SERHAN DOĞAN
Saplantılı Aşk Nedir?
Aşk; yüzyıllar boyunca bir çok esere konu olmuş, anlamı ve boyutu tasvir edilmeye çalışılsa da sırrı ve manası çözülememiştir. Çünkü aşk her kişiye göre farklı ve özledir. Bazen de aşk çok yoğun hissedilir ve tutku boyutuna gelir hatta daha da ileri boyutunda saplantıya bile dönüşebilir.
Romeo ve Juliet'in aşkları için intihar etmelerinden tutun da bir çok romantik filmde bile, birinin saplantılı bir şekilde aşık olması, yıkıcı davranışlara sebep olabilecek bir tavırdan çok imrenilesi bir şeymiş gibi gösteriliyor. Oysa saplantılı aşk; muhatapları için akıl sağlığı problemlerinin habercisidir.
Şimdi her ikisini de kıyaslayarak bir sonuca ulaşmaya çalışırsak eğer; sağlıklı ve saplantılı aşk arasındaki fark, saplantılı aşkta sevgiliye karşı duyulan ilk baştaki aşırı heyecan ve hayranlık dolu hislerin zaman içinde saplantı derecesine varmasıdır. Saplantılı aşk ve kuruntulara dayanan kıskançlık akıl sağlığı problemlerinin habercisidir aslında ve kıskançlıktan muzdarip olan kişiler mesela bir iş arkadaşı, eşleri ya da sevgililerini dışarıda gördüğünde selam verse ya da eş veya sevgilisi sokaktan geçen birine biraz dikkatli baksa, hemen onları sadakatsizlikle suçlarlar.
Araştırmalara göre alkol bağımlısı olan erkeklerin kuruntulu kıskançlık geliştirmeye daha yatkın oldukları belirlenmiştir. Kadınlarsa, bir yabancıdan ziyade tanıdıkları birine karşı saplantılı aşk duymaya daha yatkındırlar. Saplantılı aşka tutulan kadınlar genelde hayatlarının bir döneminde kendilerine yardımcı olmuş kişilere karşı bu tür bir aşk geliştirirler. Pek yaygın olmasa da saplantılı aşkın şiddet içerdiği vakalarda, erkek ve kadınların eşit oranda şiddete başvurduğu görülmüştür. Kişide saplantılı aşk gelişimine zemin hazırlayan risk faktörlerinden biri kişinin tam zamanlı bir işinin olmaması, ailesinde psikiyatrik problemleri olan, özellikle de kuruntusal bozukluk yaşayan, kişiler bulunmasıdır.
“Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var” ile “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum” arasındaki fark gibidir. Hoşlanmayı içinde barındırmakla birlikte sevginin karakteristik özelliği bağlılıktır. Sevgide bağımlılık yoktur fakat aşkta bağımlılık vardır. Aşık olan kişide muhakeme ikinci plana düşmüş, öncelik duyguların olmuştur.
KİME aşık oluyoruz?
Aslında kişiler eşlerini de kendisine benzeyen kişilerden seçiyor. Yapılan bir çalışmanın sonucuna göre, eş seçimi ile ilgili yapılan testlerde kişilerin, kendilerine gösterilen ve içinde yüzlerin olduğu fotoğraflardan, genellikle kendilerine benzeyenleri seçme eğiliminde olduğu saptanmış. Görünüşte olduğu gibi kişilik seçiminde de kendi geçmişi (çoğunlukla aile ya da çocuklukta yakın olanlar) hatırlatan kişiler tercih ediliyor.
Aşk MUTSUZ EDER Mİ?
Aşık olan kişi öğrenmeye daha açıktır.
Çalışmaktan keyif alır, daha coşkuludur.
Sağlıklı aşk kişiyi mutlu eder, bağımlı aşk ise depresif yapar.
Aşk agresifliği azaltır, kişi daha hoşgörülüdür.
Aşık olan kişi çevresine baskı ve öfke saçmaz, tam tersi pozitif ve uyumludur.
Peki aşk NEDEN bu kadar acı veriyor?
İlişki istendiği gibi gitmediğinde hayat kabusa dönebiliyor. Pek çok kişi hayatının bir döneminde sevdiği kişi tarafından reddedilme durumuyla karşılaşabiliyor. Özellikle geçmişinde büyük kayıplar yaşamış kişiler ayrılığa karşı daha duyarlı ve savunmasız olabiliyor. Bu gibi durumda genel olarak kişide; umutsuzluk, öfke gibi duygular oluşuyor. Yalnızlık korkusu, karamsarlık, hayatı yaşamaya değer bulmama, hayatın anlamsızlığı, düşünülüyor. Evden dışarı çıkmama, günlük hayatın aksaması gibi durumlarla karşılaşılıyor. Derin bir acı yaşanıyor. Ölüm düşünceleri, intihara eğilime kadar giden depresyon görülebiliyor.
Aşk mı TAKINTI mı?
Takıntılı aşk; kişinin gerçek ya da ulaşılamayan (platonik) bir aşkı takıntı haline getirip bütün benliğini ona adaması, hayatını ona göre yönlendirmesi çok yoğun duygular yaşaması fakat bu aşkın gitgide kişinin kendine ve çevresindekilere zarar vermeye başlaması kişinin günlük hayattaki işlevselliğini azaltmasıdır. Takıntılı aşık yalnızca aşık olduğu kişinin onu mutlu ve tatmin edebileceğine inanır. Onsuz bir hiç olduğunu düşünür ve kişi kendini mutsuzken, aşık olduğu kişinin de mutlu olmasını istemez. Aslında kişi kafasında bir illüzyon oluşturmuş ve aşık olduğu kişi için oluşturduğu anlama aşık olmuştur. Takıntı sınırları aşıldığında tehlikeli sonuçlar da doğurabilir; aşık olunan kişiyi, takip etme, şiddet uygulama, taciz tecavüz, cinayet, kişinin intihar etmesi gibi…
Takıntılı aşıklar genelde depresyon, davranış bozukluğu, bağımlı kişilik özellikleri, kaygı bozukluğu, takıntılı kişilik yapısı, bilişsel çarpıtmalar ( olayları olduğundan farklı algılama, değerlendirme ve yorumlama eğilimi), takıntılı aşk ile tetiklenmiş psikiyatrik hastalıklar,madde bağımlılığı ve düşük hayat işlevselliği sıkça görülmektedir. Bu tür psikolojik problemlere karşı karşıya kalan kişilerin, uzman desteği almaları gerekmektedir.
Aşkın ÖMRÜ 3 yıl mı?
Aşkın ömrü üzerinde uzun süreden beri tartışmalar devam etse de bilinen gerçek şu ki, tutkulu aşk zaman içinde azalıyor. Yapılan araştırmalarla, aşkın ömrünün 2-3 yıl olduğu saptanmıştır. Aşk için gerekli olan dopamin, noradrenalin ve feniletamin gittikçe azalıyor. Zaman içinde, aşık olunan kişinin hataları birdenbire göze batmaya başlıyor. Aslında aşık olunan insan değişmiyor ancak aşık olan kişi mantık çerçevesinde değerlendirmeye başlıyor. Bu durumda, iki seçenek çıkıyor kişinin karşısına; aşkınız bitiyor ya da sağlam bir ilişki haline dönüyor. Eğer ilişki devam ederse endorfinler devreye giriyor ve huzur, güven gibi duygular ilişkiye ekleniyor. Seksle beraber oksitosinin salınması ile doyum ve bağlanma gerçekleşiyor.