Rusya- Ukrayna savaşı travmaları canlandırdı!
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Rusya ile sıcak savaş içerisinde olan Ukrayna’nın AB üyeliği süreci hakkında değerlendirmelerde bulundu
Avrupa Birliği’nin aslında barışı tesis etmek için kurulduğunu belirten Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanmış bütün acıları unutturmak, travmaların üstesinden gelmek için kuruldu. Bir barış iklimi yaratıldı ancak Rusya’nın işgali ile travmalar tekrar canlandı. Bunun neticesinde de ‘Acaba savaş tekrardan Avrupa’da yaşanır mı?” diye sorulan sorularla bir korku ilkimi oluştu.” dedi.
Ukrayna AB üyesi olabilir mi?
Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Avrupa Birliği’nin çok hantal bir bürokratik yapıya sahip olduğunu hatırlattı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Hemen iki üç gün içerisinde değil ama bu çatışmalar durduktan sonra Ukrayna’ya AB üyelik perspektifi ilk kez sunulabilir. Çatışmaların durduğu noktadan sonra ise AB adaylık statüsü verilebilir. Bu noktadan sonra iki seçenek düşünülebilir. İlk seçenek, Türkiye’nin de sürdürdüğü ‘açık uçlu’ müzakere süreci biçimi Ukrayna ile de başlatılıp uzun yıllar sürdürülebilir. İkinci seçenek ise, Fransa ve Almanya’nın merkezde olduğu, iç içe geçmiş halkalar gibi esnek entegrasyon modelleri çerçevesinde Ukrayna’nın daha dış halkalarda konumlandırılarak daha az yetkilere sahip olduğu, bazı politikaların içerisinde olup bazılarında olmadığı yeni bir Avrupa Birliği modeli sunulabilir. Bu da bir ihtimal olarak düşünülebilir.”
Ukrayna halkının büyük bir kısmı Rusya etkisini istemiyor
Ukrayna’nın Avrupa ile Rusya arasında sıkışıp kalan bir ülke olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Ukrayna’yı tampon bir ülke olarak da nitelendirebiliriz. Ukraya’nın bilhassa eski Galiçya bölgesi olan batı kesiminin tarihsel, kültürel ve mimari yapısıyla tamamen Avrupa’nın bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Konuşulan dil Ukraynaca. Ayrıca batı kesiminde Katolik Kilise’nin etkisi altında olan Uniate Kilisesi’nin hakim olduğunu görüyoruz. Ülkenin doğu kesiminde ise Ortodoks Kiliseleri hakimdir. SSCB’nin yıkılmasından itibaren AB’nin Ukrayna’ya Avrupa’nın kimlik norm, anlayış ve değerlerinin aktarılmasına çalıştığını görüyoruz. 2004 Turuncu devriminde halkın özellikle Batı kesimi sokaklara döküldü. ‘Biz Avrupa Birliği’nin parçası olmak istiyoruz’ mesajını verdiler. 2013-2014'te Meydan devriminde yine aynı şekilde ‘Ortaklık Anlaşmasının imzalanmasını istiyoruz, Rusya’nın etkisini istemiyoruz’ diyerek halk sokağa dökülmüştü. Biz Ukrayna’nın batısının uzun zamandır Avrupalılaştığını, doğusunda ise Ruslaştırma etkisinin hala devam ettiğini görüyoruz. Burada bir kimlik çatışması söz konusu.” ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği’nin perspektifi Ukrayna’yı tatmin etmedi
Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne uzun zamandır girmek istediğini belirten Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Ancak Avrupa Birliği bu perspektifi hiç vermedi. Avrupa Komşuluk Politikası ile 2004’ten itibaren iş birliğinin güçlendirilmesi perspektifini sundular. Ancak bu durum Ukrayna’yı hiçbir zaman tatmin etmedi ve tam bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü onlar gerçekten üye olmak istiyorlardı. Avrupa Birliği’nin de burada belki hataları var. AB’nin Ukrayna’ya çok daha farklı politikalar ile yaklaşması gerekirdi diye düşünüyorum.” dedi.
Avrupa Birliği ilk kez bir ülkeye silah yardımı yapıyor
Şu anda Avrupa Birliği’nin tarihinde ilk kez savaştaki bir ülkeye silah yardımı yaptığına dikkat çeken Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Bu çok önemli bir nokta. AB’nin kendi ordusu yok ve NATO şemsiyesi altında güvenliklerini sağlıyorlar. Ortak dış güvenlik politikasını bunca zamandır geliştirmeye çalışıyor ancak ciddi bir ordu kurma aşamasına gelemedi. O yüzden savaş dönemlerinde devletler arasında dış ve güvenlik politikaları bağlamında farklı fikirler olabiliyor. AB üyeliği Ukrayna’yı güvenlik anlamında NATO üyesi olmadan yüzde yüz koruyacak bir şey midir? Bu da tartışılacak bir konu. Avrupa Birliği’nin üyesi olursa tabiki Rusya için bu önemli bir pskilojik kırılma noktası yaratacaktır. Ancak Ukrayna’da Donetks ve Luhansk bağımsızlığını ilan etmişken, muhtemelen bu savaşın sonunda Rusya başka şehirleri de işgal edip bağımsızlığını tanıyacakken ve yine muhtemelen Ukrayna’daki yönetim de Rus yanlısı bir yönetim ile değişecekken Ukrayna’nın AB’ye nasıl ve ne şekilde entegre olabileceği de bir muamma." diye konuştu.
Avrupa Birliği’nde ciddi dönüşümler olacak
Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, savaşın travmaları canlandırdığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Rusya, İsveç ve Finlandiya'yı da tehdit etti. ‘NATO’ya girerseniz bir dahaki hedefimiz sizsiniz.’ dediler. Avrupa’nın Rusya’dan güvenlik konusunda çekinceleri var çünkü kendi orduları yok. Bunun önüne geçmek istiyorlar.
Bildiğiniz gibi Brexit sonrası İngiltere’nin çıkışı ile birlikte ‘acaba Avrupa Birliği’nin geleceği ne olacak?’ diye tartışılıyordu.Türkiye’nin müzakerelere başlaması, 2008 Avro krizi, 2010 sonrası Arap Baharı, Suriye savaşı ve mülteci krizi gibi konulardan dolayı Avrupa Birliği çok ciddi krizlerle karşı karşıya kaldı. Geleceği çok tartışılır bir hale geldi. Covid sonrası bir de Ukrayna savaşı başladı. Bundan sonra kesinlikle Avrupa’da çok ciddi dönüşümler olacağını göreceğiz. Belki de güvenlik politikasını geliştirmeye çalışacaklar. AB eğer esnek entegrasyon modellerini uygulamaya koyarsa ve bu bağlamda Ukrayna ile üyelik durumunu görüşürse, Türkiye’ye de o şekilde bir üyelik perspektifi sunulabilir. Türkiye bundan ne derece memnun olur bilinmez ama bundan sonra yeni bir Avrupa Birliği göreceğiz.”
Ukrayna’nın AB’ye katılım süreci uzayabilir
Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Volodimir Zelenski’nin Avrupa Birliği yanlısı bir lider olduğunu ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama halka ya da iç durumuna bakarsak hala ayrımcılar var, çatışmalar ve bağımsızlığını ilan etmiş bölgeler var. Avrupa Birliği’ne girmeyi Ukrayna’nın batısı ve yönetim çok ciddi bir şekilde istiyor ancak ülkenin iç durumuna bakarsak durumun biraz daha karışık olduğunu söylemek mümkün. Türkler olarak AB müzakere sürecinin nasıl çetrefilli olduğunu galiba en iyi biz biliyoruz. Çünkü 35 tane müzakere faslı var. Müzakerelere başlamadan önce ülkeye ‘adaylık statüsü’nün verilmesi gerekiyor. Bunun için Kopenhag Kriterlerinin de ülke tarafından karşılanıyor olması gerekli. Müzakereye başlanması için de bir oy birliği prosedürü var. 27 tane ülkenin evet demesi gerekiyor. Müzakerelere başlansa bile her bir fasılın açılması ve de kapanması da yine oy birliği ile oluyor. Türkiye’nin müzakerelerinde olduğu gibi bazı fasıllar bazı ülkeler tarafından veto da edilebiliyor. 35 tane fasılın tamamlanması oldukça uzun bir süreç. Dolayısıyla şu an ki Avrupa Birliği’nin anlaşmalarına göre bu süreç çok uzayabilir ve yıllar sürebilir. Elimizdeki veriler bunu gösteriyor. Ancak AB daha önce de değindiğim üzere değişimlere açık bir yapı.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.