiyorsun şimdi.
Sevgi değil, kulak dostum diyorsun artık. Aşk değil, yol arkadaşım diye anlatıyorsun. Gönlü güzeli yüzü güzele tercih ediyorsun. Doyumsuz sevda değil, zamanı durdurabilecek sevdalara yelken açıyorsun. Doymadığın tek şey birlikte geçirilen verimli, saygılı, anlaşıldığın, dinlendiğin, huzur bulduğun ve huzur verdiğin zaman kesimidir.
Neden bu adam, neden senin yanında diye sorulan sorulara şöyle cevap veriyorsun; beni anlayabiliyor, beni dinleyebiliyor, beni yormuyor, birlikte konuşabiliyoruz, birlikte susabiliyoruz, farklı yönlere aynı pencereden bakabiliyoruz, saygı gösteriyor, huzur aktarıyor ve sevdalı bakıyor gözlerime. Beni yormak yerine bana iyi geliyor, ruhumu iyileştiriyor.
Ruhunuzu iyileştiren adamlar/kadınlar gerek artık size. Baharlarınızı sevecek ve fidanlar dikecek insanlar gerek. Ömrünüzü çiçeklendirip, o çiçeklerden zevk alan insanlar gerek. Saçlarınızı örgü yapıp, içine papatyalar takan insanlar gerek. Saçınızın kokusundan sizi gözü kapalı tanıyabilen insanlar gerek. Kirli sakallarınızı parmaklarının arasından geçirip okşayan inanlar gerek. Yüzünüzü avuçlarının içine alıp gözlerinize dalan insanlar gerek.
Aynanın karşısına geçip kendinize bir sorun; şimdi size kim ve neden gerek? Sonra gülümse ve gözlerinin derinlerine doğru ilerle. Kendini biliyorsun, ne istediğini biliyorsun. Tekrar gülümse ve doğru bildiğin şeylerin peşini bırakma. Buna insanlar da dahil. Evet, insan insana muhtaçtır, insan insanın yurdudur. Yurdunu hep koru, işgale maruz bırakma.
Sevgi, saygı ve tutku ile...