Şair-Yazar Abdurrahman Tümer ile Edebiyat Üzerine…
Söyleşi: Aziz Karataş
Ey aşk için yollara düşmüş yolcu!
Yokuştur aşkın yolu;
Çiledir,
Dikendir,
Bilmezsin…
---------Ayakların kanar
---------Ellerin kanar
---------Yüreğin kanar
---------Dönemezsin….
Ey aşk için yollara düşmüş yolcu!
Yusuf''tur aşkın yolu;
Kuyudur,
Zindandır,
Bilmezsin…
----------Hüzün olur
----------Hasret olur
----------Firkat olur
-----------Dönemezsin…
Ey aşk için yollara düşmüş yolcu!
Çöldür aşkın yolu;
Aklın alır,
Fikrin alır,
Canın alır,
Bilmezsin…
----------Ferhat olur
----------Kamber olur
----------Mecnun olur
----------Dönemezsin….
Diye sesleniyor Abdurrahman Tümer “Aşk Yolcusu” isimli şiirinde. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya gelen şair-yazar ve aynı zamanda TV. Program yapımcısı ve sunucusu…
Bugüne dek 8 kitaba imza atan Tümer,
26 OCAK 2014''te Ankara uluslararası kültür ve sanat şöleni başarı ödülünü, 02 Şubat 2014’te Türkiye genelinde ‘2013 ALTIN DÜŞÜNCE ALTIN KALEM ÖDÜLÜ'' nü de İzmir Buca’da, 11 Mayıs 2014’te de yılın girişimci ve edebiyat ödülüne layık görüldü.
Bunun yanı sıra birçok ödül ve plaketlerle onurlandırıldı. TV programları, Şiir dinletileri, Paneller, İmza Günleri ve Organizatörlük uğraşları arasındadır.
Aziz KARATAŞ: Bize kendinizden bahseder misiniz?
Abdurrahman TÜMER: Öncelikle bu röportaj için size çok teşekkür eder, sevgi, ve kalbi muhabbetlerimi sunuyorum Aziz Karataş kardeşim. Ben Abdurrahman Tümer olarak, Hatay''ın Reyhanlı ilçesine bağlı Mastepe Köyünde dünyaya geldim.
Evli ve iki çocuk babasıyım. Yaklaşık 19 yıldır İstanbul’ da ikamet etmekteyim.
Yazarlık dışında tekstille uğraşmaktayım.
Babam çiftçilikle uğraştığı için ben de bir süre bu meslekte çalıştım. Buğdayın altın sarısı başaklarına dokundum, pamuk tarlasının beyaz beyaz gülümsemesine şahit oldum. Ayçiçeğinin nazlı nazlı güneşe bakışını sezdim. Bir köy bahçesinin renkli renkli çiçekleriyle baharı karşıladığını gördüm. Köyü, tarlayı, memleketi doya doya sevdim...
İlkokulu, doğduğum köy olan Mastepe''nin bitişiğinde ki Batı Ayrancı Köyünde okudum.
Ortaokul ve liseyi Hatay’ın reyhanlı ilçesinde tamamladım.. Çok istememe rağmen Edebiyat Fakültesine girememenin üzüntüsünü yaşadım. Her şeyde bir hayır var elbet deyip edebiyatın o tozlu yollarına koyuldum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Mezunuyum
……..
Ruh halim herkes gibi sıradan bir insanım işte. Sabah işime gider, akşam evime gelirim. Yolda ağlayan bir çocuk gördüğümde arabayı sağa çeker, derdini paylaşırım. Onunla oturur belki onunla ağlayan biriyim. Dost bildiklerimi ama gerçekten dost bildiklerimi bağrıma basarım.. Bana değer veren, sayan kıymet veren herkesi hizmetçisi olacak kadar sever ve saygı duyarım. İnanın dostluk adına bana bir adım atana ben yüz adım atar, yanında olurum. Öyle sözle, kuru lafla değil her şeyimle yanında olurum. Gözlerim çok suludur. Televizyonda seyrettiğim dramatik bir sahne için gözyaşlarım destursuz, boşanır gider ansızın.
Hislerime çok güvenirim. Rabbimin vesilesiyle şunu sev ama şundan uzak dur diye hislerim beni yönetir hep.. Ve gerçekten zamanla ne kadar doğru olduğuna şahitlik ettim. Belki dualarımdandır kim bilir? İnsan her zaman onu yaratanı unutmamalı, her zaman Allah’ı anmalı, dualarını eksik etmemeli. Allah’ın yanınızda olduğunu kalbinizde hissetmelisiniz. Aksi takdirde hiçbir zaman başarılı olamazsınız.
Aziz KARATAŞ: Şiir yazmaya ne zaman başladınız?
Abdurrahman TÜMER: Şiir Allah’ın bir lütfudur. Ve insanın yüreğine nakşedilmiştir. Kaynağına ulaşmanın tek yolu ‘aşk’tır. Aşk size, daha doğmadan yüreğinize kazınmış olan şiir pınarına eriştirecek ve o pınarda doyasıya yüzdürebilecektir. Ama sanıldığı gibi kolay ve basit değildir şiire ve aşka ulaşmak. Aşk mı? Şiir mi? Hangisi daha önce gelir derseniz ikisi de birbirine bağlıdır. Lakin bana sorarsanız önce aşk gelir. Aşk gelince yüreğinizin cümle pınarları harekete geçer. Serde şairlik varsa önce şiir doğar ve her dizesi tüm bedeninizi kaplar, yazmadan yapamayacağınız bir duruma gelirsiniz. Bazen kaleminiz yazar, bazen de yanaklarınızı ıslatan gözyaşlarınız. Hasılı şiire küçük yaşlarda başladım desem doğru söylemiş olurum.
Aziz KARATAŞ: Şiir sizce ne demek?
Abdurrahman TÜMER: Şiir aslında bir ‘kelam’dır. İyisi de var, iyi olmayanı da. Sözcükleri etkili kullanabilme durumudur. ‘söz’ sanatı da diyebiliriz. Şiir bir duygudur. İşte bu duyguyu en etkili bir şekilde, en tesir edecek bir halde kelimeleri seçebilme sanatıdır. Yani az kelimelerle çok şey anlatabilmektir şiir. Kelimelerin madenine inebilmektir. Bu da sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Düşünün kömür ya da elmas madeni yerin çok altındadır. Onu çıkarmak için çok emek ve çok ter dökersiniz. Şiir de öyle bir şeydir. Kaynağı ise çok kitap okumak ve çok gezmektir. Araştırmaktır. Daha önce gelip geçmiş olan o büyük şairlerin hayatını, yazma tarzını, kullanmış olduğu sanatları öğrenebilmektir. Benim hep kullandığım bir sloğanım var şöyle: ‘şiirsiz hayat, çiçeksiz bahara benzer’ diye.
Aziz KARATAŞ: Hataylısınız. Hatay’da şair olmak nasıl bir duygu?
Abdurrahman TÜMER: Memleketimi seviyorum. İlk şiirlerimi orada yazdım. Orda bulunan mahalli gazetelerde yayınladım. Bir şairin hele hele birkaç kitabı olan bir şairin kendi memleketinde saygın bir yeri olur. Sevenleriniz çoğalır ve sizi takip eder. Düzenlemiş olduğunuz söyleşi ve imza günlerinize katılırlar. Konferanslarınıza eşlik ederler. Kitaplarınızı alırlar. Bu da bir şair için çok hoş bir duygu. Bir insanın sevildiğini, takdir edildiğini bilmek güzel bir duygu diye düşünüyorum. Anca burada ince bir çizgiyi göz ardı etmemek lazım. Burada nefis yapmamak lazım. Yani ‘ben’ oldum hava ve hevesine kapılmamak lazım. Zira bir tohum ancak yere düşünce yeşerir, büyür ve yükselir. Her zaman ve her yerde alçakgönüllü olmak lazım Bunları neden mi söylüyorum? Bazı insanlar bir yere geldiği zaman, bir mevki ve makama eriştiği zaman ilk yaptıkları şey en yakınındaki insanları tanımamak olur. Memleketini, doğduğu yeri, oradaki insanları unutur. Bu da onun vefasız ismini almasına sebep olur. Halk arasında sevilmeyen biri olur çıkar.
Aziz KARATAŞ: Şairlerin toplumdaki görevleri nelerdir?
Abdurrahman TÜMER: En başta ahlaklı olmalı ve ahlak çemberi içinde yazmalı. Allah rızasını hiçbir zaman göz ardı etmemelidir. Halkı tefrikaya değil, milli birlik, kardeşlik ve dostluk üzerine yazmalıdır. Yazar ve şair en başta nefsani olmamalıdır. Yani her yazısını ya da her şiirini beşeriyet üstüne yazmamalıdır. Birazda dünyaya geliş gayemiz için kalem oynatmalılar.
Edebiyatın önce edepten geldiğini unutmamalıyız. Edep’i olmayanın edebiyatı da olmaz. Basit kişilikli yerine ağır ve duruşu olan bir portreye sahip olmalılar. ‘Ben’ duygusundan arınıp ‘biz’ olabilme duygusunu taşımalılar. ‘Ben oldum’ egosundan kesinlikle sıyrılmalılar. Bir yazar çok kitap yazmakla bir yere gelmez, çok alçakgönüllü olmakla bir yere gelir. İsminizin veya resminizin en üste olması hiçbir şey ifade etmez, gönüllerde yer almadıktan sonra.. Yani önce gönüllerde olmalısınız, yüreklerde kalabilmelisiniz, size bir yazar olarak değil‘’dostum’’ olarak hitap edebilmeliler. Yani çok yazmakla, çok kitabınız olmakla adam olunmuyor, insan olmak önemli, insancıl olmak önemli.
Ahlakı, karakteri beş para etmeyen yazarlar, şairler var aramızda maalesef.
Bütün şiirlerini karşı cinsini etkilemek için yazıp duruyor. Yani Allah’ ın ona vermiş olduğu bu lütfu bayanları taciz ederek heba etmeye çalışıyor. Kendini, bu dünyaya geliş gayesini, Yaradan’ını hepten unutuyor. İşte bu gibi sözde yazarım, şairim diyen zavallı yürekli insanların adı, dalgaların üstündeki köpükler gibi, saman alevi gibi yok olmaya mahkûmdurlar. Bunların tam tersi olan çok değerli şair ve yazar dostlarımız var elbet. Onları biz yüreğimizde taşıyoruz hep.
Necip Fazıl’lar gibi, Mehmet Akif’ler gibi ve Yunus Emre’ler gibi…
Aziz KARATAŞ: Hangi tür şiirler yazıyorsunuz?
Abdurrahman TÜMER: Serbest türde şiir yazmayı seviyorum. Hece yazmayı denedim ama olmadı. Sevemedim. Hece ölçüsüne uydurmaya çalışırken şiiri duygudan uzaklaşıyorsunuz. Zaman kaybı oluyor. Oysa ilham her zaman gelmez. Bazen yakanızı bırakmaz bazen de aylarca kapına çalmaz. Gelince de değerlendirmek lazım. Duygularınızı o an kaleme almalısınız. Serbest şiirde kendimi buluyorum. Bana göre şiirde önemli olan bir hadiseyi az kelimeyle anlatabilmektir. Bazı şairlerde sadece hece ölçüsüyle yazmayı tercih ediyorlar. Bu da ayrı bir yetenektir.
Aziz KARATAŞ: Hangi şairleri örnek alıyorsunuz?
Abdurrahman Tümer: Bana göre şiir yazan ve bu yolda emek veren şairler en başta Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi okumalılar. Aksi takdirde yazdıkları tüm eserler eksik kalır. Çünkü Mevlana bir deryadır. Ve bu deryadan içmeyenlerin tüm dizeleri susuz, şiirleri eksik kalır inancındayım. En başta ‘Mesnevi’sinden başlamak lazım. Şems-i Tebrizi’yi de okuyacağınız şairler arasında olmalıdır. Bunun yanında ‘Sultanuşşuara Necip Fazıl Kısakürek üstadı da en başta okuyacağımız şairler arasında olmalıdır. Sonra sırasıyla Yunus Emre, Niyazi Mısrı, Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Arif, Orhan Veli, Cemal Süreyya, Atilla İlhan gibi şairlerinde okunmasını tavsiye ediyorum.,.
Aziz KARATAŞ: Siz şiirlerinizde hangi temaları işliyorsunuz?
Abdurrahman TÜMER: Vatan temalı şiirlerle başladım. Daha sonra ‘aşk’ ve ‘dostluk’ son birkaç yıldır tasavvuf yazmaya çalışıyorum. En çok haz aldığım şiirlerim tasavvuf konulu şiirlerimdir. Bir insan gerçek hayatta ve şiirlerde Allah’ı anması, yaşaması kadar anlamlı bir şey yoktur. Çölün yağmura kavuşması gibi, ağaçların baharla coşması gibi, gecenin gündüze erişmesi gibi bir şeydir benim için. Dünyevi ve beşeri şeyler bir noktaya kadar haz berir insana. Oysa ilahi aşkın sonsuz sınırları vardır. Yazdıkça mutlu oluyorsun, yazdıkça büyük haz alıyorsun, yazdıkça kainatın sahibine yaklaşıyorsun. Ve yazdıkça da sevap alıyorsun. Herkesi Allah’ yolunda yazmayı tavsiye ediyorum.
Aziz KARATAŞ: Kitaplarınıza olan ilgiden memnun musunuz?
Abdurrahman TÜMER: Çok şükür kitaplarıma olan ilgiden memnunum. Katıldığım tüm kitap fuarlarında ilginin daha da arttığına şahit oluyorum. Bu da beni ziyadesiyle memnun ediyor. Bundan dolayı Rabbime hamdediyorum.
Aziz KARATAŞ: Biraz kitaplarınızdan bahsedelim. Bize kitaplarınızdan bahseder misiniz?
Abdurrahman Tümer: Elbette. Şu ana kadar yayınlanmış 8 kitabım bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla:
1-‘MİLLİ DUYGU’ adlı şiir kitabı olup, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
tarafından öğrencilere tavsiye edilmiştir.
2-‘GÖNÜL BAHÇESİNDEN İMAN GÜLLERİ’Tasavvuf şiirleri..
3- ''HER ANI BİN DESTAN ÇANAKKALE'' Bu kitabımda Çanakkale şehitlerini anma adına yazmış olduğum şiirler olup, basında da çok ilgi gördü.
4-'' CAN GÖZÜM GİBİSİN İSTANBUL'' adlı şiir kitabı. ''İSTANBUL 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ'''' seçilmesinden dolayı tümü İstanbul’ la ilgili şiirlerimi kitap haline getirdim.
5-‘SEN YANIM''
‘''Sen Yanım'''' adlı şiir kitabıma bazı yorumcular ‘''Aşkın kitabı'''' yazıldı diye görüş bildirdiler.
6-‘’BİN YAŞA AŞK’’ Roman. 2013 yılında ‘’YILIN ROMANI’’ Seçildi. Konusu: Bir kadın sevince ölümden öte yol yoktur. Aşk yüreğine değince dünyanın öteki ucu da olsa sevdiğinin peşine takılır gider. Bu yolculuk öteki âleme kadar uzansa da gözü ondan başka hiçbir şey görmez. Giresun'da doğup, İstanbul'da büyüyen Aysel'in hikâyesi de Musullu Yusuf'u sevmekle başlar. Aşk başa, yaş göze düşmüştür. Bilmediği, görmediği uzak diyarlar yazılmıştır kaderine. Ailesi karşı çıkar hiddetle; zira babası, annesi, abisi hiç kimse razı değildir gurbete. Lakin aşkından caydıramazlar Aysel'i. Bu kitapta, Ortadoğu'nun kanla yeniden yazılan tarihini, bugüne değin dönen entrikaları ve özellikle Körfez Savaşları'nın gölgesinde yok olup giden hayatları okuyacaksınız. Orada yaşayan halkın çektiği acılara, zulümlere, şahit olacaksınız. Hepsi gerçek, acı ve özlem dolu yaşam öyküleri kanınızı donduracak, burnunuz sızlayacak, ağlayamayacaksınız.
Ölümü bile göze alarak sevdiğine "Evet" diyen bir yüreğin çığlıklarını duyacaksınız.
Bu kitapta gerçek "Aşk"ı bulacaksınız.
7-‘’KALBİME KADAR YOLUN VAR’ Şiir –Kanes Yayınları
Aşk ve dostluk temalı olan bu kitabım Haziran 2014 yılında piyasada oldu.
8- ‘’SENİ MELEKLER GETİRSİN’’ Roman- Kanes Yayınları
Sinan Yağmur’un ön sözüyle
Yüreğindeki evlat özlemiyle yanıp tutuşan bir kadının kedere gark oluş hikâyesi…
Sabır ve metaneti duygularına katık eden biçare kocasının ise elinden hiçbir şey gelmiyordu. Sümeyye'nin günbegün tükenişine ve neredeyse saplantı hâline gelen akla zarar, fikre ziyan gelgitlerine seyirci olmak eritiyordu adam yüreğini.
Sümeyye, ölü doğmuş ve hatta doğmasına izin verilmemiş tüm bebekleri görüyordu düşlerinde. Hepsinin saçlarını okşarken, avaz avaz feryat ediyordu: "Seni melekler getirsin!"
Sadece ve sadece anne olabilmekti dileği. Ne cenneti istiyordu ayaklarının altında, ne de Araf'ta kalmak sonsuza değin. Azrail'den bir parça daha izin istiyordu, ömrü yetsin ve içine çektiği son nefes bebek kokusu olsun diye.
Sonrasında ölebilirdi.
Sonrasında ölebilirdi.
Sinan Yağmur Ön sözüyle…
"Allah ile birlikte olduktan sonra ömür de hoştur, ölüm de…" der Mevlana. Ömrün ince görünmez çizgisinde nice kader kaleminin yazısı vardır okunmayı bekleyen. İşte "Seni Melekler Getirsin" romanı hayatımızın hatalarla örülü Ankebut'undan, kimi zaman yaralarımıza dua ikliminden derman arayarak, kimi zaman da gönül terapisinde kelime kelime kalbimizi dokuyarak kurtuluşa doğru koşar adım değil ama üstüne basa basa yürüdüğümüz yaşam alanlarımızı kelimelerle adımlıyor. Herkesin bir hikâyesi vardır yazılmış yahut yazıya düşmemiş. Bu kitapta acıdan sükûnetle geçen bir kadının yürek telimize değen sessiz çığlıklarını okuyacaksınız.
-Sinan Yağmur-
Aziz KARATAŞ: İmza günleri ve etkinlikler düzenliyor musunuz?
Abdurrahman Tümer: Yayın evim olan Kanes Yayınlarının katıldığı tüm kitap fuarlarında imza ve söyleşi günü düzenliyorum. Bunun yanı sıra belediye ve kurumların daveti üzere konferanslar veriyoruz. Yani çok yoğun bir programımız var. Ama tatlı bir yorgunluk bu seve seve yapıyoruz.
Aziz KARATAŞ: Hangi ortamlarda şiir yazıyorsunuz?
Abdurrahman Tümer: Belki garip bulacaksınız ama ben bütün şiirlerimi kalabalık ortamlarda yazmayı tercih ediyorum. Ama beni hiç kimsenin tanımadığı kalabalık ortamlarda yazıyorum. Malumunuz İstanbul’ da yaşıyorum. Büyük bir şehir. Her şeyiyle destansı ve şiirsel bir şehir İstanbul. Gittiğiniz her semte ilham bulabileceğiniz bir şehir. Şair olmayanı da şair eyleyen şehir. İşte bu şehirde ben sahile iner kimsenin beni tanımayacağı bir cafe seçer ve orada oturur şiirlerimi kitaplarımı yazarım. Kalabalık ortamlarda kendimi daha enerjik hissederim. Sokağın ve insanların hareketi bana heyecan verir. Güven verir. Yalnız başıma çok denedim yazamadım. Hani bazıları kendini kapalı bir odaya hapsedip yazmaya çalışır. Mesela Orhan Pamuk bir röportajında ‘’kendimi odaya hapseder gerekirse kimsenin girmemesi için kapıyı arkadan çivileyesim gelir’’ diyor. Bu da farklı bir yazma şekli tabi.
Aziz KARATAŞ: Kendinizi şair olarak görüyor musunuz?
Abdurrahman Tümer: Gerçek şair kendini hiçbir zaman şair olarak görmez. Ve şair olarak hitap edilmekten de hoşlanmaz. Ayrıcalıklı görmez zira bunun Allah tarafından ona bahşedilmiş bir lütuf olduğunu kavrar ve ben şairim demekten haya eder. Oysa günümüzde iki dizeyi yan yana getirmekten aciz insanlar neredeyse bağıra bağıra ben şairim, ben yazarım, ben şuyum, ben buyum diyor. Bana göre bunlar kendi olgunluklarına erişememiş zavallı insanlardır. ‘Ben’ duygusunu aşamamış, nefislerinin esiri olmuş insanlardır. Koskoca Necip Fazıl bile ben şairim demekten haya etmiş yüce bir insan. Ki ben şairim diyen o zihniyetli insanlar Necip Fazıl üstadın tırnağı bile olamayacak derecededir. Gerisini siz hesap edin. Yani demek istediğim kendiniz değil bırakın toplum sizi bir yere getirsin. Toplum size zaten layık olduğunuz değeri ve ismi verecektir. Şahsıma sorduğunuz bu soru için, okuyucularım beni nasıl biliyorsa, hangi isimle seslenmek, yazmak istiyorsa acizane işte o benim diyorum.
Aziz KARATAŞ: Şiir denince aklınıza gelen ilk isim. Hem şair olarak hem de yorumcu olarak?
Abdurrahman Tümer : ‘’Kaldırımlar’’ şiiri ve Necip Fazıl Kısakürek yorumcu olarak ta Serdar Tuncer
Aziz KARATAŞ: Bu yolda hedefleriniz neler?
Abdurrahman Tümer: Hedeflerimiz elbette vardır. Ama önemli olan Allah’ın takdiridir. Şiir yüreğinizde var oldukça ne siz onu bırakabilirsiniz ne de şiir sizi bırakabilir. Bir birine tutkulu iki sevdalı gibi yaşar durursunuz. Ama benim hedefim Allah’ın izniyle bu kan revan içinde olan, ateşler içinde olan İslam ülkelerini birleştirecek, birlik ve beraberliği pekiştirecek bir roman yazmak isterim. Şiirde ise tasavvufta ilerlemek olacak inşallah.
Aziz KARATAŞ: Okuyucularınız kitaplarınızı nereden temin edebilirler?
Abdurrahman Tümer: İnternet ortamından temin edebilirler. Mesela yayınevim olan Kanes Yayınları sitesinden, tüm D&R kitap şubelerinden vs.
Aziz KARATAŞ: Aileniz sizin şair olma yolculuğunuzda yer aldı mı? Onların bu konuda size yansıyan fikirlerini öğrenebilir miyiz?
Abdurrahman Tümer: Elbette. Bir insanın en büyük destekçisi ailesidir. Ailesinin desteğini almayan bir insan hiçbir meslekte huzur bulamaz, başarılı olamaz. Mesela bir yazar olarak en basiti siz bilgisayarın başında yazmaya dalmışken eşiniz bir anda kapıyı açıp elinde sıcacık, buharı tüten bir bardak çay getirdiğinde sizin moraliniz daha da iyi olacak ve desteklendiğiniz duygusuna kapılırsınız. Mutlu olursunuz. Bu yolculukta yalnız olmadığınız duygusuna sahip olursunuz. Bazen yazmış olduğunuz şiirlerinizin ilk dinleyicisi eşiniz olur. Nasıl iyi olmuş mu? Diyerekten ilk önce aileden biriyle paylaşırsınız. Onlarında elbette fikirleri vardır ve siz ilk dinleyicileriniz olan onların fikirlerini dikkate alacaksınız. Aile çok önemlidir. Ailesi olmayan birinin bir kanadı kırık kuşa benzer. Hayatta yürümesi, hayata tutunması biraz zor gelir. Ve özellikle her insan ilk önce anne ve babasının rızasını almalıdır her konuda. Anne ve babasının rızası olmadan girdiğiniz her işte kesinlikle başarısız olursunuz. Hayatta hiçbir şey olamazsanız dahi sadece anne ve babanızın rızasını alın o size yeter de artar. Anne ve babasının rızasını alan kişi Allah’ın rızasını da kazanmış olur. Bu da size büyük bir lutuf olarak sizi hayatta başarıdan başarıya götürecektir. Emin olun.
Aziz KARATAŞ: Şair olmaya nasıl karar verdiniz?
Abdurrahman Tümer: Aslında siz buna karar veremezsiniz. Başta bir hobi olarak başlar, sonrasını yazdığınız eserlerin gücü ve edebi değeri belirler. Başta da ifade ettiğim gibi bu duygu Allah’ın bir lutfu olarak kişinin yüreğinde tecelli eder. Kişi de bunu ilahi ya da beşeri, iyi yolda ya da kötü yolda kullanabilir. Mesela Peygamber Efendimizin döneminde peygamberimize karşı yazan şairler vardı bir de Peygamber Efendimizin yanında yer alan islamı destekleyen şairler de vardı. Hassan Bin Sabıt gibi şairler peygamper efendimizin yanında olan Müslüman şairlerdendi. İşte birileri kötü, birileri iyi olan şairlerdir. Yani bazıları cennetlik, bazıları cehennemlik olan şairler. Allah bizi iyi yazan, Allah için yazan insanlardan eylesin inşallah.
Aziz KARATAŞ: Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa bu çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Abdurrahman Tümer: Kısmetse Kasım 2016 da İstanbul Tüyap Kitap Fuarına yetiştirmeye çalıştığım bir deneme kitabım var. Taslağı bitti yayınevine teslim ettim. Editlenmektedir. Kapak tasarımı çalışmalarını yapmaktayız. Kısmetse yeni kitabımla İstanbul Tüyap Kitap Fuarında ‘imza ve söyleşi günü’ düzenleyeceğiz inşallah.
Aziz KARATAŞ: Günümüzde sizce insanların şiire ilgisi ne durumda, özellikle gençlerin?
Abdurrahman Tümer: Aslında katılmış olduğumuz kitap fuarlarında roman okumak isteyen gençler daha fazla. Şiir, romanın altında kalıyor. Şiire olan talep maalesef fazla değil. Gençler macera içerikli romanları tercih ediyorlar. Bunun yanında da yayınevleri şiir kitaplarını yayınlama taraftarı değil. Romana daha fazla önem veriyorlar. Fuarlarda okuyucular 10 kitabın dokuzunu roman olarak satın alıyor. Yine de kalitesi yüksek olan, kapak ve tasarımı dikkat çekici şiir kitapları da satılmaktadır. Ama öncelik romanlarda diyebilirim.
Aziz KARATAŞ: Türkiye’de kitap yayınlatmak zor mudur? Yazar olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Abdurrahman Tümer: Maalesef zordur. Tanınmış ya da ünlü biri değilseniz kitabınızı ancak para vererek yayınlatabilirsiniz. Aksi takdirde yayınlatamazsınız. İstisnalar hariç tabi. Sıra dışı bir hikâye yazmışsanız bu da yayınevi tarafından beğenildiyse kitabınızı elbette yayınlarlar.
Benim tavsiyem kitap yazmaktan önce yüzlerce kitap okumalısınız. Kelime dağarcığınızı zenginleştirmelisiniz. Kıvama gelince yazmalısınız. Demlenmek lazım. Ama maalesef günümüz gençleri çok aceleci davranmakta ve okumadan kitap yazmaya koyulmaktadır. Haliyle de ortaya başarısız ve kalitesi düşük bir eser ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yayınevleri de bunu bastırmak istemiyor. Onlarda haklı böyle kalitesi düşük baştan savma hikâyelerin okuyucusu da olmayacaktır. Yayıncının elinde kalacaktır. Bazı yayın evleri var sırf para kazanmak için önüne gelen her kitabı edit bile yapmadan basıyor ve piyasaya sürüyor. Nasıl olsa yazarından parasını peşin olarak almış düşüncesiyle zarar etmiyor. Benim tavsiyem çok kitap okuyun, çok araştırın, konferanslara katılın ve çok gezin. Yayın evlerini de iyi araştırın sonra kitabınızı bastırın.
Bu vesileyle röportajımı okuma nezaketi gösteren herkese sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Allah’a emanet olun…
Biz de bize verdiğiniz bu altın bilgilerden ötürü size çok teşekkür eder, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.